- 689 Okunma
- 13 Yorum
- 10 Beğeni
Atatürk'süz Çanakkale Savaşları
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
(Okunması zor olduğu için uzun yazıyı sevmiyorum. Ama bu yazı öyle olmak zorundaydı!)
Birinci Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yıllarında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleri, ’Çanakkale Savaşı’ adıyla tarihteki yerini aldı. Her yıl 18 Mart günü, Çanakkale Zaferi olarak resmi törenlerle kutlanıyor.
İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’u alarak İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya’yla güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolu açmak, başkent İstanbul’u zapt etmek suretiyle Almanya’nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletleri’ni zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı’nı seçti.
Fakat saldırıları başarısız oldu ve geri çekildiler. Kara ve deniz savaşı sonucunda iki taraf da çok ağır kayıplar verdi.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ÇANAKKALE SAVAŞI’NDAKİ ROLÜ
- Birinci Dünya Savaşı başladığında Bulgaristan Sofya’da ’ateşemiliter’ olan Mustafa Kemal, gönüllü olarak Çanakkale Savaşı’na katıldı. Mustafa Kemal, Kasım 1914’te, Başkomutanlık Vekaleti’ne müracaat ederek cephede aktif bir göreve getirilmek istedi, ancak kendisine, "Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ateşemiliterliği’ni daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz" cevabı verildi. Bunun üzerine Mustafa Kemal, Aralık 1914’te Sofya’dan Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya bir mektup yazarak cephede aktif görev alma isteğini şu sözlerle yeniledi: "Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben Sofya’da ateşemiliterlik yapamam! Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise, lütfen açık söyleyiniz."
- Mustafa Kemal, bu ısrarları üzerine, 20 Ocak 1915’te, Esat Paşa komutasındaki, 3. Kolordu’ya bağlı olarak Tekirdağ’da kurulacak 19. Tümen Komutanlığı’na atanmıştır.
- Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşlarına ’yarbay’ olarak başlamıştır, fakat beş hafta sonra 1 Haziran 1915’te ’albay’ oldu.
- 2 Şubat 1915’te Tekirdağ’a gelen Mustafa Kemal 19. Tümeni kurma çalışmalarına başlamış, 25 Şubat 1915’te, Tekirdağ’daki 19. Tümen Komutanlığı, Eceabat’a nakledilmiş ve Mustafa Kemal 19. Tümen ve Eceabat Bölge Komutanlığı’na getirildi. (19. Tümene ek olarak, 9. Tümenin 2 piyade alayı bazı topçu birlikleri de Eceabat Bölge Komutanlığı emrine verildi)
- 23 Mart 1915’te Eceabat Bölgesi Komutanlığı genişletilerek, ’Müstehkem Mevki Rumeli Bölgesi Komutanlığı’ adını aldı ve komutanlığına Albay Halil Sami Bey getirildi. Mustafa Kemal’in komuta ettiği 19. Tümen ordu yedeğine alınarak 3. Kolordu Komutanlığı’nın emrinde yine Eceabat’ta bırakıldı. 24 Mart 1915’te Mustafa Kemal, bir aydır devam ettirdiği Eceabat Bölgesi Komutanlığı’nı Albay Halil Sami Bey’e bırakarak 19. Tümen Komutanlığı’na döndü.
- Çanakkale Savaşı öncesinde, Osmanlı ordusunun başındaki Alman General Liman von Sanders Paşa, Çanakkale’ye İngiliz çıkarmasının, Saroz Körfezi ve Anadolu kıyılarından, özellikle Bolayır’dan yapılacağını düşünürken, Yedek Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, Çanakkale’ye İngiliz çıkarmasının Anafartalar bölgesinden; Alçıtepe ve Kocaçimen’den yapılacağını söyledi. Gelişmeler, Mustafa Kemal’i haklı çıkardı.
"BEN SİZE TAARUZU EMRETMİYORUM, ÖLMEYİ EMREDİYORUM"
- 25 Nisan 1915’te İngiliz, Fransız ve Anzak birlikleri Çanakkale’de sabaha karşı Arıburnu, Seddülbahir ve Kumkale sahillerinden çıkarma yapmaya başladı. Seddülbahir’e çıkan düşman, kıyı topçusunun yoğun ateşi ve kuvvetlerimizin karşı taarruzuyla durduruldu, Kumkale kıyılarından yapılan çıkarma gelişemedi, Arıburnu’na çıkan düşman ise Mustafa Kemal komutasındaki birliklerce geri püskürtüldü ve bozguna uğratıldı.
Çanakkale’ye 25 Nisan 1915 günü saat 05.30 civarında ayak basan düşman çıkarma birlikleri, 09.45’te karşılarında Mustafa Kemal’i ve 57. Alay’ı buldu. 25 Nisan 1915’teki ilk çıkarma başladığında Çanakkale Bigalı Köyü doğusunda Değirmenlik mevkiindeki karargahında bulunan 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, çıkarmayı haber alır almaz, (Maltepe’deki 77 Alay ve 9. Tümenden aldığı raporlarla), inisiyatif kullanarak, 07.45’te karargahından hareket etti ve 57. Alay ile birlikte saat 09.40’ta Kocaçimen’e vardı.
Orada yaklaşık 10 dakika 57. Alay’ı dinlenmeye bırakarak kendisi atına atlayıp sarp araziden Conkbayırı’na gitti. Buraya geldiğinde, 27. Alay 2. Taburun ’Balıkçı Damlarındaki’ savunma müfrezinden arta kalan erlerin, 261 rakımlı tepeye (Conkbayırı’nın güneyindeki platonun üzerinden kuzeye) doğru geri çekildiklerini gördü.
