- 219 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kanayan Yaramız: İşsizlik
Kanayan Yaramız: İşsizlik
Ülkelerin gelişmişlik düzeyi şüphesiz işsizlik oranları ve genç nüfusun rekabet ortamına katılmasıyla doğrudan ilişkilidir. Eğer imkanların geniş ve refah bir ülkede yaşıyorsanız üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulmanız, daha doğrusu kendi işinizi yapmanız daha kolay olacaktır. Ama az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için aynı durum söz konusu değildir.
Böyle ülkelerde genç nüfus fazla ve işsizlik oranı yüksektir. Genel olarak gençler iş bulmada zorluk yaşamaktadırlar. Hatta öyle ki genç mezunların pek çoğu kendi alanında çalışamamakta, başla sektörlerde çalışmaktadır. Bu acınası bir durumdur bir ülke için. Çünkü yıllarca yetiştirdiği, emek verdiği bireyden daha fazla verim almak, yararlanmak varken ondan faydalanamamakta veyahut daha az faydalanmaktadır. Bu durum emeklerin ziyan olması, yatırımların meyvelerinin alınmadan çöp olması demektir kanımca. Son yıllarda yaşanan tablolar işsizliğin ne kadar yüksek olduğunu göstermektedir. Bu durum hemen hemen her ülke için geçerlidir ama bizi asıl ilgilendiren kendi ülkemizdir.
Ülkemizde de durum hiç farklı değildir. Çığ gibi büyüyen üniversite mezunları büyük kitleler oluşturmakta ama işsizler ordusunun birer ferdi olmaktan öteye gidememektedirler. Genç, dinamik ve yetişmiş bireylerin bu hali kabul edilmesi güç bir durumdur. Ama ne yazık ki acı gerçekler ayan beyan ortadadır. Büyük ümitlerle bitirilen okullar ne yazık ki bir diploma vermekten öteye geçememektedirler. Verdikleri eğitimin kalitesi tartışmak şimdilik bir kenarda dursun, üniversitelerimiz ne yazık ki işsizler ordusunu yetiştiren ve hatta işsizliği geçici süre de olsa frenleyen kurumlar olmaktan öteye geçememektedirler. Önceden büyük önem arz eden üniversite okumak, üniversiteli olmak eski cazibesini kaybetse de gençlerin pek çoğu en azından bir diplomam olsun diye okumaktadırlar.
Dört beş yıl sonra diplomalı birer işsiz olarak sahneye çıkan gençler, tozpembe hayallerinden işte o zaman silkinmek durumunda kalıyorlar. Çünkü gerçek hayatın acımasızlığı o zaman daha iyi anlaşılıyor. Ama ne yazık ki çok geç oluyor bazı şeyler için. Diğer bir deyişle umutlar tükeniyor gençler için, iş bulup karnını doyurmak inanılmaz zorlaşıyor. Bulanların da çoğu karın tokluğuna, kendinden daha alt seviye eğitim almış, sırf parası var diye hürmet gören insanların ağız kokularını çekmek durumunda kalıyorlar. Bu gerçekten üzücü bir durum… Eğitimin, liyakatin ne kadar değersizleştirildiğini görmemiz için acı gerçekler olarak yüzümüze tokat gibi vuruyor. Ama elden ne gelir diye soracak olursanız, üzülmekten öte elimizden bir şey gelmiyor kısa vadede.
Ama uzun vadede yetkili mercilerin yapacağı, yapabileceği çok şey olduğunu biliyorum. Öyle her köşe başına üniversite açılmamalı mesela. Gerçekten ihtiyaç dahilinde açılmalı, bunun da bir sınırı olmalı. Dört yıl beş yıl sonra iş veremeyeceğin bireyleri üniversiteli yapmanın bir mantığı yok. Çocuk vakti varken gitsin meslek öğrensin, iş hayatına atılsın. Bir hayalin uğruna onca sene dirsek çürütmesin. Evet, üniversite bitirmek çok güzel bir şey; ama otuz yaşında hala bir iş peşinde koşturuyorsan sen o gençleri bazı şeyleri aciliyetinden sorgulamamız gerekecektir. Onca emeğin, zaman ve para harcamanın gereği ne karnımızı doyuracak bir iş bulamadıktan sonra.
Bunlar ince eleyip sık dokunulacak konular. İşsizlik adamı bunaltır, insanı yaşama şevkini kırar. Bu da insanımıza ve ailelerine yazık etmek olacaktır. Bu konunun ivedilikle çözüme kavuşturulması gerekir. Öyle geçici bir çözüm olmamalı yapılacak olanlar. Ben şuraya okul açayım beş sene kafam rahat olsun, sonrasına bakarız mantığında olmamalı hiçbir şey. Bir plan program dahilinde ve adım adım devreye sokulmalı. Dağ gibi büyüyen işsizler ordusu parça parça eritilmeli. Yeni iş alanları açılmalı, yeni boşluklar yaratılmalı. Tüketim endeksli değil de üretime yönelik planlama yapılmalı. Eğer üreten olursak yeni iş alanları açmak zor olmaz, birikmiş nitelikli işsizlerden azami seviye yararlanabiliriz. Gerekirse bir süre ihtiyaç fazlası okullara öğrenci alımını durduralım, ya da en az seviyeye indirelim. Bir süre sonra mezun sayısı normal seviyelere inecektir.
Bunu yaparken elbette her şeyi devletten beklemek doğru bir davranış olmayacaktır. Bireyler üzerine düşeni yapacak; Devlet gerekli adımları atacak, bunu yaparken özel sektörle dirsek teması kurup yapılması gerekenler atlanmadan halledilmelidir. Bu hem devletimize, hem de ülkemize olumlu bir gelişme olarak dönecektir. Üretime katılan her birey çarkların dönmesine katkı sağlayacak ve daha mutlu ve refah bir hayat yaşayacaklardır.
Ülke olarak buna fazlasıyla ihtiyacımızın olduğu ortadadır. Kimse emeklerinin zayi olmasını istemez. Kimse de yıllarca eğitimini desteklediği bireylerin ortada heba olmasına göz yummamalı. Donanımlı ve yetişmiş her birey ülkeye kazandırılması gereken birer değer abidesidir. Kanayan yaramızın bir an önce dindirilmesi ve hak eden yetişmiş bireylerimizin hayata bir an önce atılması temennisiyle.
NECATİ DİLEK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.