- 1343 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Eğitim ve Aşk (öykü)
EĞİTİM VE AŞK
Üniversiteyi İstanbul’da kazanmamdan dolayı, hayatımda ilk defa Uzun bir otobüs yolculuğuna çıkmıştım. Doğu Anadolu’dan İstanbul’a otobüs 24 saatte gidiyordu o zamanlar. Ben otobüse binince yanımda oturan güzel ve şık giyimli adam dikkatimi çekmişti. Bana selam verip “Hayırlı yolculuklar” dedikten sonra gülümsemiş ve daha sonra çantasından çıkardığı bir kitabı gözlüklerini takarak okumaya başlamıştı.
Uzun süre adamı izledim belli etmeden. Adam bunu fark etrmiş, onunla konuşmak istediğimi anlayınca nereye gittiğimi sormuştu. Üniversitede Hukuk okuyacağımı söyleyince, kendisinin Emekli Öğretmen olduğunu ve İstanbul’da Mühendis olan oğlunu ziyarete gittiğini söyledi. Okulu da Ankara’da okumuş uzun zaman Doğuda görev yaptıktan sonra emekli olan bir Tarih öğretmeniydi.
Bende kendimi tanıttım. İsmimin Ahmet olduğunu söyledim bir anda.
Okuduğu kitabın kapağına baktığım zaman “ Aşk” yazıyordu. Pembe kapaklı bir kitaptı. Kitabın kapağına dikkatle baktığımı görünce hafif gülümseyerek . ”Bu bldiğin Aşk değil , ilahi aşkı anlatıyor. Şems’ın aşkın 40 kuralını” dedi.
Ders çalışmayı severim ama ders dışı pek kitap okumamştım. Doğrusu ailemde ve okulda arkadaşlarımda da, öğretmenlerimde kitap okumazlardı. Deseniz ki ,kitap okumayı sevmemekte pişman mısınız? “Evet” derdim. Kitap okuyarak özgüven elde eden, güzel ve akıcı konuşan yazan arkadaşları gördükçe hep gıpta etmiştim onlara.
Dıştan motivasyonlu bir genç olduğumdan çoğu zaman içimden derdim ki: “ Biri beni hep teşvik etse bende kitap okumayı severdim”. Otobüste bu kitap okuyan emekli öğretmene rastlayınca aynı bahaneyi gene kendime sormuştum. Aslında ben istesem okurdum. Koskoca bir genç olarak bahane üretmeme gerek yoktu . Pişmansam eğer hatada ısrar etmeyerek hemen okumaya başlamak da benim elimdeydi.
Adam merak ettiğimi anlamış olacak ki kitabı anlatmaya başladı .” Bu kitap aşkı anlatıyor, Mevlana ve Şems’in manevi alemde aşkını daha doğrusu dostluğunu. Şems’in Aşkın 40 kuralını.”Aslında okumuş ve okumayı seven öğrencilerime, sevgili öğrencim ve eşim Ayşe’ye de okutmuştum” dedi.
“Öğrencim ve eşim” demesi garibime gitmişti. “Öğrenci ve eş mi?” diyerek hayret ettiğimi görünce Adam gülümsedi. “Evet önce öğrencimdi, sonradan eşim oldu. Bana hem beynini açtı, hem kalbini açtı. Bende ona hem sevgi ile hem de bir sevgili ve koca olarak şefkatle ve sevgili olarak yaklaştım”.
Dudak büktüğümü görünce ” Gençler pek bilmez ama eskiden öğretmenler öğrencileri ile evlenirlerdi.Buna da sık rastlanırdı. Bunda şaşacak bir şey yok. Aşkın gözü kördür derler. Kötü olan öğrencilerinin duygularını istismar edip, evliyse de eşini ihmal etmesi. Ama gönül evli bekar da dinlemez. Eşini boşayarak öğrencisi ile evlenen çok insan var. Ben ise bekardım ve evlendik. İyi ki evlenmişiz.”
Ben hayretle ve dikkatle adama bakıyordum. Annem hakkında babamın böyle şey söylediğini hiç duymamıştım. 20 yaşıma gelmiştim ama. Adam gerçekten de eşini sevmişti. Birden aklıma geldi. Ev hanımı olan annem de sevgisi ve bilgisi bol olan bir öğretmeni ile evlense acaba ne olurdu? Babam çiftçiydi kitap okumazdı. Babam böyle anneme sevgi sözleri söyleyen ve kitap okuyan olsaydı ben dıştan motivasyonlu Ahmet acaba nasıl bir insan olurdum?
Bunları aklıma getirdim. Pencere kenarında oturuyordum. Dışarı doğru baktığımı gören ve adının Merdan olduğunu öğrendiğim bu bey de benim dışarıya baktığımı görünce kitabına geri dönmüştü.
Bu arada otobüs mola verdi. Ben wc ye gittikten sonra dışarda çay içiyordum ki, ilerde masada Merdan beyi çay içip gene kitap okurken gördüm. Çayımı yanıma alarak yanına oturdum. Müsaade istedim. “Buyur otur delikanlı” dedi.
Oturunca sordum kafamı kurcalayan o soruyu: “ Merdan bey siz devamlı okuyorsunuz, çocuklarınızda mı böyle kitap okur. Yoksa yalnız siz mi devamlı okursunuz?” dedim.