İşte tam o an atından inen Mustafa Kemal, düşmandan kaçan Türk erlerinin tam önünde durarak o ünlü konuşmasını yaptı. Kaçan erlere süngü taktırıp yere yatırarak, bozguna uğramış bir birlikten arta kalanlardan bir savunma hattı kurdu.
Mustafa Kemal, hazırladığı raporunda bunu şöyle anlatır:
– Niçin kaçıyorsunuz, dedim.
– Efendim, düşman, dediler
– Nerede, dedim.
– İşte! Diye 261 Rakımlı tepeyi gösterdiler.
– Düşmandan kaçılmaz, dedim.
– Cephanemiz kalmadı, dediler.
– Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim ve bağırarak süngü taktırdım ve yere yatırdım.
Bunun üzerine düşman askeri de yere yatmış ve kazanılan kısa bir müddetten sonra 57’nci Alay ve dağ bataryası bölgeye yetişmiştir. Mustafa Kemal, Ruşen Eşref’e verdiği mülakatta içinde bulunulan bu durumu, Çanakkale Savaşları’nın en önemli anı olarak değerlendirir ve İşte, kazandığımız an, bu andı der.
Mustafa Kemal komutanlara verdiği emirde şu ifadeleri kullandı: "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve komutanlar geçebilir."
Tarihte askerlerine "Ben size ÖLMEYİ EMREDİYORUM!” diyebilen kaç komutan vardır. Ve bu emri seve seve yerine getiren kaç asker vardır??!!
Türk ordusunun yeniden savaş durumuna geçtiğini gören düşman kuvveti neye uğradığının şaşkınlığını yaşarken imdada yetişen 57. Alay ve 8. Tabur düşmana saldırdı. Conkbayırı sırtlarında yaşanan boğaz boğaza çatışma sonunda 57. Alay’ın neredeyse tamamı şehit oldu, ama düşman bozguna uğratıldı. Mustafa Kemal’in ifadesiyle savaşı kazandığımız an bu andır.
Mustafa Kemal, yönettiği, 25 Nisan 1915 taarruzunu, saat 22.00’de 3. Kolordu Komutanlığı’na çektiği telgrafta şöyle anlattı: "Sağ kanatta Alay 57, sol kanatta Alay 77, Alay 27, Arıburnu istikametinde taarruz etmektedir. Düşman mavnalara binip kaçmaya başladı. Umum cephede düşmana taarruz ve (düşmanı) takip ediyorum. Sağ kanatta taarruz eden Alay 57’yi Alay 72’den bir taburla takviye ederek hücuma sevk ediyorum."
- Mustafa Kemal, 25 Nisan 1915’teki Arıburnu taarruzunda gösterdiği başarıdan dolayı ’Arıburnu Kuvvetler Komutanlığı’na getirildi ve 25 Nisan 1915’ten 16 Mayıs 1915’e kadar bölgedeki tüm kuvvetleri tek başına komuta etti.
- 25-26 Nisan 1915’te düşman Arıburnu ve Conkbayırı’ndan yeni çıkarmalar yaptı ve her seferinde karşısında Mustafa Kemal’in komutasındaki Mehmetçiği buldu. Örneğin, 26 Nisan tarihinde Conkbayır’na yapılan taarruzu Mustafa Kemal, daha sonra Kemalyeri diye adlandırılacak yerden yönetti, Kanlısırt-Kırmızısırt hattında düşmana ağır kayıplar verdirerek, düşmanı kıyıya çekilmeye zorladı.
- Bu başarılarından dolayı 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa, 27 Nisan 1915’te, Mustafa Kemal’e bir kutlama telgrafı çekti: "Başarınızı kutlarım. Raporlarınızı Başkomutanlık Vekaleti Yüksek Makamına arz ediyorum. Emrinize verilen 33. Alay ile birlikte düşmanı denize dökünüz. Donanmamız bizi ateşle destekleyecektir. Allah’ın yardımı bizimledir."
Esat Paşa, 30 Nisan 1915’te bir kere daha Mustafa Kemal’e kutlama telgrafı çekti: "Geceli gündüzlü devam eden harbi, başarı ile yöneterek her an bir başka surette belirmekte olan fedakar hizmetlerinizin devamını bekler, sizi yürekten kutlarım."
- Mustafa Kemal, Çanakkale’deki başarılarından dolayı 30 Nisan 1915’te Gümüş İmtiyaz Madalyası almış, bunu Altın ve Gümüş Liyakat Madalyaları izledi.
- 1 Mayıs 1915’te, Mustafa Kemal’in komutasındaki 19. Tümen, Arıburnu cephesinde düşmana taarruz etmiş, istenen sonuç alınamayınca, Mustafa Kemal, 2 Mayıs’ta taarruzu durdurdu
- 9-10 Mayıs 1915’te Arıburnu cephesinin sağ yanından taarruza geçen düşman, Mustafa Kemal’in 19. Tümeni’ne bağlı birliklerce durdurulmuş ve geri püskürtüldü.
- 10 Mayıs 1915’te, Mustafa Kemal’in Arıburnu muharebelerini yönettiği tepeye, 3. Kolordu Komutanlığı’nın emriyle ’Kemalyeri’ adı verildi.
- 11 Mayıs 1915’te Başkomutan Vekili Enver Paşa, öğleden sonra 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa ile birlikte Kemalyeri’ndeki Arıburnu karargahına gelerek cephe hakkında Mustafa Kemal ile görüştü.
- 16 Mayıs 1915’te, Edirne Valisi Hacı Adil Bey, Gelibolu Mutasarrıfı Rıfat, Eceabat Kaymakamı Rahmi, Keşan Kaymakamı, Gelibolu Jandarma Komutanı’nın oluşturduğu bit heyet, 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa ile beraber Kemalyeri’nde Mustafa Kemal’i ziyaret ederek cephede gösterdiği fedakarlık ve kahramanlık nedeniyle kendisini tebrik etti.
