Hakikat aleyhine hürriyet olamaz. -- salazar
AYRIKOTU
AYRIKOTU
@ayrikotu1

ÇADIRDAKİ GÜNLERİM-2

5 Mart 2023 Pazar
Yorum

ÇADIRDAKİ GÜNLERİM-2

1

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

323

Okunma

ÇADIRDAKİ GÜNLERİM-2

ÇADIRDAKİ GÜNLERİMİZ- 2
Aslında eşim çocukları götürmek konusunda çok haklıydı. Her gün artçı sarsıntılar yaşıyor , ölümü ensemizde hissediyorduk. Biz her ne kadar korktuğumuzu belli etmesek de, betimiz benzimiz sararıp kalıyordu.
Çadırın içine evden alabildiğimiz kadar yatak yorgan yığmıştık ancak bir keresinde artçı bir depreme yakalanmıştık. İnsan emek emek yaptırdığı, canı kadar sevdiği evinden korkar mı ? Artık korkuyorduk.
Çadırın içinde soba yakmamıza rağmen üşüyorduk. Rüzgâr sanki bir taraftan girip diğer taraftan çıkıyordu. Yorganlara sarılıp oturuyorduk. Kış kışlığını yapmaya başlamıştı.
Her şeye katlanıyorduk ancak çadırımızın içinde gezinen kırkayaklar bizi iyice çileden çıkarmıştı ve oldukça ürkütücü idiler. Çadırda yanan sobanın sıcaklığını hisseden tüm börtü böcek, haşere ne varsa yeraltından çıkıp çadırların içine hücum ediyordu. çaresizce yaşam savaşı veriyorduk.
Kızım bu yıI ilkokul üçüncü sınıfa başlayacaktı. Oğlum ise birinci sınıfa gidecekti.
Benim okulum önce orta hasarlı idi. Artçı depremlerden sonra ağır hasarlı olmuştu.
Okulun bahçesine çadırlar kurulmuştu.
Dersleri çadırlarda yapacaktık. Çocuklarımın gideceği okul her ne kadar az hasarlı olsa da içimiz rahat değildi. Depremler devam ettiği müddetçe hiç bir şeye güven olmazdı!
İşte tüm bunları düşünerek eşim kendince bir karar vermiş ve yavrularımı alıp Zeynep ‘imizin yanına götürmüştü. Zeynep ‘ ten hiç kuşkum yoktu. Dünyalar iyisi , güvenli bir kişiydi. Ancak onun da oğlumla aynı yaşta bir oğlu ve ilgilenmesi gereken bir ailesi vardı . Dahası o da öğretmendi bu kadar yükün altından kalkabilecek miydi?
Bunların hiçbirisi konuşulup tartışılmadan eşim ile kayınvalidem karar verip çocukları götürmüşlerdi.
Yürek yangın yeriydi ancak kime ne diyebilirdim ki?
Herkesin psikolojisi bozulmuş, sinirler gergin haran her şey olabilir korkusuyla pusup kalıyordum . Hakikaten de öyleydi . Bir lokma ekmeğe , bir damla suya bile muhtaç olacağımız günler gelmeye başlamıştı .
Bir iki hafta boyunca evde olan erzakları ara ara çıkarıp konu komşu birlikte yemiştik. Şehirde ne bir iş yeri vardı açılan ne de Pazar kurulacak yer vardı.
Bir hafta on gün boyunca gece gündüz durmadan geçen ambulansların sirenleri bizi deprem sarsıntısı kadar derinden etkiliyordu.
Çocuklarımı çok özlememe rağmen bazen “ iyi ki bunlara tanık değiller” diyordum.
Bir gün ilk kez bizim sokağa bir kamyon dolusu lahana ile bir hayırsever geldi. Dağıtmaya başladılar. Ben çadırın önünde oturuyordum. Gidip almadım. Utanıyordum çünkü. Evimiz sağlamdı. O lahanayı alırsam “ihtiyacı olanların hakkına girerim “diye düşünüyordum. Oturmuş izliyordum. Kimi bir tane kimi üç beş tane alıyor, bağrışıp çığrışanlar bile oluyordu. O esnada bir amca kucağında bir lahana ile yanıma geldi.
“Kızım sen niye gelip de almıyorsun? Al bu lahanayı .”dedi.
“ Yok amca! Bizim evimiz yıkılmadı ki! Siz aşağı mahalleye götürün “ dedim.
Adam o an yanıma diz çöktü. Gözüme baktı. Ağlıyordu.
“ Verdik onlara da güzel kızım ! Verdik. Sen al hele şunu “diye yanıma lahanayı bıraktı.
O lahana sanki tüm acılarımı ortaya çıkarmış gibi hüngür hüngür ağlamaya başladım. Ben ağladım, amca ağladı, ben çırpındım sanki lahana da çırpınıyordu...
Bu arada kayınvalidemlerin yıkılan evdeki eşyaları kurtarılabildiği kadarı ile bizim evin bahçesine getirilip yığılmıştı. hepsi toz talaş içerisinde içler acısı idi. kayınvalidem bakıp bakıp üzüntüsünü dile getiriyordu.
Depremin vurduğu sıkıntılar kendisini göstermeye başlamıştı. Alışveriş yapabileceğimiz hiç bir yek yoktu. şehir yıkıntılar arasında hayalet bir şehire dönüşmüştü. Kızılay, stadyuma çadırlarını kurmuş, yemek yapıp dağıtmaya başlamıştı.
’’Evleri yıkılanlar gidip alsın, yesin’’ diyorduk.
Biz nasılsa kuru yavan yerdik. İdare ederdik.
Evinde unu olan komşular hepsi birlikte çıkarıp toplanıp ekmek yapıyor olmayanlara da dağıtıyorlardı. Ancak gün oldu o da bitti ve bizler ekmek kuyruğunda beklemeye başladık.
Açlık gurura baskın gelmeye başlamıştı .
Bir taraftan ölüm korkusu, bir taraftan açlık korkusu...
Her şey bir yana şehir sularına lağım karışması nedeniyle sularımız yoktu.
Evde depoda olan suları da tüketmiştik.
İşte tam bu esnada yardım kamyonları, şehire gelmeye başlamıştı. Kimisi su, kimisi pirinç, kimisi battaniye dağıtıyordu.
Dost kara günde belli olurmuş. O deprem sarsıntıları devam ederken Levent Adıgüzel abim ve Nazif Demirkaya abim arabanın her tarafını tıka basa yiyecek doldurarak İzmir’den her türlü riski göze alarak ziyaretimize geldiler.
Bu nasıl bir duygu seliydi anlatamam. Dünya işte böyle iyi yürekli insanlar sayesinde ayakta duracaktı. Ümitler yeşermeye başlamıştı. Biliyordum bu güzel insanlar var olduğu müddetçe dünya dönmeye devam edecekti yine!
05.03.2023
Tülay Sarıcabağlı ŞİMŞEK

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Çadırdaki günlerim-2 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Çadırdaki günlerim-2 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ÇADIRDAKİ GÜNLERİM-2 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Osman Akçay
Osman Akçay, @osmanakcay
5.3.2023 13:41:31
10 puan verdi
İnşallah en kayın zamanda depreme dayanıklı fay hattından uzak evlerinize kavuşursunuz. Bizlerin yürekleri hep sizlerle. Bir somun ekmeğimiz varsa yarısı depremzede kardeşlerimizindir. Allah sizlere sabır versin. Rabbim beterinden saklasın.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.