DÖRT YAPRAKLI YONCA
DÖRT YAPRAKLI YONCA
Bugün uykudan kuş kadar hafif kalktım.Mevsim kış olmasına rağmen adetâ Mayıs ayından bir gün gibi.Hava ne kadar güzelse iç dünyam o kadar huzurlu.Yürüyüşe çıkacam hazırlıklarımı yaptım.Kulaklığımı taktım.Telefonda müziği açtım.Her zaman ki yürüyüş güzergahımı takip etmek için yola çıktım.
İçim hiç görülmediği kadar huzurlu tempom yüksek hızlı adım atarak adetâ uçuyorum. Yürüyüş güzergahım 10.000 adımlık yaklaşık bir saat yirmi dakika sürüyor.Yürüyüşü sağlıklı bir şekilde tamamladım.Eve geldim duş, kahvaltı derken öğlen vaktini doldurdum.Hala içimde bir huzur var ama beynimi de tırmalayan bir endişe var.Beynimi kemiren endişe; Bu huzurun akabinde yaşanacak bir huzursuzluk,can sıkıcı bir haber yada hüzünlü bir gün geçeceği endişesi !
Çünkü geçmişte yaşadığım her huzurlu bir An’ın arkasından kısa süre içerisinde illaki can sıkıcı bir haber alıyor sevincim kursağımda kalıyordu.
Biraz dinlenip evde işlerimi bitirdikten sonra biraz temiz hava almak için Dokumapark’a gitmeye karar verip evden çıktım.(Dokumapark büyük ve güzel bir park eve de çok yakın)
Bu kış havalar bahar gibi geçince bir de Antalya’nın sıcak havasından mütevellit parkın herbir köşesi yemyeşil.Enva-i çeşit bitki türü var.Parkta aheste aheste yürürken bitkileri yakından gözlemlemeye başladım.Rabbim her bitkiye farklı bir güzellik farklı bir özellik vermiş.Bu farklılığın ve güzelliklerin bazılarının resimlerini çekiyorum.Bazılarını kokluyor kendimden geçiyorum bu arada endişelerimi de unutmaya çalışıyorum.
Gördüğüm bitkiler arasında yoncaya özel bir zaman ayırıyorum. Parklarda olsun meralarda yada ekili alanlar da olsun son on yıldır Yonca’yı gördüğüm heryerde bütün yapraklarını gözlemliyorum.Çünkü bu bitkinin dört yapraklısı için hiç unutamadığım bana vaadedilmiş bir söz vardı.
Ayvalık’ta çok sevdiğim biriyle gezerken yoncanın bol olduğu bir kır yamacında beraber çiçekleri inceleyip koklarken o çok sevdiğim insan bana şöyle bir söz sarfetmişti;
Dört yapraklı yonca’yı bul söz seninle evleneceğim demişti.Bu sözü aklıma mıh gibi çakmıştım.Her gördüğüm yerde ki yoncaların dört yapraklısını aradım.Aradan on yıl geçti.Ne ben dört yapraklı yonca’yı bulabildim ne de o çok sevdiğim insandan haber alabildim.Hiç umudumu yitirmedim ne vaadi unuttum ne dört yapraklı yonca’yı.Her yonca gördüğüm yerde bütün dalların yapraklarını saydım.
Ve bugün parkta bitkileri gözlemlerken gözüm yine yoncaya takıldı. Yıllarca Aradığım o yoncanın dört yapraklısını parkta buldum.Sevinçten dolu dolu bağırmak geldi içimden.Hüngür hüngür ağlayıp 10 yıldır biriken gözyaşlarımı dolu gibi dökmek istedim.Lakin sevinçten ağlamak yerine içimdeki endişeler bir set oluşturdu.An’a kadar yaşadığım mutluluğun belki on katı acı bir hüzün içime oturdu.Artık,değil yoncanın dört yapraklısı beş yapraklısı da olsa ne işe yarardı. Ne yanımda çok sevdiğim "O" insan vardı ne "O" anlamlı sözün bir ederi kaldı.Gözlerim doldu sevincim boğazıma düğümlendi.Altı-yedi yaşlarındaki bir Rus çocuğu karşıma çıkıp kareta benzeri bir hareketle bedenime hafifçe dokunup benimle oynamak isteyince irkildim, biraz kendime gelir gibi oldum.Üzerimdeki şoku atlattım.Doğal ağaçlardan yapılmış bir oturak bulup oturdum.Kopardığım yonca dalını saatlerce manalı manalı süzdüm.Boğazıma düğümlenen kederle "Ey insanoğlu hayat bir şekilde devam ediyor" tesellisi ile eve döndüm.Şimdi elimde sadece dört yapraklı bir yonca dalı ve telefonda resmi kaldı.
Evet hayat sevinciyle hüznüyle bir şekilde devam ediyor. Sevmek sevilmek ise hep diri hep canlı duruyor.
Artık bedenen yaşlandığımı kabülde zorlanmıyorum.
Lakin duygularımı yaşlandıramıyorum.
Sevgiyle canlı ve diri kalın...
22.01.2023
Mehmet Aydın
Antalya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.