- 17 Mayıs 1915’te Mustafa Kemal, Arıburnu Kuvvetleri Komutanlığı’ndan ayrılarak 19. Tümen Komutanlığı’ndaki görevine döndü. Ayrıca 19. Tümen, Kuzey Grubu Komutanlığı’na bağlandı. Mustafa Kemal, Arıburnu Komutanlığı’ndan ayrılırken emrindeki birliklere yazdığı veda yazısında: "23 gün sevk ve idare etmek mutluluğu kazandığım siz demir kitlenin, Allah’a sığınarak yaptığı hücum iledir ki düşmanın 20 bini aşan kuvveti Arıburnu’nda yok edildi. 23 günlük ateşli ve kanlı ortak çabalarımız anısının samimi ve temiz duyguyla korunacağından eminim" dedi.
- 17 Mayıs 1915’te Mustafa Kemal’e, Arıburnu muharebelerindeki başarısından dolayı padişah adına ’Muharebe Altın Liyakat Madalyası’ verildi.
- Mustafa Kemal, 8 Ağustos 1915’te Anafartalar Grup Komutanlığı’na getirildi. Bu görevi Çanakkale’den ayrılacağı 10 Aralık 1915’e kadar devem etti. Anafartalar Grup Komutanı olarak emrinde 3 kolordu (2., 16., 15. kolordular) vardı. Bu, Ordu Komutanlığı niteliğinde bir komutanlık anlamına geliyordu. Turgut Özakman’ın da belirttiği gibi, "Çanakkale Savaşı boyunca, Liman Paşa dışında hiçbir komutan, bu kadar uzun zaman, bu kadar çok birliği ve bu kadar geniş bir alanı komuta etmemiştir."
- 23 Mayıs 1915’te, gösterdiği başarılardan dolayı Mustafa Kemal’e Alman İmparatoru tarafından ’Demir Haç’ nişanı verildi.
- 30 Mayıs 1915’te, Çanakkale Ağıldere’de İngilizlerle şiddetli çarpışmalar yaşandı, Mustafa Kemal’in komuta ettiği ordular Ağıldere muharebesini kazanamadı.
- 1 Haziran 1915’te Mustafa Kemal’in albaylığa yükselmesi nedeniyle Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa, Mustafa Kemal’e tebrik telgrafı çekti: "Yeni rütbenizi tebrik ederim. Bu terfi, görmekte olduğunuzu büyük ve fedakarane hizmetlerinize karşılık bir mükafat değil, ancak memlekete daha mühim ve ordumuza daha kıymetli hizmetler görebilecek mevkilere erişmek için geçilmesi gereken bir basamaktır."
- 4-5 Haziran 1915’te İngilizlerin gece Arıburnu cephesindeki siperlere saldırmaları üzerine başlayan mücadeleyi, sabaha karşı Düztepe’deki karargahından Tümen cephesine gelen Mustafa Kemal yönetmiştir. 19. Tümen birlikleri, işgal edilen siperleri düşmandan geri aldı.
- 7 Haziran 1915’te Mustafa Kemal, Kemalyeri’ne giderek 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa ile görüştü ve tümeni için yeterli miktarda el bombası istedi.
- 29 Haziran 1915’te, Başkomutan Vekili Enver Paşa, Şehzade Ömer Faruk Efendi ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Cahit Yalçın, Gelibolu’da 5. Ordu Karargahı’nı ve Kemalyeri’ni ziyaret etmişler. Daha sonra da Düztepe’de 19. Tümen Karargahı’nda Mustafa Kemal’i ziyaret etti.
- 15 Temmuz 1915’te Mustafa Kemal’e başarılarından dolayı, Takfon Harp Madalyası verildi.
- 16 Temmuz 1915’te gazeteci, yazar ve şairlerden oluşan bir heyet Gelibolu’ya gelerek 5. Ordu ve 3. Kolordu karargahlarını gezdi. Heyet, Cesarettepesi’ne giden yolun düşman kontrolünde olmasından dolayı Mustafa Kemal’i ziyaret edemedi, fakat telefonla konuşarak başarılar diledi.
- 6-7-8 Ağustos 1915’te İngilizlerin Arıburnu cephesine ve Conkbayırı’na saldırmaları üzerine çok kanlı çarpışmalar olmuştur. Mustafa Kemal, 7 Ağustos 1915’te saat 05.05’te, Kuzey Gurubu Komutanlığı’na yazdığı raporda: "Düşman gece yarısından başlayarak topçusuyla şiddetli ateş altına aldığı 18. ve 27. Alay cephelerine, saat 04.30’da hücum etmişse de Allah’ın yardımıyla ağır kayıplar verdirilerek hücum sonuçsuz bırakılmıştır" dedi.
- 8 Ağustos 1915’te Conkbayırı İngilizlerin eline geçti. Mustafa Kemal saat 19.00’da Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa’ya, Conkbayırı bölgesindeki kritik durumu belirterek 5. Ordu Komutanı Liman von Sandersi’i ikaz etmesini bildirmiştir. Conkbayırı’ndaki durumun iyice kötüye gitmesi üzerine, 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders adına Kurmay Başkanı Albay Kazım (İnanç), Mustafa Kemal’i telefon başına çağırarak ’durumu nasıl gördüğünü’ sordu. Mustafa Kemal bu soruya: "Bütün mevcut kuvvetlerin, komutam altına verilmesinden başka çare kalmamıştır!" diye cevap verince, şaşıran Kurmay Başkanı, "Çok gelmez mi?" diye sorunca, Mustafa Kemal: "Az gelir!" cevabını verdi.
