- 351 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
ÇADIRDAKİ GÜNLERİMİZ
Mucizeyi yaşamış, çocuklarımız ile kendimizi dışarı atabilmiştik. Titriyorduk korkudan! O gümbürtü, o hengame kıyamet kopuyordu! Çocuklarım duymasın, o korkuyu hissetmesin diye onlara sarılıyordum . Ancak ne mümkün!
Yıkılan binaların çökerken çıkardığı ses gök gürültüsüne karışıyordu. Basamıyorduk yer ayağımızın altından kayıp gidiyordu adeta!
Toprak dalgalanır mı?
İnanılmaz derecede yalpa yapıyorduk sanki hırçın bir deniz üzerinde idik.
Kendisini sokağa atabilen tüm komşularımızın bizden farkı yoktu! Akşamın ilk saatleri olmasına rağmen gökyüzü önce kızıla ardından karanlığa gömüldü ve o şiddetli yağış olanca gücüyle yağmaya başladı.
Gidecek hiçbir yerimiz yoktu!
Ne yapacağımızı bilmez haldeydik.
Hele ki bir iki cesaretli komşu evlerine girip dilme dediğimiz sopalar ve yorgan battaniye ne bulurlarsa alıp alıp geliyorlardı. Artçı depremler oldukça yüreğimiz ağzımızda bekleşiyorduk. Bir taraftan kendi imkanları ile büyükçe bir çadır tarzı baraka yapıp üstünü naylonlarla kapattılar. Üç dört komşu aynı yere doluştuk. Yağmurdan oluşan seller bile korkunç derecede akıp gidiyordu.
28 yaşında idim. Kızım 6 , oğlum 4 yaşında idi. Ben kendi korkularımı yenmekten acizdim ancak yavrularıma sımsıkı sarılıyordum. Onlar korkmasın, ağlamasın istiyordum. Onlar için bu dünyada yapamayacağım bir şey yoktu. Sımsıkı sarıldım onlara. “Allah’ ım sen koru yavrularımı!” diye dua ediyor sessiz sessiz ağlıyordum.
Ağlıyordum çünkü yıkılan binaların altında canlar vardı ve herkes can derdinde idi!
Eşim bizi bırakıp, anne babasına ulaşmaya çalıştı. Arabasına atladığı gibi yola koyuldu. Artçılar devam ediyordu. Yol açık mı kapalı mı belli değildi. Bizi çadırda bırakıp o yağmurda o karanlıkta fırlayıp gitti. Onların durumu nasıldı kim bilir?
Gelmesi geciktikçe “eyvah!” diyordum.
Şehrin diğer tarafında idi evleri. Biz iki yıl önce Askerlik şubesi taraflarına iki katlı müstakil bir ev yaptırmış yeni yerleşmiştik. Zemin dağa dayalı olduğu için belki de bizim tarafımızda tek tük evler yıkılmıştı. Ancak bir alt sokakta birçok ev yerle bir olmuştu.
Eşim bir çok yıkılmış ev sebebiyle epey yol değiştirerek annesi ile babasının evine ulaşmayı başarmış.
Onların ev de tek katlı olmasına rağmen hasar almış bir bölümü yıkılmış. Neyse ki birkaç saat sonra sağ salim onları arabaya bindirip çadıra yanımıza getirebilmişti .
Artık yanımızda kalacaklardı. Canları sağdı ya ! Gerisi önemli değildi.
Eşim ile komşu erkekler bizleri çadıra yerleştirir yerleştirmez hemen aşağı mahalleye yardıma koştular. Ancak ne çare!
Hem yağmur yerden mi gökten mi yağıyor, hem de göz gözü görmeyecek derecede karanlık vardı!
Artçı sarsıntılar alabildiğine devam ettikçe hiçbir şey yapamadan geri dönüp gelmişlerdi.
Gece yarısı ambulansların sirenleri çalarak hiç durmadan yaralı taşımaya başlamıştı. Hastane ile askerlik şubesi yanyana idi. Biz gözlerimizi kırpmadan bekliyorduk. Gün ışımaya başlar başlamaz "göçük altında kalanlara yardım edebilir miyiz" diye yine fırlayıp gittiler. Askerler yardım için yıkılan yerlere gelmiş uğraşıyorlardı.
Yağmur dinmiş, gün ağarmaya başlamıştı. Ancak durum hiç iç açıcı değildi. Enkazlar korkunçtu!
Hepimiz şoka girmiştik. Üzerimize ölü toprağı atılmış gibiydik! Mahşeri yaşamış, bizler güya kurtulmuştuk ancak ölüden farkımız yoktu.
Ertesi gün Kızılay çadır dağıtmaya başlamıştı. Çadırları alıp kurdular. Hava soğuktu. Çadırların içine soba kurduk. Sobanın üzerinde yemek pişiriyorduk.
Artçılar devam ediyordu ve korkuyorduk. O arada eşim çocuklarımı Yalvaç’ta kızkardeşine göndermeye karar verdi. Ben, benimle veya babaanneleri ile gönderir diye düşünürken, inanılmaz bir şey yaptı. Çocukları kendisi götürüp bırakıp geldi.
Ben neye uğradığımı şaşırdım. Ruhumda büyük bir deprem olmaya başladı!
Benim varım yoğum, dağım herşeyim sadece iki çocuğumdu. Onlara sığınıyor, onlarla eğleniyordum. Bu gurbetin kahrına ancak onlar sayesinde katlanabiliyordum.
Bana danışmadan hüküm verilmişti.
Ben anne babasının ve kendisinin hizmetinde olacaktım. Bu kadar!
Ağzımı açamıyordum.
Midem kasılıyor, başıma ağrılar giriyordu. Kimin umurunda?
Uykusuz gecelerim başlamıştı. Ölmeden ölüyordum!
Kefensiz, mezarsız ölünür mü?
Ben ölüyordum işte !
26.02.2023
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
YORUMLAR
İskenderun'da kardeşimin oğlu ve kızı yakalandılar bu felakete. Şükürler olsun ki ilk depremden kendileri kaçabildiler, ama yıllarca emek verdikleri yuvaları yerle bir oldu. Sizi de eşinizi de anlamaya çalışıyorum, o şokla kimse düzgün düşünemiyor, panikle hareket ediyorlar. Biz bile yaşadığımız yerde hiç sallanmamışken o korkuyu yaşıyorsak sizleri ve sizlerden daha kötü durumla karşılaşanların halini tahayyül bile edemiyorum. Zor günler yıllar bekliyor hepsini Allah yardımcıları olsun. Bence hepsi şehit enkaz altında can verenlerin. Mekanları cennet olsun. Üzgünüm, üzgünüz...