8
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
624
Okunma

Türkiye’nin dört bir yanından, hatta bazen yurtdışından da gelenlerin her gün buluştukları bir yerdir.
Büyüktür. Mekânı gönüllerdir. Burada para geçmez. Hizmetin bedeli yazıyla, şiirle ödenir. Öyle bir yerdir DEFTER KAFE…
Ahmet Zeytinci, Suat Zobu, Müslüm Bayram, Bedri Tokul bir masada oturmuş sohbet ediyorlardı.
Bedri Tokul:
“Tamam, yazımı bitirdim. Yayınladım. Şimdi görücüye çıkma vakti…”dedi lap topu kapattı.
Suat Zobu;
“ Yazın depremle mi ilgili? Sahi sen niye hiç deprem yazısı yazmadın ki?”
“ Suat’ım okudum yazılanları. Çok güzel yazılar yazıldı. Hani bir söz vardır-Ağanın lafının üstüne laf söylenmez- Gerek görmedim. Hele senin bir şiirin vardı. Adı neydi?”
“Kahrolduk-Kahroluyoruz”
“Evet, o. O şiirden de öte bir destandı :”
“Sağ ol. Öyle diyorsun da…”
“ Biliyorum ne diyeceğini. Niye günün şiiri seçmediler? Haklısın. Yazılan her bir şiir, her bir yazı yazanın sarı saçlı mavi gözlü evladıdır. Onun beğenilmesini sevilmesini ister. Burada o kadar çok güzellikler oluyor ki, hangisinin daha güzel olduğunu seçmek gerçekten zor. Seçki kurulunun işi hiç te kolay değil. Seçilenin güne gelmesi çok mu önemli? Önemli değil, dersem de sen inanma. Bir yazı yazdığım zaman bunca yıldan sonra halâ otururum ekranın karşısına, gece 12 yi beklerim, benim yazımı seçtiler mi? Diye. Ama bol gönüllü olmak lazım. Yeni üyelerinde yazıları seçilmeli. Onlar da teşvik edilmeli, onlara da cesaret ve moral verilmeli.
Ahmet Zeytinci:
“ Benim güne gelmek gibi bir tasam, yok. Küçük bir ayrıntıyı yakalar, ondan genelde mizahi bir yazı çıkarırım. Şimdi konu açılınca ben merak ediyorum. Madem Güne gelme hep tartışma konusu oluyor, o zaman seçki kurulu da kurallarını içeren bir bildiri yayınlasın.
B.T.: Belki de yararlı olur. Ama o zamanda her yazı yayınlayan kendisini hak sahibi zanneder. Bu güne gelme konusu yıllardır tartışılıyor. Daha da tartışılmaya devam edecektir. Her yolcu kaptana rota vermeye kalkarsa gemi karaya oturur.
Tatlı sohbet devam ederken içeriye Yekta Attila girdi.
B.T.: Gel kardeşim sohbet ediyoruz. Sen de katıl.
Y.A.: Yok abi siz devam edin. Bu gün yine bir yazı yayınlamışsın ona yorum yazmam lazım.
B.T.:” Böyledir bu kardeşim. Çok güzel yorumlar yapar. Bazen yazarının dahi farkında olmadığı ayrıntıyı bulur çıkarır. Çok anlamlı karikatürler de çizer.”
S.Z.: Hadi bakalım bu gün yazını yayınladın. Çaylar senden.
Onlar çaylarını içerken Toynakla, Ayhan Sarıkaya girdi içeri. Masaya davet edilmelerine rağmen uzakta bir masaya oturdular. Tahmin ediyorlardı. Belki de Bedri Tokul onlara “Niye kafeye uğramıyorsuhuz?” Diye sitem edecekti.
Yaşı 30-35 arasıydı. Selam verdi. Boş bir masaya tek başına oturdu. Müslüm Bayramın dikkatinden kaçmamıştı bu yeni gelen.
M.B.:” Biraderim hoş geldin. Buraya geldiğine göre edebiyatı seviyorsun. Üye misin? Değilsen üye ol.
Yazılanları okursun. Belki sen de bir şeyler yazar tanınırsın. Merak etme biz sana yardımcı oluruz.”
“ Üye değilim. Belki bir ara üye de olurum. Teşekkür ederim.” Dedi yeni gelen.
Müslüm Bayram lafı uzatmak istiyordu. Bir kaç şey daha sordu. Cevap alamdı.
B.T.: Boş ver Müslüm Can, biz kendi sohbetimize bakalım.
M.B.: Ama abi kim bu? Hiç görmedim. Niye konuşmak istemiyor ki?
Bedri Tokul gülümsedi. Müslüm’ün kulağına bir şeyler söyledi. Şaşırdı Müslüm. Gözleri büyüdü. Elini açık ağzına götürdü.
M.B.: Vay bee…Ben de yaşlı top sakallı biri olarak düşünüyordum. Demek ki bu O. Helal olsun ama.
Daha sonra bu gizemli genç hakkında fısıldaşarak konuştular.
O genç kapısında SEÇKİ KURULU yazan odaya girdi. Bir süre kaldıktan sonra sessizce çıktı gitti.
Saat 12 olmuştu. O günün şiirleri ve yazısı anons edildi.
B.T.: Tamam şimdi şiirlerin ve yazının sahiplerine internetten kaymaklı kadayıf gönderilir. Ben kendimden biliyorum.
Diğer üçü hayretle Bedri Tokul’un yüzüne baktılar.
“Bizimde şiirlerimiz, yazılarımız güne geliyor. Niye bize kaymaklı kadayıf gelmiyor ki?”
B.T.:”Benim yazım güne seçilince ben kaymaklı kadayıf yemiş gibi mutlu oluyorum. Sizde öyle yapın.” Güldüler. Kahkahalar binleşti, çoğaldı.
Yarın yine, yeni şiirler, yeni yazılar yazılacak, DEFTER CAFE de buluşulacaktı.
NOT: Şimdi bayanlar “O kafede niye biz yokuz” diyorlardır. Haklılar. Bu kafede erkek bayan ayırımı yoktur.
Belki bir gün de birileri sizin konuşmalarınıza kulak verir.
Kim bilir?