İşte o kritik aşamada Mustafa Kemal gece saat 21.45’te Mareşal Liman von Sanders’in emriyle Anafartalar Grubu Komutanlığı’na getirildi ve 9 Ağustos 1915 günü sabahın ilk ışıklarıyla taarruz emri verildi. Mustafa Kemal, gece saat 01.30’da Anafartalar Grubu Komutanlığı karargahının bulunduğu Çamlıtekke’ye giderek grubun komutasını eline aldı.
- 9 Ağustos 1915’te Mustafa Kemal’in komutasındaki kuvvetler Anafartalar bölgesinde düşmana saldırdı. Mustafa Kemal, 7. ve 12. Tümenlerin sabaha karşı başlayan taarruzunu, Anafartalar bölgesindeki bir tepeden başından sonuna kadar yönetti. Düşman bozguna uğrayarak kaçtı. Taarruz sonrasında Mustafa Kemal akşamüzeri Anafartalar’dan ayrılıp Conkbayırı’na hareket etti. Yol üzerinde Çamlıtekke’de, Liman von Sanders ile görüşerek akşam, Conkbayırı ile Suyatağı arasındaki 8. Tümen Karargahı’na gelmiştir. Burada son durumu inceleyerek, 10 Ağustos 1915 şafağında yapılacak taarruzun son hazırlıklarını tamamladı.
- 10 Ağustos 1915’te, Mustafa Kemal, İngilizlerin 8 Ağustos 1915’te ele geçirdiği Conkbayırı’na taarruz etti. Mustafa Kemal taarruz öncesinde askerlerine: "Askerler! Karşınızdaki düşmanı mağlup edeceğinize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Evvela ben ileri gideyim. Siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız."
8. Tümen alayları tarafından başlangıçta sadece süngü hücumuyla gerçekleşen bu taarruzda 4 saat süren kanlı süngü muharebeleri sonunda Conkbayırı’nın tamamı ele geçirildi. Düşmana çok büyük kayıplar verdirilen bu savaş sırasında Mustafa Kemal, göğsündeki saate isabet eden bir şarapnel parçasıyla yaralandı. Mustafa Kemal, Conkbayırı’nı geri aldıktan sonra öğleden sonra 8. Tümene veda ederek Anafartalar Grubu Karargahı’na döndü.
- 16 Ağustos’ta İngilizler, Anafartalar cephesindeki Kireçtepe’ye taarruz etmiş, Mustafa Kemal ateş hattında 5. Tümen Karargahı’nın bulunduğu 161 rakımlı tepeden savaşı yönetti.
- 1 Eylül 1915’te Mustafa Kemal’e, Gelibolu’daki üstün başarılarından dolayı Gümüş Liyakat Madalyası verildi.
- Mustafa Kemal, Çanakkale’de 20 Eylül 1915’te rahatsızlandı.
- Mustafa Kemal, 27 Eylül 1915’te Liman von Sanders’e, Anafartalar Grubu Komutanlığı’ndan istifa edeceğini bildirdi. İstifa gerekçesi olarak, Enver Paşa’nın son gelişinde kendisini ziyaret etmemesini gösterdi. Ancak istifası kabul edilmedi.
- 31 Ekim 1915’te Enver Paşa, 3 Kasım 1915’te Ayan ve Mebusan Meclisi üyeleri Çanakkale’de Mustafa Kemal’i ziyaret etti.
- 7 Kasım 1915’te, İngiliz Savaş Kabinesi Çanakkale’yi boşaltma kararı aldı.
- 11 Aralık 1915’te Mustafa Kemal İstanbul’a gelirken, onun yerine Anafartalar Grubu Karargahı’na Fevzi (Çakmak) Paşa atandı.
- 19-20 Aralık 1915’te İngilizler, Çanakkale’deki siperleri boşaltarak çekilmeye başladı.
Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşları’ndaki bütün planlarını, kararlarını, emirlerini, başarılarını, yaşanan sıkıntıları ve çelik iradesini ’Anafartalar Muharebelerine Ait Tarihçe’ ve ’Arıburnu Muharebeleri Raporu’ adlı anılarından belgeleriyle ve bütün ayrıntılarıyla anlattı. Mustafa Kemal’in anlattıklarını, Çanakkale Savaşlarına katılan diğer komutanların anıları da doğrulamaktadır.
Henüz Sofya’da ataşemiliter olarak görev yaparken Birinci Dünya Savaşı’nda aktif görev almayı kendisi istemiş ve kendi isteği ile cepheye gelmiş olan Mustafa Kemal, muharebenin ilk günlerinden itibaren kimi hoşnutsuzluklar yaşamıştır. Düşmanı karaya çıkarmama esasına dayanan savunma planı, Liman von Sanders tarafından değiştirilmiştir. Bu karar, Mustafa Kemal’i etkilemiş görünmektedir ki, öngörülerinin gerçekleştiğini gördükçe, Çanakkale’de komutayı bir Türk komutanın üstlenmesi gerektiğine inanmaya başlamıştır. 3 Mayıs 1915 tarihinde Enver Paşa’ya bir mektup yazarak Vatanımızın müdafaasında kalbi ve vicdanları bizim kadar daraban etmediğine (çarpmadığına) şüphe olmayan başlarında von Sanders olmak üzere bütün Almanların tanımlamasından sonra bizzat Enver Paşa’nın sevk ve idareyi üstlenmesini talep etmiştir. 1 Mayıs 1915 tarihinde Türk askerinin geri çekilmesini öneren Alman Albay Kannengiesser’e karşı çıkan Mustafa Kemal, herhangi bir geri çekilmenin, bütün birliklerin düzenini bozacağını söylemiştir. 9 Ağustos günü Anafartalar Grup Komutanlığı’nı üstüne almak için Çamlıtekke’ye giderken Matik deresi civarında Albay Wilmer komutasındaki 5’inci Tümen karargâhına rastlamış ve buradaki birliklerin cephe gerisinde görev verilmeden tutulduğunu görmüştür. Bu tümenin komutanın da karargahında olmadığını fark ederek notlarına Vatanın bağrına hançer saplandığı bu sırada, öteden beri emanet bırakılan sorumluluk nedeniyle savaş meydanında bulunması lazım gelen bu kumanda heyeti, burada nasıl işsiz bırakılmıştı?.. ifadelerini yazmıştır. Bu tür olumsuz olaylara rağmen Mustafa Kemal’in muharebelerin ilk gününden itibaren azimle savaşmasının vatan ve millet sevgisinden başka açıklanabilir izahının olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle Çanakkale Savaşları’nda Mustafa Kemal, yurt sevgisi ile dolu bir komutandır.
