- 306 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Mevsimlik Göçler
Bir varoluş çizebilme ressamlığının gölgesiyle hemhalim bu sıralar. Sorgulama evresiyle ilgili kısmetli sancılar yaşadığımız doğrudur. Ama bir hasatsızlık özlemiyle insaniyetli hallere bürünmüş değilim. Nice alarm sisteminde muhatap oluşumuzu, çözülen buz kütlesine dair benzerliğimizle eşleşildiğinde ölüm soğukluğuna mutlak ve mutlak rast gelebileceğimize muktedirim.
Coğrafyanın yorgunluğu var sırtımda. Hacmi büyük dertlerin katranlığını, siyaha şikayet etmenin de yararını göremedim. Toparlanamadım bir türlü. Kadim ninnileri, ayağı yalın ozanları ve tütsüler diyarı şefkatli ulu çınarları ezber etme meşguliyetine kılıf uydurma mazeretleri üretip durdum. Yüklediklerinin yükseldiklerinden kaynaklı olduğunu izah etmekten bıktım. Yığmayın dedim, göç edeceğiz ne gerek var kadar zahmete, biz misafiriz efendiler. Kavuş bekleyen diplerimizle aramıza soğuklar örmeyin… Nafile dedi soygun memleketlerin ağzı purolu yalın ayak çobanları. Yetkin duruşuna bir ton akçe gömdüğünü göremedim. Purosunun dumanına gizlenen yarışa girme hırsıyla cebelleşecek kadar dünyalı değildim.
Ahh dünya !
Senden geriye kalmaktan irkilir oldum. Bu ne hız daha dün gömdüğüm öte dünya komşularını unutturmadaki baş döndürülücünde ne hikmet…
Son satırlarda paslanmış ruhluyum artık. Geciktiğimin farkındayım. Eskiden bir göç kurgulardı insanoğlu. Yavaşça eskitirdi kendini. Titreyen ellerinde uslu kır çiçeklerini sever giderdi. Oysa zaman eskimeden hızlandı. Yürümenin ve düşlemenin yetmediği bir zamandan yazıyorum. Ahirine eremediğim, zahirine bakamadığım bir zaman benim kisi…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.