ALLAH KİMLİĞE BAKMAZ
ALLAH KİMLİĞE BAKMAZ
Allah insanların kimliğine, nüfus kâğıtlarına halkın deyimi ile kafakağıtlarına bakılmaz. Bu kimlikler üzerinden cennetine ya da cehennemine sevk etmez. Bir insanın kimliğinde bak burada Müslüman yazıyor alın bunu cennete denilmeyecek. Böyle bu dünyadaki zalimin zulmü altındaki adalet sistemi olmayacak orada. Hele sizden bizden hiç kabul görmeyecek.
İslam dini yaşam boyu sürdürülen davranışlara göre değer bulur. Hırsız mı yaşarken çalmış onun bunun malını gasp etmiş mi bunlara bakılır. Başkalarına ait maddi değerlere hıyanetlikte bulunmuş mu? İşi gücü her fırsatta çıkarına göre, işine geldiğince yalana, dolana mı sarılmış. Dürüst olmamış, doğruluğun yanından hiç geçmemiş işi gücü sahtekârlıklarla hayatını sürdürmüş. Onun bunun ırzına namusuna gayri ahlaki davranışlarda bulunmuş mu? Bulunduğu makama, mevki ve sade durumunda adaletle mi davranmış. Hakkı hukuku gözetmiş mi? Bunlar insanların cennet ve cehennem yolunu açacaktır.
Diğer taraftan çalıştığı işinde, geçimini temin ettiği çalışma düzeninde hileye hurdaya meyletmiş mi? alın terinin hakkını vererek mi çalışmalarında nafakasını temin etmiş. İşte Allah huzuru mahşerde bunlara göre yargılayacak. Hak edenleri cennetine suçlu bulunanları da cezasını bitirinceye kadar çekmesi için cehenneme gönderecektir.
Şunu aklımızdan çıkarmayalım. İslam dini Âdemden günümüze asla hurafeler hikâyeler cemaatleşmiş dinci düşünce fikirlerin insanları soysuzlaştırıp yozlaştıran bir inanç değildir. Bunda dolayıdır ki huzuru mahşerde büyük mahkeme kurulup yargılama başladığında asla kimsenin kimliğine göre davranılmayacak.
Gel bakalım Alman, Türk, Macar, Rus, İngiliz, Bulgar veya Yunan denilmeyecek. Her ülke insanı veya ırkı ne olursa olsun eşit muamele görecek. Yukarıda açıklandığı gibi insan olarak yaşanıp yaşanmadığına bakılacak. İşlediği suçlara ve onurlu davranışlarına göre karar verilecek.
Hiç kimsenin görüşlerine, düşüncelerine göre yargılanmaları olmayacak. Sen sağcısın veya solcusun denilmeyecek. Bu dünyada insanları ayrıştırarak yapılan yaftalamalar orada dikkate alınmayacak. Sen dinsizin tekisin veya ateistsin, inançsızın birisisin denilmeyecek.
Yahudiliğin oluşturduğu mezhep peşinde koşan sen Hadisisin, Sadukisin, Zolatsın, Rabbanisin, Karailiksin, İseviyyesin denilmeyecek. Hıristiyanlığın Katoliksin, Ortodoks’un ve Protestansın denilmeyecek. Gel bakalım Nasturi, Monofizit, Süryani, Kıpti, Berberi,ve Mecusi denilmeyecek.
Bilindiği gibi Müslümanlıkta mezheplere ayrılmıştır. Sözde bazı dini iyi bildiği varsayılan kişilerin peşinden gidenlerin ismiyle anılan oluşumlar mezhepleştirilmiştir. Bunlardan dört tanesi önemli sayılmıştır. Aslına bakılırsa İslamiyet’le ilgisi de yoktur. Dinin emri değildir. Hanefilik, Maliklik, Şafiilik ve Hambelilik dört ana mezheptir. Bunlarda aşağı seviyelerde gruplaşmalara giderek kendilerine göre akımlar oluşturmuşlardır.
