ALTI ŞUBAT DEPREMİNİN ARDINDAN
6 ŞUBAT DEPREMİNİN ARDINDAN
Bu gün 6 Şubat 2023 yeni yılın ikinci ayında Hatay Merkez Antakya ilçesinde Antakya Adliyesi yanında bulunan Cihanpark sitesi C. Blok 10. kat 20 nolu dairede Eşim, kizim, sevgili torunlarım ve damadımla birlikte oturmuş, sohbet ediyorduk, bir sonraki gün çınaraltı künefe salununa gidip, Hatayın Meşhur künefesinden tadıp, ardından uzun çarşıyı gezecektık. Hatay ili etrafı dağlarla çevrili, Amik ovasında kurulu, yemyeşil bir ilimiz. İçinde asi nehri zamana ve doğaya inat ters akar. Bir yanı deniz, bir tarafı dağ olan bu güzel şehir. Tarihin başlangıcı ile yerleşik duruma geçmiş. Dünya var olduktan sora burada kurulan bütün medeniyetlerin izlerini çok yoğun bir şekilde görür ve yaşarsınız. İlk ayak bastığınızda kendisine aşık eden albenisi, gönüle giden yolun boğazdan geçer, sözünü ispatlarcasına muhteşem yemekleri, cana yakın gönül zenginliği olan insaları ve konuştukları dil ile otantik bir ortadağu şehrini andırıyor.
Tarihi eserleri ile karşılaştıkça, tarihin varlığına şahitlik yapıyorsunuz. Bu güzel şehre tutkuyla bağlanmak, belkide geri kalan ömrümü bu şehirde geçiririm diye, çok kere içimden geçirmiştim.
"Bu şehir bir başka güzel seninle
Deniz mavi, Titrek yakamozlar
Yürüdükçe değişiyor duygular
Mekânlar farklı bu diyarda
Lisanlar karışmış.
Herbiri ayrı fonda
Güzel bir melodi dalgası dolanıyor Ufkumda
Bahtımın bir yerinde durmuş gibi, sonsuzluk kokan, diyarındayım o an.
köprü başında, asinin dalgasındayım
Ne esmer teninde aklım, ne kar beyaz hayallerdeyim.
Diye uzayıp giden şiirimi bu şehir için yazmıştım. "
Sohbet ede ede geceyi yarılayıp, yataklarımıza çekildik ve gecenin henüz şafak vaktine göz kırpmadığı bir anında, saat : 04.17 de korkunç bir sarsıntı ile gözlerimizi açınca, elektriklerin kesik olduğunu sadece binadan vahşi ve ürkütücü seslerin geldiğini, soğuk hava ile birlikte ölüme adım adım yaklaştığımız, acımasız sarsıntı ile hisetmenin ötesinde, küçük torunlarımın korku dolu gözleri beni dehşete düşürmüştü. Yerimden kalktım düşmemek için dizlerimin üzerine çömelip yürümeye başladım, az ileride bulunan Kuran cüz’ lerinin yere düşmüş olduğunu gördüm hemen toplayıverdim cüzleri ve düzenli bir şekilde, düşmemeleri için daha güvenilir bir yere bıraktım. Karanlığın korkunç yüzü kolon ve duvarların çıkardıkları kokunç sesler, balkona açılan raylı kapılaru açılıp kapandıkça çıkardığı sesler sinir bozucu olduğu kadar korkutucuydu. Sarsıntı uzadıkça uzuyor, mutfakta ne varsa, yere düşüp dağılırken odalardaki koca dolaplar yerinden fırlayıp parçalanmalarının çıkardığı sesler, kalorifer peteklerinin duvardan sökülüp koridora kadar savrulmuşlardı, deprem sanki kadere inat, binayı kökten savurup atmak için bütün gücünü kullanıyordu.
Deprem kaderin üstünde başka bir gücün olmadığını belli ki bilmiyordu, bu da onun acizliği idi.
Allahım belki de vademiz bu kadardır, sen bizi bağışla dedikçe sarsıntı şiddetleniyordu. Şahadet kelimesini getirip hanıma, hakkını helal ve sakin ol, ya burada öleceğiz veya vademiz var ise kurtuluruz derken, deprem ile kaderin savaşında deprem yenilip duruldu. Kıyametimizin koptuğu her şeyin paramparça olduğu gecede, ölümün yanında birçok mucizeye şahitlik ettik, ölümün kıyısındaki o ince çizginin bizi hayata bağladığını tam umudu kesmişken hayata merhaba demenin sevinci ile kadere olan inancın ne denli güçlü bir duygu olduğunu o an iliklerimize kadar hissettik.
