- 261 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TESTİYİ KIRMADAN
Bilirsiniz hem güldürür hem ders verir Nasrettin Hoca’nın fıkraları. Ben bugün “güldürme” yanını bir tarafa koyup , çünkü gülecek halimiz kalmadı, “ders verme” yanını yaşadığımız günlerle bağdaştırmaya çalışacağım.
Her yöresi ayrı özelliklere, güzelliklere sahip ülkemde felaketler hiç eksik olmuyor.
Son yaşadığımız deprem, “asrın felaketi” olarak veriliyor ekranlarda. Yurdumun bir yanı çöktü. Hani kolunuzu, bacağınızı yitirdiğinizi düşünün, ülkemiz için de öyle oldu. Koca iller sanki haritadan silindi.On binlerce insan enkaz altında yaşamını yitirdi.
Sağ kalanlar mı? Onlar sağ kaldıkları için hiç mutlu olamadılar. Yakınları gitti, evleri enkaz oldu, eşyaları, anıları yok artık. Bunları siz kendinizin yaşadığını düşünün çıldıracak gibi olursunuz. Enkaz altında kalmanın empatisi bile dayanılır gibi değil.
Uzmanlar gereken bilgileri sabah akşam anlatıyorlar. Bilmediğim konuda öneriler sıralayacak değilim. Herkes gibi benim de bildiğim şu: Bir deprem ülkesi olarak gereken önlemler disiplin içinde alınmalı, binalar en şiddetli depremlere dayanıklı biçimde yapılmalı. Pek çok ülke örneğinde olduğu gibi.
"İnsanlar neler yaşıyor, siz fıkra mı anlatacaksınız?" diye düşünmenizi istemem. Söylediğim gibi ben işin ders verici yanındayım.
Çok anlatılan fıkradır. Şu bizim Nasrettin Hoca’nın “testi” fıkrası. Nedir verdiği ders? Önlemini iş işten geçmeden alacaksın. Her ne kadar Hoca’nın aldığı önlem şiddete dayansa, bizim zamanımızın anlayışına uygun olmasa da bizim alacağımız ders her tehlikeye karşı önceden önlemini yasaya, insan onuruna uygun olarak almaktır.
Ben de Nasrettin Hoca’nın fıkrasını manzum olarak yazmaya çalıştım. Umarım bu son felaket ders olur, olabilecek depremler ve başka felaketler için gerekli önlemler alınır.
***
Hoca bir gün çok susamış
Hemen koşmuş testiye, su yok, testi boşalmış
Çağırmış oğlunun yanına
Önce söze başlamış:
“Sakın testiyi kırma, doldur, sapasağlam getir” demiş
Öyle kalsa ya bir de çocuğun suratına tokat akşetmiş
Şaşırmış oğlancık, başlamış ağlamaya
Gören komşular koşmuşlar çocuğun yanına
“Hoca efendi, ne yapıyorsun sen
Tokat atılır mı bu yavruya
Daha testiyi pınardan doldurup gelmeden”
Hoca, şöyle böbürlenerek bakmış gelenlere
Yaptığı işin doğruluğundan emin demiş ki onlara
“Sizin böylesi işlere aklınız ermez
Tokatın acısıyla çocuk elindeki testiyi sıkı tutar bırakmaz
Pınardan doldurur suyu, doldururken de kırmaz
Testiyi kırdıktan sonra attığım tokat da hiç işe yaramaz”
İşte böyle. Hoca gibi tokat atılmasa da gerekli önlemler alınmalı, her felaketten sonra verilen sözler lafta kalmamalı. O dayanılmaz acılardan sonra müteahhiti, denetimciyi cezalandırmışsınız neye yarar? Ünlü sözdür, “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.”
Yeter artık bu halkın çektiği acılar, yaşadığı felaketler. Nereye harcanmıyor bu ülkenin paraları. Doğal kanal varken bırakılsın yapay kanal rüyaları. Ülkeyi yönetenler bu halk için vardır. Onları halk , bu ülkeye hizmet için seçmiştir.
Gereksiz harcamalardan kaçınılmalı, oluk gibi akan yardımlar değerlendirilmeli, yıkılanlar sağlam biçimde yeniden yapılmalı. Artık bu dayanılmaz acılar çekilmemeli.
...
Numan Kurt
22 Şubat 2023