Bunlardan en önemli bazılar Seleflilik, Mültezimlik, Maturidilik, Caferilik, İsmaillik, Dürziilik, Nusayrilik, Bektaşilik ve Aleviliktir. İster Yahudilikte, ister Hıristiyanlıkta ve Müslümanlıkta oluşan bu gibi fırkalaşmalar bölünmeler ayrımcılığa tutularak sucusun bucusun diye imtihana çekilmeyecek. Yaşamı boyunca insan olarak mı hareket etmiş İslami değerlere göre mi yaşamış onlara bakılarak yargılanacaklar. Sonuçta cennete veya cehenneme gönderilecekler.
Dini açıdan esas olan dünya üzerinde var olan sınıfsal ayrışmaların olmaması, savaşların, ahlakî değerlerin çöküşünün, taciz ve tecavüzlerin olmamasını öngören bir yaşamı kurmaktır. Bu dünyada düzen bozulduğunda o toplumlara resuller yani peygamberler görevlendirilmiş. Uyarılmaları imanlarının bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır. Yinede toplumlar tam istenildiği gibi dini yaşama entegre olmamışlardır. Allah kullarını özgür bırakmıştır. İnanç yönünden baskı öngörmemiştir. Sonuçta cezalandırılacaklarını açıkça belirtmiştir.
Allah’a emir vermek benzeri sözde dualar başkaları için beddualar dileyerek dini hayat yaşanmaz ve cennet kapılarının kendiniz için açılması da sağlanamaz. İbadet Allah’a emir vermek değildir. Sade vatandaştan paralı din görevlisi imama kadar dualarımız da Allah’a emirler yağdırmıyor muyuz? Bizden olmayan, dini inanışları ayrı, kişi ve ülkeler için nasıl dualarda bulunuyoruz. El açıp şunu kahreyle,, felaketlere gark eyle belalarını ver diyoruz. Böyle kin ve nefret içeren gayri insani dua ve istek adı altında ibadet olur mu? Bizler kim oluyoruz da böyle dua adı altında emirler talepler de bulunuyoruz. Hâşâ Allah bizlerin emir eri mi?
Sanki biz bir kurumun amiriyiz. Allah ise hâşâ emrimizde çalışan memurumuz. Bu rezillikler yapılırken bir mescitte veya camide cemaat içinde isek onlarda iyi bir matahmış gibi âmin diyorlar. Sanırsınız verilen emirleri onaylama tasdik etme makamları oluyorlar. Şimdi düşünün bakalım bizleri bu anlayış mı cennete götürecek. Bunlar İslam dini değil rotası bozulmuş anlayışların yolu.
Cennette yer almak isteyen uydurulan din anlayışından daima uzak durmalı. Elinde doksan dokuzluk tespihle veya namazın arkasında Allah’ı zikrediyorum diye bazı sözleri sarf ederek zikir asla istenilen olması gereken zikir değildir. Bir kere bu dünyayı terk eylemiş anne ve baba ile atalardan birisini nasıl anıp yâd ediyorsa Allah’ı da öyle anacak. Öyle tespih çekmekle iş olmaz. Her zaman gerektiğinde İslam’ı davranışlar, söz ve amel ile hareket etmek Allah’ı zikretmektir.
Cennet kapıları sanırsınız bazı yobaz takımlarına ihalesiz geçiş ücreti karşılığında verilmiş. Bu yobaz takımının peşine takılıp gerçek İslam’dan uzaklaşanlar böylece cennete girecekler. Bu yobaz takımı önce kendilerini cehenneme girmelerini sağlasınlar.
Cennetin kapılarını insan kendine açması için gerçek dini yaşamalı aykırı ve yanlış olanlardan kaçınılmalıdır. Çünkü Allah Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman ayrımı yapmaz.
Durmuş Karabağlı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.