Yeşil bahçe / Beyaz kuşların kanat çırpıntısı
Canım kızım Hatice Suna için,
Hayat hiç olmadığı kadar adildi. Ve ben hayatın verimliliğine inananlardanım. Bugün bütün kırmızı çiçekleri yasakladım sana. Burçlara gittim. Sen kocaman arenada bilgeliğin tozunu attırırken senin etrafı değerli taşlarla çevrili dünyan gözümün önüne geldi. O dünyayı senin için hazırlayan ben biricik annen olabilme güzelliğine şükrettim. Sevgili kızım benim dünyam senin kuşlarla konuştuğun yerde başlayacak. Ve gözlerin aynı benimki gibi bakacak. Biraz kırgın çokça savruk ama asla isyankâr değil. Bilmediğin çok şey var kızım. Sakın benimle aynı kadrajda olmayı dileme. Bundan çok daha önemli şeyler var. Sen yeni bir sayfa açarken hayata ruhunu ruhumda biriktirebilirsin. Kuşlar göç yolunda hiç mi hiç kaybolmazlar. Kaybolmak veya kaybetmek insana özgü bir şey kızım. Seninle toprağın altındaki dünyaya gidelim kızım ya da kuşların yolunda sözleşelim. Bu çok önemli... Seni paylaşmadım kızım. Adını Hatice Suna koyarken bundan hiç kimseye bahsetmedim. Ola ki bir gün rastlaşırız seninle o vakit yazdıklarıma tebessüm ederek cevap ver olur mu? Sakın hüzünlenme. Sakın başını eğme. Sakın susma.
Sen güleç bir kız olacaksın. Senin arka bahçeye yürüyüşünün ilk gününde karanlık şiirler distopyasında var olmuş çentikler imgeleşecek. Ve gerçek dışı şiirler yazmak yanlış olacak. Kaç kırmızı çiçeğin büyürken senin toprağında hüzünlü tablolara yer açmaya çalıştığını öğreneceksin. Her şeye rağmen varlığına varlık adayışımı bileceksin bir gün. Yaralarını sarmak için müebbetle yazdığım kalemin kurşununda ümit var.
Hayat dolu ol kızım. Yağmur yeryüzünü son kez ziyaret eteğinde belki yüzünü de ziyaret edecek. Taşlarla döneceksin kapıdan. Bunu hissedebiliyorum. Kapılar o eski kapılar değil çiçeğim. Sen nadide bir ışıktan güç bularak doğdun. Sen doğdun ve ben vazgeçtim. Nelerden vazgeçtiğimi bilmiyorlar. Belki sebepsizce bir uykuydu belki de gökyüzündeki kuşların ılık iklimlere göçleriydi vazgeçtiğim.
Seni beklerken ve bu satırları yazarken ne kelimeleri ne de zamanı israf etmedim. Fakat bilmeden çok şeyi israf ettim. Benim yeşil bahçem var kızım. Yeşil bahçedeki manzarayı sana sakladım. Her şey tükenmeye başlar da nefes alacak yer bulamazsan oraya kaç olur mu?
Sevgili kızım, uzun zaman önce buldum seni. Sen yokken seni buldum. Hiç göze alır mıyım bulduğumu kaybetmeyi. Dünya yaş alırken senin dünyaya gelişin bana müjdelerin müjdesi ve büyük bir sevinç olacaktı.
Yokluğunda buralar susuz, topraksız ve cansız. Tam şimdi hangisi daha gerçek? Benim kurşun kalemini kırıp bir köşede öylece ölümü beklemem mi yoksa yirmi sekiz şubat günü saatler on ikiyi gösterdiğinde bir kez daha yalanları teğet geçip üzerime güneşin doğmaması için Allaha yalvarmam ve ıslak günlükler biriktirmem mi?
Gün gelecek merak edeceksin kızım. Islak günler bitek beni değil geçmişi getirecek sana. Islak günlükler deniz kumlarının meyvesidir. Parmaklarının her suya değişinde bunu hatırla.
Sen ıslak günlükleri eline aldığında belki on sekizinde bir genç kız olacaksın. Islak günlükler seni her okuduğunda cezbedecek. Bil ki vurgun şiirler vardır önsözünde. Sonra başlar ıslak günlüklerin asıl hikâyesi.
…
Seni nasıl bir atmosferde beklediğimi bilmeni istiyorum. Şu sıralar kalbimi örtünmüş kabul ederim. Gel gör ki acılı kadınlar, erkekler ve çocuklar ev sahipliği yapıyor kuşlara. Kuşlar artık bunalımlı uçuyorlar kızım ya da uçamıyorlar. Vuruluyorlar veya kapana kıstırılıyorlar. Hasret üstüne hasret çekiyor yürekler. Bundan sonraki günlerde bahar esintileri ile karşılaşabilecek miyiz bilmiyorum. Ömrümüz çiçeklenecek mi? Yoksa yüreğimizi geçmiş günlerin güzel anılarıyla mı avutacağız? Bu kadar acıdan sonra hayatı ciddiye almak zorundayız gibi geliyor. Oysa ben yüreğimi göklerde süzülen rengârenk bir uçurtmanın kuyruğuna emanet etmek isterdim. Sana güzel şeylerden söz açmak isterdim. Fakat güzellik iyilik doğruluk gibi nitelikler kendisini sır gibi saklıyor.
Her şeye rağmen kalbini muhafaza et ve dünyanın aldatan, göz boyayan cümbüşü kalbini yormasın. Seni yeşil bahçedeki beyaz kuşlarla baş başa bırakıyorum. Ve seni çok seviyorum.
...
28.2.23
Mahvash / Munise Senem UÇAR
YORUMLAR
Gözlerim ağlamaktan kızardı.
Durup tüm gece boyunca pencerenize bakıp olağanüstü güzelliğinizi seyretmek istedim. Gölün üzerinde uçuşan kelebekler mi desem yoksa rengârenk kuşlar mı desem tepeden tırnağa zarafetiniz suda yansımalar yapıyor.
Bu satırları yazan naif anne boş lakırdılar etmeyecek kadar karakteri dopdolu güzellikte, yılmayacak kadar güçlü aynı zamanda çok akıllı.
Kâinatın beceriksizliği desem yoksa insanların mı insan olmadaki beceriksizliği mi? Kadın-erkek doğasına uygun olma nezaketlerini unuttular. Dünya toplumu cinsiyetsizlik kavramını yüksek sesle dillendirerek yol alırken senin gibi güçlü annelerin evlatları yarınlara doğru bu duruma dur diyerek daha bilinçli akacağını hissediyorum…
Gözlerim ağlamaktan kızardı...
Annemle sohbet etmeyeli, öğütlerini dinlemeyeli uzun yıllar oldu.
Sevgilerimle
Mahvash
Sevgilerimle
🥰🌺