BAŞIMIZA GELENLER
Son birkaç yıldır Türkiye olarak çok sayıda sıkıntı, hastalık, yangın, heyelan, deprem ve sel gibi hepimizi doğrudan ya da dolaylı bir şekilde etkileyen afetlerle ile karşı karşıya kaldık. Çoğu durumda olaylara müdahalede ya geç kaldık ya da yeterince arama kurtarma işlemini yürütemedik.
Son birkaç yıla baktığımızda olanlardan layıkıyla ders almadan ve olanları unutup normal hayatımıza hemen dönmüşüz. Bilinen gerçeklerimize kör olmuşuz. Hatalarımızı telafi etmek ya da sıfırlamak için bir çaba göstermemişiz. Yanlışlarımızı tamamen kabul etmede ve sorumluluk almada yeterince adım atmamışız. Önce değil olay olduğunda harekete geçmişiz. Daha sonra için daha önceyi hesaba katmamışız. Olanları bir daha yaşamamak için kalıcı çözümler maalesef üretememişiz.
Sıkıntıya maruz kalmışız başkalarına, hastalık peyda olmuş doğaya, yangın çıkmış sıcaklara, heyelan meydana gelmiş toprağa, deprem olmuş kadere ve sel vuku bulmuş yağmura bağlamışız.
Ancak başımıza ne gelse bizden kaynaklanıyordur. Başımıza düşen taşların felaketinde kesinlikle masum ve suçsuz değiliz. Bizi zor durumda bırakan olaylara, canımızı sıkan belalara biz sebep olmuşuz. O sonuçlara kendimizi biz götürmüşüz. Zamanında tedbir almamışız. Vaktinde önlem almak gibi kaygımız ve hazırlığımız olmamış. Potansiyel tehlike ve riskleri masaya yatırmamışız. Daha büyük felaketler için düzgün ve işleyen planlar yapmamışız.
Günü kurtarma peşinde koşmuşuz. Kısa yoldan köşeleri dönme arzusunda yaşamışız. Daha fazlasını elde etmek için uğraşmışız. Olacaklara karşı sağlıklı bir düşünceye sahip olmamışız. Keyfimize bakıp günleri gün etmişiz. Sadece kendi huzurumuzu düşünüp başkalarının derdiyle dertlenmemişiz. Bedenimize dokunmayan yılanlara karışmamışız. Avlumuza düşmeyen acı için harekete geçmemişiz.
Kendimizden başka kimseyi umursamamışız. Komşumuzu ziyaret etmemişiz. Dostumuzu veya arkadaşımızı kendi hâline bırakmışız. Sevdiklerimizin zor günlerinde onların yanında yer almamışız. Akrabalarımıza sadece kan bağıyla bağlı kalmışız. Öteler için, yardım etmek için ve yaşanılır bir dünya için zahmete girmemişiz.
Bencilliğin dibinde debelenmeye devam etmişiz. Deprem mi olmuş, insan mı ölmüş kılımızı kıpırdatmamışız. Kendimize yazık ederek bir ömür tüketmişiz ne yazık ki.
✓Meselci
YORUMLAR
Hem fikirim sizle dost yazarım.
Pek çok konuda kendimizi üstün sayarken ne kadar aciz olduğumuzu geç fark ediyoru bir o kadar kendimizi her şeyden üstün görüp aslında Allah'a şirk koşuyoruz bilip bilmeden de öte bile bile ve insanların gözünün içine baka baka ne yalanlardan vazgeçiyoruz ne de insanlığımı sonlandırıp nasıl da ahkam kesiyoruz.
Renkler soldu ve iklimler değişti ve insanlık eksi mahiyette evrim geçirdi.
Yaratılmış en akıllı varlık addedilirken bizler aslında kainatın bahşettiği her şeyi yere atıp ayaklarımızla çiğniyoruz ve her anlamda suçluyuz öyle ki insanlar maddiyata ve paraya Allah'tan çok tapmaktalar ve bir de inançlı olduğunu savunuyur nerede ise herkes.
Allah bizleri af etsin ve İnşallah bu yolun sonu selamete çıkar her ne kadar ümidim olmasa da.
Olansa masum insanlara ve çocuklara oldu ve ne çok kayıp verdi dünya bizler de adeta uzatmaları oynuyoruz bir de ölümsüz olduğumuzu savunup sözüm ona kendimizi ulaşılmaz ve mükemmel addedip son noktayı da koyuyoruz lakin...
Son söz henüz söylenmedi ve İnşallah yüce Allah ve kainat biz insanlara yeni bir şans verir.
Selam saygılarımla dost yazarım