- 3854 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
*****BİR MUSİBET BİN NASİHATTAN İYİDİR !*****
Atasözleri bir milletin binlerce yıllık kültür birikimin tecrübe değirmeninde öğütülerek kuyumcu haddesinde tezyin ettiği mücevher sözlerdir.Ne yazık ki bu atösözü işlenen altının özünün sahte olduğunu gösteriyor.Yargısına asla katılmadığım birkaç atasözünden birisidir.
X.yüzyıla kadar yerleşik hayata geçemediğimiz için atalarımızın veya başkalarının tecrübelerini okuyarak kendimize çeki düzen verme şansından yoksunduk.İslamiyeti kabul ettikten sonra , dini öğrenmek için ve sultanlıkla gelen ’Divan Edebiyatı-Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı’ sahalarında Arap ve Farslarla yarışmak amacıyla taklitten telife varan yazma kültürüne geçtik.l860 yılından itibaren de gazete ve tiyatro sayesinde Batının edebi türlerini tercüme,taklit,adapte ettikten sonra telif eser yazma becerisini kazandık.
Okuma-yazma serüvenimiz ne kadar yol alsa da ’BİR MUSİBET BİN NASİHATTAN İYİDİR !’ atasözünün garabetini üstümüzden atamadık. Sadece bu kadar olsa gam değil! Musibet başımıza gelince de züğürt tesellisi olan daha vahim atasözünü söyleriz.’ELLE GELEN DÜĞÜN BAYRAM!’ Böylece hiçbir musibet bize işlemez.
Batılılaşma hastalığı ’FATİH-HARBİYE VE YAPRAK DÖKÜMÜ’ romanlarında o kadar net işlenmesine rağmen bu eserler gönlümüze işlemiş fakat beynimize işlememiştir.
1839’da Tanzimat Fermanı ile başlayan,Islahat Fermanı ve Meşrutiyetlerle devam eden Batı ’nın bilim-teknik ve tecrübelerinden faydalanma amacı, Osmanlının yıkılmasına varan ağır bir fatura haricinde hedefine ulaşamamıştır.
’GENÇ KALEMLER’ in yaktığı milli edebiyat meşalesi, Başöğretmen Mustafa Kemal ATATÜRK’ün üstün gayretleriyle tarihte Türk adıyla kurulan (Birincisi GÖKTÜRKLER) son Türk devletinin istiklâl güneşi olmuştur.
Demek ki edebiyat, günlük siyaset ve global ideolojilere hizmet edeceğine yarınlara ışık tutmalıdır.Attila İLHAN’ı ’canımı kurtarayım derken vatanını kaybedersin!’ vecizesiyle bir kez daha anmak istiyorum
Sonuç olarak hangi ideoloji kültüründe yetişirsek yetişelim üstadımız Attila İLHAN gibi ’KUVVA-YI MİLLİYE ’ ruhuna bağlı vatansever aydın olacağız.İster marksist ister şeriatçı;ister Türk ,ister Kürt olalım birbirimizi sevmeye mecbur olmasak da birbirimize saygı duyarak son gemimiz olan TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ni her türlü taciz ve taarruzlardan korumak için takım ruhuyla çalışmalıyız.
Batı’nın Hristiyan Demokrat partileri gibi en muhafazakarından Kominist partilerine kadar hepsi önce aşırı milliyetçi sonra farklı fikirleri savunurlar.Batı’nın bilim ve tekniğini alamadığımız için ithalat cennetine döndük.Demokrasilerinin vazgeçilmez prensibi olan önce milliyetçiliği alamazsak korkarım ki ’IRAK TEKSASI’ na döneriz
YORUMLAR
DİLİMİZİN MACERASI
--------------------------------------------------------------------------------
Türkçe Ural-Altay dil grubundan , sondan eklemeli ,özne+tümleç +yüklem dizilişli, sesçil(okunduğu gibi yazılan,yazıldığı gibi okunan ) İstanbul ağzıyla yazılan dünyanın en eski ve en yaygın beş dilinden birisidir.Yakutça,Çuvaşça ve Oğuz Türkçesi olmak üzere üç ana lehçesi vardır.Yazı dili olarak Doğu Türkçesi ve Batı Türkçesi olmak üzere iki ayrı coğrafyada Hazar sınırdır)gelişmiştir.