Bu belki bu bir savaş değildi ama. Rusyanın bir yılda bütün gücünü kullanıp modern çağın gelişmiş silahları ile saldırdığı Ukraynada yaptığı tahribatın yüz kat ve fazla tahribatı, Deprem bir buçuk saniyede büyük çaplı zayiat vermişti.
Ellerimizi açıp hayatta kaldığımız için Yüce Allah’a şükür ede ede çocuklarla birlikte merdivenlerden aşağı indik.
Bütün darbelere karşı direnip yıkılmayan binamız bundan sonraki yaşantımızda, hafızamızda yaşayacaktı.
Aşağı indiğimizde yoğun bir şekilde yağan yamur ve soğuk hava ile karşılaştık. Üzerimizde pijamalarımız ve bir dakikalık zaman içinde arayıp bulduğumuz elbiselerimizden başka bir şey yoktu. Arabalarımız garajda idi ve garaj kapısı kapalıydı, dışarısı ana baba günüydü, korku içinde insanlar ne yapacaklarını bilmez bir halde idiler, bir anda her şeyini kaybetmiş, umutsuz ve çaresizdiler.
O an bir bayanın çığlığı ile başımızı yukarı kaldırdığımızda. Bayan Allah rızası için bizi kurtarın, çocuklarımla birlikte içeride mahsur kaldık kapı açılmıyor deyince iki delikanlı hiç düşünmeden hemen yıkılması an meselesi olan binaya dalıp ikinci katta bulunan dairenin kapısını kırıp, bayan ve iki çocuğunu dışarı çıkarttılar. Çocukları yağmur altında bırakamazdık, hazırda bulunan araçların sahiplerine çocukları arabalarına almaları konusunda ricada bulunduk. Böyle bir durumda insanlar karşılıksız yardılaşma içine girerler.
Çocukları araçlara bıraktıktan sonra, arabaları garajda bulunan apartman sakinleri ile birlikte garaj girişini kapatan darabayı kırarak araçlarımızı dışarı çıkartık. Bu depreme karşı bir meydan okuma olsada, buna mecburduk.
Cocuklarımızı yanımıza alıp böylece binalardan uzak güvenli bir yere gittik. Gecenin karanlığı yerini aydınlığa bırakınca, su ve bisküvi gibi birşeyler alıp hiç olmazsa çocukların karınlarını azda olsa doyurmak için dükkan veya market aramaya başladık, her yer kapalı idi. Sahipleri iş yerlerinin yakınında olsalar bile genelde market ve bakalların binaların altında olmalarından dolayı korkudan kimse iş yerine giremiyordu. Neredeyse her iki binadan biri, hatta ayakta olan binalardan daha fazla yıkık bina vardı, ikinci depremde ise ağır hasarlı olan bir çok binada yıkılınca yıkım dahada ağırlaştı, moloz yığını olan binalar, yan yatan, yukarı doğru kalkan binalar, kıyamet günü provası gibiydi. Burada kaldıkça geçen her saat sıkıntımız dahada, artırıyordu. Göz yaşları arasında yola koyulduk, mahşeri kalabalık panik içinde şehri terk ederken yollar tıkanıp kalmıştı, her yana kaçışan insanların kullandığı araçlar hayatı durma noktasına getirmişti.
Nihayet güvenlik görevlileri yolların açılmasını bir nabze sağlayınca, ağır ağır yolumuza devam ettik. Gittiğimiz yolun sağı solu yıkılan evlerle doluydu, ayrıca yollarda da kırıklar vardı, çok dikkatlı olmalıydık, kırıkların altında nasıl bir manzara vardı bilmiyorduk. Nihayet deprem bölgesinde dahi olsa, akrabalarımızın bulunduğu ve depremden hemen hemen hiç etkilenmeyen köye ulaştık. Beş gün sonrada Deprem bölgesi dışına çıktık.
Rabbim depremde hayatını kaybedenleri affet, yaralılarımıza acil şifa ver, annesiz ve babasız kalan çocuklarımıza sabır ver. Bizi hiç bir zaman devletsiz, vatansız bırakma
ECİR DEMİRKIRAN