- 311 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Vicdanını sobeleyen adam
Yağmurlu bir günün iki saat öncesiydi. Ortalık sıcaktan kavruluyor insanlar gölgelenecek yer arıyordu.Ben ise vicdanımla elim sende oynuyorduk.Son eli ben vurmuştum.Vicdanım beni arayıp durdu.Bulamayacağını anlayınca çok bağırdı, çağırdı ve ağladı.Ben de en ufak bir değişim yoktu.Etrafa boş gözlerle bakıyor acıkan karnımı nerede doyururum onun hesabını yapıyordum.Altında gölgelendiğim salkımsöğütün rüzgardan hışırdayan yaprakları içimi geçirmiş uykum gelmişti.İçimin geçmişliğinde oluşan boşluk elim sende oynarken kaybettiğim vicdanımın oluşturduğu boşluk olamazdı.
Mahmurluğun verdiği sersemlikle ellerimi başımın üstüne kaldırıp yavaşça gerinmeye başladım. O sırada bir kaç sinek pervasızca yüzüme kondu.Onları kovmak için ileri atıldım az daha sandalyeden düşüyordum.Yanımda oturan Hamdi gülmekten altına kaçıracaktı. Hamdi köyümüzün meczubuydu.İşi gücü aymazlık ve beleşçilik olan Hamdi’nin bilinmeyen en kötü yönü merhametiydi.
Yağmur çiselemeye başladı.Yere vuran tanelerin oluşturduğu harelerin etrafından sıçrayan toza gözüm takıldı.Bir karınca oradaki ekmek kırıntısını taşımaya çalışıyordu.Yağmur hızlandıkça karıncanın da gayreti arttı.Yüzüme konan sinek ve kolonisi bir anda nereye gittiler? Düşünmeden edemedim.Ha bu arada vicdanım nereye gitmişti? Düşünmeye başlayınca bu da aklıma geldi.Akıl ne garip şeydi.
"Amannn " dedim kendi kendime."Ben mi dedim kaybol diye"
Köşeyi dönerken Hamdi’nin yanımda olmadığını fark ettim.
Ne zamandır benliğimle sohbet ediyordum ki arkadaşımı..."arkadaşım mı köyün delisi neden arkadaşım olsundu." yere tükürdüm.
"Tövbe tövbe"
Yağmur şiddetini artırdıkça artırıyordu.
Karınca da gitmişti.Acaba yuvasına varabilmiş miydi?
Yağmur artık bardaktan boşanıyordu.
Demek ki boşanmak böyle bir şeydi. Hayır! Boşansın ama etraftan ne istiyordu.Köyün deresinin sesi kulaklarımızı sağır edecek yoğunluğa ulaşınca yerimden kalktım.
İkindi zamanıydı.Hocanın eli kulağında diyecektim mikrofonun cızırtısını olanca şiddediyle duydum.Bütün cihazlar böyle cızırdamak zorunda mıydı? Keşke o cızırtı hep devam etse.Ezanı okuyan Hocanın sesi ve makamı cızırtıdan daha kötüydü.
Diyanette ezan okuma öğreten bir birim yok muydu? Ya da daha iyi okuyan birilerini gönderemezler miydi?
Ezan bitti.
Dere iyice coşmuştu.Etrafta ne kadar ağaç, odun, çerçöp varsa önüne katmış geliyordu.Manzara dehşetti.Köylüler karşı tarafta biz vicdanlar bu taraftaydık.
Aaaa vicdanımın sesi...hikayeyi şimdi o anlatacak.
Eline telefon denen o acayip aleti alan olayı resmetmeye veya video çekmeye başladılar.Bu insan güruhu ne acayip hayvanlar.
Eskiden böyle değildi.Herkes kazma kürek alır yardıma koşardı.Allah ne verdiyse çabalardılar ve bizleri rahatlatırlardı.Biz rahatladık mı etrafta rahatlardı.
Şimdi öyle mi onlar karşı kıyıda biz bu buradayız.
Aha elim sende...
Koca köyde bir tek Hamdi iki kişinin elini tutmuş geliyordu.
*Urfa’ da selde elini uzatan adama elini uzatmayan adama adanan hikaye.
YORUMLAR
Çok hazin bir olay gerçekten. İçine tükürürüm ya haberin, sen şimdi o çektiğin video ile ya da foto ile ister Türkiye'de isterse Dünyanın her hangi bir ülkesinde yılın habercisi ödülü alsan, bir insan ölüyor orada, o fotoğrafı çektikten sonra ya da cep telefonu ile filme aldıktan sonra, vicdanı filan bir yoklamak lazım. Bizim kaldırabileceğimiz şeyler değil bunlar. İyi para da almıştır o yaptığı işten cüzdan arasında vicdan, artık bozdurur bozdurur harcar bu adam. Paraları değil tabi ki vicdanı, vicdanı... Çok hüzünlü Selim Hocam...