Türkler "AT-AVRAT-PUSAT(silah) -YURT (çadır)-KURT (sembol,bayrak) " tekerlemesinde olduğu gibi göçebe-evli bir toplumodur.Yerleşik medeniyete İslamiyete geçtikten sonra geçtiği sözlü kültürü ne kadar zenginse yazılı kültürü de o kadar fakirdir.
Kaşgarlı Mahmut'un yazdığı "Divanü Lügati't- Türk" adlı ansiklopedik Türkçe sözlüğü olmasa kültürümüzün hepsini Çin ve İran kaynaklarından öğrenecektik.
Göçebeliğin gereği olarak maceraperest bir ruha sahip olan atalarımız ,Turanlılardan Osmanlılara kadar üç kıtada atın gidebildiği her yeri yurt olarak tutmak istemiştir.Bu merak dilde de kendini fazlasıyla gösterir.Önce Çinceye merak salan atalarımnız sonra İslamiyeti öğrenmek için Arapça öğrenmeye başlamış.Bu merak o kadar ileri gitmiş ki ZEMAHŞERİ isimli bir Türk münevveri "EY ARAPLAR DİNİNİZİ VE DİNİNİZİ BENDENÖĞRENİN!" şeklinde Araplara meydan okumuştur.Divanü Lügat'it-Türk de Arapça hayranlığına dur demek,Türk olmayanlara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin üstünlüğünü ispat etmek için yazılmıştır.
Dinimizi öğrenmek için Arapça öğrenen atalarımız, farkında olmadan Arap edebiyatını öğrenmiş;bununla da kalmamış bu edebiyatın benzeri olan İran edebiyatını ve Fars dilini öğrenmeye başlamıştır.Şairler ve yazarlar o kadar ileri gitmişler ki neredeyse kim iyi Farsça şiir yazacak yarışına girmiştir.Farsçaya olan hayranlığı gören büyük mütefekkir Ali Şîr NEVAÎ "MUHAKEMET'ÜL- LÜGATEYN " isimli Türkçenin Farsçadan zengin bir dil olduğunu ispatladığı karşılaştırmayı yazmıştır.
1 KASIM 1928 yılında Lâtin alfabesi kabul edilmiş o günden bu yana sadeleşme adına Arapça ve Farsçadan dilimize geçen Türçeleşmiş binlerce kelime sadeleşme adına tedavülden kaldırılırken yeni kelimeler üreteceğimize önce Fransızca sonra da İngilizce şimdi de tarzanca furyası başlamıştır.
1929 yılında çıkarılan İmlâ Lügati 'ni l941'de yayınlanan İmla Kılavuzu takip etmiş ve 1965,l970,l977,l985 yıllarında yenilenen imlamız l996 yılında Türk Dil Kurumu tarafından çıkarılan "İmlâ Kılavuzu " ile son şeklini almış gözüküyor.Bu kadar değişiklik de nesillerin arasını açmaya yeter de artar.
21.yüzyılın Dede KORKUT'u olan PROF. OKTAY SİNANOĞLU' nun "Türkçemiz giderse Türkiye de gider !!!..." haykırışına burdan başka TÜRKİYE YOK diyen herkes kulak vermeli.OKUMALI-TÜRKÇE KONUŞUP TÜRKÇE YAZMALI!
DOST DEDİĞİN VERMELİ BİRBİRLERİNE OMUZ...
Fazla söze ne hacet....fikrinede zikrin de daim olsun...
Hiyerarşi koptukça sinsi anarşi başlar !
Takım olmak önemli ;duvar örülü taşlar...
*****************
MİMARİ BİR YAPI OLUŞTURACAKSAK HEPİMİZ BİR TAŞ OLUP TAM GEDİĞE GELDİĞİMİZDE KONACAK ZAMANA HAZIRLANMALIYIZ.BAYKA TÜRLÜ ÖRÜLÜ TAŞ YERİNE MOLOZ YIĞINI OLURUZ.
DOST DEDİĞİN VERMELİ BİRBİRLERİNE OMUZ...
DÜŞMAN YÜZE GÜLEN NAMUSSUZ KAHPE DOMUZ...
DOSTUNUZ OLMAK BÜYÜK MUTLULUKTUR.