Tüm bunların yanı sıra Çanakkale Savaşları’nda Mustafa Kemal, henüz muharebeler esnasında Türk ordusu ve Türk halkı için kahraman olarak tanınan bir komutan olmuştur. Çanakkale Savaşları esnasında, hâsıl edecekleri hususları halka, tarihe ve nesillere tasvir ve tebliğ etmek üzere çoğu edebiyatçılardan oluşan bir heyetin cepheyi gezmelerine izin verilmiştir. Bu gezide bulunan Mehmet Emin Yurdakul, 28 Eylül 1915’te yazdığı Ordunun Destanı isimli şiirinde Mustafa Kemal’in ismini Ey Mustafa Kemallerin aziz yeri şeklinde geçirmiştir. Mustafa Kemal’in adının geçtiği ilk mensur eser de (Uryanizade Vahid, Çanakkale Cephesi’nde Duyup Düşündüklerim, 1332/1916) Çanakkale Cephesi ile ilgili olmuştur. Mustafa Kemal, Mebusan Meclisi ve Ayan Meclisi’ne mensup Vekiller Heyeti’nin de dikkatini çekmiştir. Kütahya Mebusu Abdullah Azmi, İstanbul’a döndükten sonra Meclis-i Mebusan toplantısında Mustafa Kemal’den söz etmiştir: Anafartalar’da karargâhına gittikleri zaman Mustafa Kemal’in Secaat (yiğitlik) ve besaleti (cesurluğu)ne şahit olduğunu aktaran Abdullah Azmi, görevindeki dikkatini ise meclis kürsüsünden şu şekilde bir anekdotla aktarmıştır: Öğle yemeğini orada yesinler diye haber gönderdiler. Ertesi gün öğle yemeğine kadar olan zamanda 18 tane harita yaptırmış, herkesin ismi ile yemek tabağının yanına koydurmuştu… Bu hikâyeden maksadım, Mustafa Kemal Bey’in vazifesindeki dikkatin bir numunesini göstermek ve bulunduğu mevkiin haritasını sizlere irae etmek üzere bize tevdi eylediğini bildirmektir.
Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki başarılarından dolayı artan şöhretine basın da ilgisiz kalmamıştır. Mustafa Kemal’in basına yansıyan ilk mülakatı Çanakkale Savaşları esnasında olmuştur. Harp Muhabiri Ali Ekrem Bey’i karargâhında ağırlayarak siper hatlarını dolaştırarak gözlem ve değerlendirmelerde bulunan Mustafa Kemal, 21 Temmuz 1915 tarihli Tanin Gazetesi’nde İngilizlere ilk darbeyi vurmuş, karaya çıkan düşman kuvvetini bir hamlede denize dökmek şerefini kazanan kumandan ifadeleri ile tarif edilmiştir. Tasvir-i Efkâr Gazetesi’nde (29 Ekim 1915) Mustafa Kemal’in fotoğrafı basılmış ve altına Çanakkale Muharebat-ı Berriyesinde (kara muharebelerinde) fevkalade yararlılıkları görülen ve emr-i müdafa’adaki iktidar ve mahareti ile bi’l-hakkın ihzarı şan-ı şeref eyleyerek boğazları ve makam-ı hilafeti kurtaran komutanlarımızdan celadet-i fıtriye ve havarık-ı hamaset ile mümtaz Miralay Mustafa Kemal Bey Efendi yazılmıştır. Bununla birlikte Servet-i Fünun Dergisi’nin 6 Ocak 1916 tarihli nüshasının kapağında Mustafa Kemal’in fotoğrafı yer almış ve altına, Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ve Mahiyeti yazılmıştır. Henüz Milli Mücadele yıllarından önce, bir Osmanlı subayı olarak “Anafarta Kahramanı” olarak tanınan Mustafa Kemal’in ismi, Birinci Dünya Savaşı’na katılan gazi ve şehitler için 1917 yılında Urfa’da yapılan anıtın bir cephesine “Mustafa Kemal Paşa Caddesi” ifadesi ile yazılmıştır.
Mustafa Kemal askerini sever, başarı gösterenleri ödüllendirirdi. Maydos Mıntıka Komutanı olduğu sırada Mustafa Kemal, süngü hücumunda yaralanan askerleri kontrol ederken, silahının bozulması üzerine eline kürek alarak düşman üzerine saldıran Mehmet Çavuş isminde bir askere rastlamıştır. Hemen orada Mehmet Çavuş’un nişanla ödüllendirilmesini istemiştir. Nitekim daha sonradan üne kavuşan Mehmet Çavuş, Mustafa Kemal’in ödüllendirilmesini istediği bu askerdir. Mustafa Kemal’in 16 Ağustos’ta Kireçtepe’ye müdahalesinde de benzer bir durum yaşanmıştır. Mustafa Kemal, gönderdiği takviye birliklerinin donanma ateşleri nedeniyle ilerleyemediğini görmesi üzerine, kendisi ani bir kararla atından inerek düşman donanmasının yoğun ateşleri arasından yolu geçmiş; bir an için tereddüt geçiren askerlerden birinin koşar adımlarla yolu geçmesi üzerine Mustafa Kemal, hemen orada yaverinin omzundan nişanı çıkartmış ve bu askerin omzuna takmıştır. Bu nedenlerle Çanakkale Savaşları’nda Mustafa Kemal, askerlerini seven ve başarılarından dolayı onları onurlandıran bir komutandır.