Kitabın arasına ayracı koyup, masaya bıraktı.
Bana gülümsedi:
“Kitapsız hayat mı olur Ahmet bey? “dedi. Ben okuma sevgimi tüm öğrencilerime aşılamaya çalıştm. Sonra eşim olan öğrencim de okumayı çok isteyen bir öğrenciydi ve ikimizde “oku” emrine aşk derecesine bağlanan iki insandık. Öğretmen ve öğrenciydik ama kitaplar ile birbirimizi eğittik. El ele okula kütüphane kurduk. Kapı kapı gezerek kitap temin ettik. Bu konuda ödüller aldık. Tabii ki kitap okunan evde de çocuklar kitap okur. Şükür ki çocuklarımız farklı meslekde ama hepsi de kitap okur. Okumayı seven çevrelerine kitap hediye ederler. Engelli yazarların güzel geliştiren kitaplarını alıp çevresine hediye ederler. Tabiii benden görerek öğrendiler bunları.. Gülümsedi... ”Bu yolculuk boyunca okuyup bitireceğim bu kitabı da sana hediye edeceğim ama bana söz ver ki, mutlaka okuyup başkasına da hediye edecek okutacaksın.” Kitabın içindekileri merak etmeye başlamıştım. Kitaba baktığımı görünce “Başladığım kitabı yarım bırakmayı sevmem Ahmet, ama yanımda bir kitap daha var vereyim O’nu oku” dedi.
Molanın bitmesini sabırsızlıkla bekledim. Bana vereceği Kitabın adını heyecandan sormaya da cesaret edemedim. Anons molanın bittiğini söylüyordu. Merdan bey ayağa kalktı. Bu adama sevgi ve saygım artmaya başlamıştı. Düşündüm de her tanıştığımız insan aslında bir öğretmendi anlayana.
Otobüse binince koltuğuna oturmadan önce koltuk üstünde bagajdaki çantasını açarak bir kitap çıkardı. Ben pencere kenarında oturduğumdan dikkatle yerime oturmuş Merdan beyi merakla izliyor, bana vereceği kitabı merak ediyordum. Bir anda içim kitap okuma sevgisi , pardon aşkı ile dolmuştu. Atalarımız boşuna “üzüm üzüme baka baka kararaır” ve “ körle yatan şaşı kalkar” dememişler. Merdan bey kitabı bana verirken “ Hukuk okuyacağını söylemiştin. Sana güzel örnek olacak bir Hukukçunun hayat hikayesini vereyim oku” dedi.
Kahverengi kapaklı bir kitaptı. Ben acaba nasıl bir kitap diye heyecanla beklerken Merdan bey de oturdu. Kitabı bana uzatırken” Ülkemizin en unutulmaz, vali ve kaymakam denince akla gelen Recep Yazıcıoğlu da Hukuk mezunuydu. İlk vali olarak atandığı yerde engelli bir genç yazarla tanışmış ve O’nun kalbine dokunmuş. O da aradan 30 sene geçince O’nun başarı sırlarını ve liderliğini bu kitapta anlatmış. Yani iyilik yap denize at balılk bilmezse Halık bilir” misali.
Kitabın kağağına baktım. Gülen ve özgüvenle bakan bir kara kuru adamın fotoğrafı vardı. Adını duymuştum Recep Yazıcıoğlu’nun ama fotoğrafını görmemiştim.
“Recep yazıcıoğlu’nun Liderlik Sırları” adlı kitabı o yolculuk boyunca okudum. Kitabı tamamladığımda Merdan beye sevgiyle baktım. “ Bende okuyup Kaymakam olacağım. Bu kitap hayatm boyunca aldığım ilk hediye kitap. Hayatımı değiştiren en önemli kitap olacak. Size ne kadar teşekkür etsem azdır Merdan bey” dedim.
Greçekten de poiztif insanlar ile bir otobüs yolculuğunda insan, gerçek aşkı sohbet ettiği pozitif düşünen bir insandan öğrenebilir ve hissedebilirdi.
Otobüste tanıştığım Merdan bey ile tatillerde memlekete gidince mutlaka görüştüm ve dostluk kurduk. Hatta bana burs bile temin etti. Bir çok kitap verdi. Engelli başarılı insanlarla tanıştırdı. Ufkumu açan ve bilinçlenmemi sağlayan Merdan bey bir gün bana “ Ahmet, hayatta o kadar çok genç var ki, manevi körlük yaşadıklarından ne okuma sevgisi ne değerli, kendine hayatı öğreten insanların farkına varabiliyorlar. Bu manevi körlüğü aşabilir ve bilinçlenirlerse hayat onlara daha kolay gelecek” demişti.
Merdan beyin eşi ile de tanıştık. Bir gün yemeğe çağırmıştı beni evine. Ev değil resmen Milli Kütüphane hacminde devasa kitaplıktı. Oturma odasından baştan başa kütüphane bana bakıyordu. “Keşke odalarımız kütüphane dolsa o eve gelen çocuklar bile o kitaplara bakarak hem gerçek aşkı hem de okuma sevgisini tadar” demiştim de Merdan bey ve eşi bana gülmüşlerdi. Tabii ,alay etmeye değil güzel söz söylediğim için sevdikleri için...
“Eğitim aşkı” dedikleri şeye Merdan beyin hayatı en güzel örnekti...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.