---
Atatürksüz bir Çanakkale Savaşı düşünülebilir mi?
Çanakkale Savaşlarının her aşamasında bulunan bir Atatürk’ü çıkarınca geriye ne kalır?
Atatürk’ü yok saymaya çalışanlar var maalesef.
“Yok Atatürk’ün göğsündeki saate şarapnel parçası çarpmış da, bundan dolayı ölmemiş de!” diyerek küçümsemeye çalışanlar var. Tamam öyle bir saatte o şarapnel parçası da hiç yok diyelim. Hatta Atatürk hiç yaralanmamış da olsun! O zaman gene de Atatürk, Atatürk olmayacak mıydı?
Çanakkale Zaferimizin 108. Yıl Dönümü kutlu olsun.
Başta Atatürk olmak üzere tüm şehit, gazi ve emeği geçenlerimizin mekanı cennet olsun.
.
YAZIMI GÜNE ALAN SEÇKİ KURULUNA SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMLE
.
YORUMLAR
Tarihlerini bilmeyenler geleceklerine yön veremezler.
Ve tarih gerçek kahramanları asla unutturmaz.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle, saygıyla yad ediyor, mekanları cennet olsun diyorum.
Çanakkale Zaferinin 108.yıldönümü kutlu olsun.
Emekleriniz için yürekten tebrik ederim.
Selam ve saygıyla...
Kurtuluş savaşında silah sevkiyatını başarıyla yürüten; savaşlarda canı pahasına çarpışan; ailesinin Çanakkale'den her an şehit haberini beklediği; aylarca haber alamadığı; İngilizler'in idam kararıyla aranan; üç İstiklal Madalyalı bir dedenin torunu olarak kanım kaynayarak, ürpererek , gurur ve kıvanç duyarak paylaştım yazınızı.
Kurtuluş Savaşı'nda rahmetli dedemin anlattıkları ruhumuza, benliğimize, genlerimize kazınmıştır adeta. Romanımda da değindim birçoklarına.
Unutulabilir mi hiç derdi: "Çarpıştıkça susuzluktan ölürdük. Yeşil Irmak'ın suyunu içmek için yanar yakılırdık. Ahhh Mehmetlerim, kardeşlerim, evlatlarım! Yeşil ırmak sizin kahraman kanınızla sulanmış, kızıl kana bürünmüş akıyordu. Kokusunu yılarca içimde soluduğum, nefesimden hiç bırakamadığım..."
Bu vatan kanla böyle kazanıldı. Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının ruhları şad olsun!
Yazınıza takdir, tebrik ve teşekkürlerimle.
Saygılar.
Çanakkale Savaşları konusunda çok yazı okudum. Ama her okuduğumda yeni şeyler öğrendim... Bu yazınızı da bir solukta okudum... Sizi kutluyorum...
Türkiye'de Atatürk'ü ve başarılarını çekemeyen bir güruh maalesef var. Atatürksüz Çanakkale savaşı anlatanlar mı dersiniz, Atatürk orada küçük bir birliğin komutanıydı diyenler mi dersiniz, kurtuluş savaşını Yunan kazansaydı daha iyi olurdu diyenler mi dersiniz... Hatta, kurtuluş savaşı hiç olmadı diyen milletvekilleri bile var bu ülkede...
Yazınız şeçkiyi fazlasıyla hak etmiş...
Tekrar kutluyorum sizi Suat Bey...
Hocam çalışmayı bir daha okudum Ulu önderin tarihini iyi okuyanlar bilirki osmanlının çöküşünde ve kurtuluş savaşında Atatürk ve arkadaşları dört bir cephede savaşarak ömürlerini yaşamışlar her birini saygıyla rahmetle anıyorum sizi ve çalışmanızı bir daha kutluyorum
Suat Zobu
Bu ülke kolay kazanılmamış.
Benim anamın babası dedem vardı.
Bıdık Dede derdik.
11 yıl askerlik yapmış.
Atatürk'ten 10 yıl önce doğmuş. 1983'te 110 yaşında vefat etti.
Allah rahmet eylesin.
Karsta bizim ordu Ruslara yenilip dağılmış. 93 Harbi. Dedem tarihi ve savaşın adını bilmiyordu ama 93 Harbinde olmuş bu. 2 arkadaş Kars'tan Çoruma 3 ayda yürüyerek gelmişler. Aç kalmışlar. Çarıklarını yemişler. Ot yemişler. Bizim orada yufka ekmek yenir. Dedem yemin etmiş "Kurtulursam bir daha tüm ekmek yemeyeceğim" diye. Son 30 yılını kör olarak yaşadı. Tüm ekmek yemediği için biz ekmeği parçalar önüne öyle koyardık. Şimdi çok pişmanım. Anılarını anlattırsaymışım keşke. Çok az anlattıkları var.
Benim çok sevdiğim bir arkadaşım vardı Karslı. Yaşlı birine sormuşlar "Amca bu memlekette niye bu kadar hain çok?"
Cevap çok ilginç.
"Evladım bu memleket 40 yıl Rus işgalinde kaldı. Ermeniler de vardı. Onlar burada tohumlarını bırakmadılar mı sanıyorsun?"
Başka söze gerek var mı sevgili dost.
Selam ve saygılarımla.
Onu özellikle anmayanların niyetleri saf değildir.
Adını silmek isteyenler sadece millete değil akla .bilime ,vicdana,ahlaka,geleceğe ,tarihe düşmandır. onlar aydınlıktan nefret ederler.
varsınlar yok saysınlar
güneş balçıkla sıvanır mı?
Suat Zobu
DNA larına baktırmak lazım.
Çanakkale savaşının her aşamasında olan bir Atatürk'ü, onunla ilgili kısımları aradan çıkarınca geriye ne kalır?
Ziyaretinizle, yorumunuzla çok büyük onur verdiniz. Çok mutlu ettiniz sağ olun.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler diliyorum.
Tarih , gerçekler ve bilinçli olarak saptırılanlar arasında yaşanan bir
çekişme sahnesidir aslında.
Maksatlı bir şekilde hafızalardan
silinmek istenilen bazı olaylar her türlü
oyuna ve kurguya rağmen gün gibi
ortadadır .
Gerçek kendini hiçbir zaman saklayamaz ve yaşanmışlıklar
tüm inkarlara rağmen eninde sonunda
ortaya çıkar.Bunu anlamak için tarafsız
ve sağduyulu bir vicdan yeterli olacaktır.
Emek verilerek ve tarih biliminin
tarafsızlığına bağlı kalınarak ,belgelendirerek hazırlamış olduğunuz
güzel ve anlamlı yazı için teşekkür ederim değerli yazar.
Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Suat Zobu
Bir de içlerine sindiremiyorlar.
Çanakkale savaşının her aşamasında olan bir Atatürk'ü, onunla ilgili kısımları aradan çıkarınca geriye ne kalır?
Aşağıdaki yorumda sevgili dostum Şükrü Atay çok güzel ifade etmiş sağ olsun.
"ATATÜRK HAKKINDA İNGİLİZLER NELER SÖYLEDİ
Türkiye’de bazıları kabul etmese de, Çanakkale’de bize karşı savaşan bir numaralı Türk düşmanları dönemin İngiliz Savaş Bakanı Winston Churchill ve Başbakan David Lloyd George’un Atatürk hakkındaki sözleri değiştirilmez tarihi gerçekleri bizlere bir kere daha hatırlatıyor.
“MUSTAFA KEMAL’İ HESABA KATMAMIŞIZ”
O dönem İngiliz Bahriye Nazırı (Savaştan sorumlu Bakan) olan Winston Churchill Atatürk hakkında şunları söylüyor:
“Şu an mağlubiyeti bütün damarlarımda hissetmekteyim. Çok üzgünüm.
Oldukça mutluydum, umutluydum.
Daha düne kadar Çanakkale bizimdir diyordum.
Çünkü bu savaşı kazanmak için askeri, parayı, cephaneyi her şeyi hesaplamıştım.
Hepsinde çok üstündük. Mutlaka yenecektik.
Yalnız bir şeyi hesaba katmamışız. Mustafa Kemal’i.
Bağrımda İngiliz gururu olmasa Türkleri alnından öpmek, onları ayakta alkışlamak isterdim.”
“BU YÜZYILIN DEHASI TÜRKLERE NASİP OLDU”
İngiltere Başbakanı David Lloyd George da Avam Kamarası’nda Çanakkale yenilgisi sorulduğunda Atatürk'ü kast ederek şöyle yanıt verdi:
“Beyler, her yüzyılda bir, 1 dahi çıkar.
Bizim de karşımıza Çanakkale’de çıktı.
Bu defa bu Türklere nasip oldu...”
Ziyaretinizle, yorumunuzla çok büyük onur verdiniz. Çok mutlu ettiniz sağ olun.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler diliyorum.
Suat Zobu
Nede olsa senin çırağınız.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler diliyorum.
KEL'den öptüm.
Ah Çanakkale ah! Bir türlü gidip de göremediğim içime de ukde olan yerlerden birisidir. Yalnız çalıştığım için olmuyordu, ama ilk işim bundan sonra oraya gitmek, ''emekli oldum artık'' rüyalarımı süslemesinden artık kurtulup, gerçek manada görmek. Doğrudur Çanakkale Zaferi Kurtuluş Savaşının da önsözüdür adeta. Nesilleri kaybettik orada, nesiller derken Kuleli Askeri Lisesinin Ortaokul Kısmı öğrencilerinden tutunda, çobanına kadar, sıradan vatandaşına kadar bu topraklar ve İslam için can verdiler. Ruhları şad mekanları cennet olsun. Artık boş geçmemeli 18 Martta özellikle her kesimde ki okullar... Hey on beşli on beşli türküsü vardır bilirsiniz. Çok acıdır o türkü ki düğünlerde bazı zaman göbek atarlar o türküyle şıkıdım şıkıdım... Ne kadar yanlıştır... O çocuklar eski takvim tarihi ile 1315 doğumlu vatan evlatlarıdır. Onlar üzüm hoşafı yiyerek, günde bir tas buğday bulamacı yiyerek yüreklerinde Allah korkusu ve vatan sevgisi ile harmanlanmış imanlarıyla saldırdılar düşmana. Nasıl unuturuz da nasıl anlatmayız anlatamayız çocuklarımıza... Bu millet unutur mu hiç Seyit Onbaşıyı, Yahya Çavuşu, Nusrat Mayın Gemisinin kahraman neferlerini, Esat Paşayı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü hele de o tarihi emrini ''Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum.'' Nasıl unuturuz. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün şehit ve gazilerimizin ruhları şad mekanları cennet olsun... Var olasın kardeşim...
Suat Zobu
Ziyaretinle, yorumunla her zaman çok büyük onur verdin. Çok mutlu ettin sağ ol sevgili kardeşim.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler diliyorum.
Çanakkale demek Atatürk demek. Atatürk demek Türkiye demektir. O ülkemize gönderilmiş tüm Dünyanın takdir ettiği ilahi bir mucize dir Ruhu şad olsun . Emeği geçen tüm kadro silah arkadaşları ve şehitlerimize saygıyla
Suat Zobu
Gözünü kapatınca "dünya yok oldu" sananlara ne söylesen anlatamazsın.
Ziyaretinizle, yorumunuzla çok büyük onur verdiniz. Çok mutlu ettiniz sağ olun.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler diliyorum.
Mustafa Kemal'in Askeri dehası tartışmaya açık bir konu değildir.Limon Von Sanders'in bir sürü yanlış yönlendirmesi ile çok zaaiyat vermişiz.Allah'tanki M.Kemal yetişip savaşı lehimize çevirdi.
Harika bir araştırma yazısı okudumTebrikler kalem dostu.Saygılarımla
Suat Zobu
Onun verdiği yanlış taktiklere Allahtan uymamış.
Çanakkale Savaşlarından Atatürk'ü çıkarınca geriye kocaman bir HİÇ kalır.
Ziyaretinizle, yorumunuzla çok büyük onur verdiniz. Çok mutlu ettiniz sağ olun.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler diliyorum.
Saygıdeğer üstâdım,
Ben bu konuda taraflı olarak fikir beyan edenleri değil de yenildiği hâlde hakkını teslim eden ve doğru söyleyip takdir eden yabancıların ne söylediğini dinlemek gerektiğine inanıyorum.
ATATÜRK HAKKINDA İNGİLİZLER NELER SÖYLEDİ
Türkiye’de bazıları kabul etmese de, Çanakkale’de bize karşı savaşan bir numaralı Türk düşmanları dönemin İngiliz Savaş Bakanı Winston Churchill ve Başbakan David Lloyd George’un Atatürk hakkındaki sözleri değiştirilmez tarihi gerçekleri bizlere bir kere daha hatırlatıyor.
“MUSTAFA KEMAL’İ HESABA KATMAMIŞIZ”
O dönem İngiliz Bahriye Nazırı (Savaştan sorumlu Bakan) olan Winston Churchill Atatürk hakkında şunları söylüyor:
“Şu an mağlubiyeti bütün damarlarımda hissetmekteyim. Çok üzgünüm.
Oldukça mutluydum, umutluydum.
Daha düne kadar Çanakkale bizimdir diyordum.
Çünkü bu savaşı kazanmak için askeri, parayı, cephaneyi her şeyi hesaplamıştım.
Hepsinde çok üstündük. Mutlaka yenecektik.
Yalnız bir şeyi hesaba katmamışız. Mustafa Kemal’i.
Bağrımda İngiliz gururu olmasa Türkleri alnından öpmek, onları ayakta alkışlamak isterdim.”
“BU YÜZYILIN DEHASI TÜRKLERE NASİP OLDU”
İngiltere Başbakanı David Lloyd George da Avam Kamarası’nda Çanakkale yenilgisi sorulduğunda Atatürk'ü kast ederek şöyle yanıt verdi:
“Beyler, her yüzyılda bir, 1 dahi çıkar.
Bizim de karşımıza Çanakkale’de çıktı.
Bu defa bu Türklere nasip oldu...”
Günün anlamını en kapsamlı bir şekilde ifade eden emek verilmiş paylaşımınız için gönülden kutluyorum tebrikler üstâdım.
Çanakkale Zaferimizin 108. Yıldönümü vesilesiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile başta Çanakkale şehitleri olmak üzere, bu aziz vatan için toprağa düşmüş tüm şehitlerimize Cenâb-ı Hak'tan rahmet diliyorum.
Ruhları şâd mekânları cennet olsun.
Sonsuz selam, saygı ve hürmetlerimle.
Suat Zobu
Çok mükemmel bir yorum. Sağ ol.
Ziyaretinizle, yorumunuzla her zaman çok büyük onur verdiniz. Çok mutlu ettiniz sağ olun.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler diliyorum.
Suat Zobu
Çok mükemmel bir yorum. Sağ ol.
Ziyaretinizle, yorumunuzla her zaman çok büyük onur verdiniz. Çok mutlu ettiniz sağ olun.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler diliyorum.
ŞÜKRÜ ATAY
Yazınızın güne gelmesi önemi açısından çok isabetli olmuş tekrar kutluyorum tebrikler.
Emeğinize ve yüreğinize sağlık diliyorum.
Sonsuz selam, saygı ve hürmetlerimle.
Esen kalınız.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına,Çanakale Şehitleri ve Yurdumuzu düşmanlardan kurtarmak için mücadelede neticesinde şehadet şerbetini içen tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.Nur içinde yatsınlar.Mekanları cennet olsun.Unutmayacak ve unutturmayacağız.Bu asil Millet unutturmaya çalışan hainleri hiç bir zaman affetmeyecektir.Çanakkale Savaşı yokluk ve yoksulluk içinde bir Milletin direnişi ve başarısını zaferle taçlandırmasıdır.Kutlu olsun Çanakkale Zaferimiz.Üstadı selamlıyorum.Sağlıcakla.Saygıyla.
Suat Zobu
Ziyaretinizle, yorumunuzla her zaman çok büyük onur verdiniz sevgili kardeşim. Çok mutlu ettiniz sağ olun.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler diliyorum.
Tarihini iyi bilmeyen toplumlar çakma bir tarihin sayfalarında kalır yeni dünya düzeninde yer alamazlar hocam Atatürk gibi bir lider bin senede bir gelir o her savaşın başkahramanlarından bir lider olarak tarihdeki yerini almış çalışmanızı kutluyorum
Suat Zobu
Ziyaretinizle, yorumunuzla her zaman çok büyük onur verdiniz. Çok mutlu ettiniz sağ olun.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler diliyorum.