- 518 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
DEPREMDE ÖLMEK KADER MİDİR?
Deprem kader mi, değil mi? Bunu tahlil etmek için önce kaderin ne olduğunu hatırlayalım:
Kader, kısaca, her varlığın ve her olayın bütün incelikleriyle Allah’ın ezeli ilminde malum olması ve ona göre takdir edilmesi, yaratılmasıdır. Her hadise “mukadderdir”, yani yeri ve zamanı ezelden belirlenmiştir. Kâinatta olup bitenler gibi, olacaklar da Allah tarafından bilinir. İlahi ilmin dışında kalan hiçbir olay düşünülemez. Her ne oluyorsa, adına kısaca kader dediğimiz ilahi ilmin sınırları içinde olmaktadır. Kâinatta tesadüf yok, tevafuk vardır. Bütün mekânları ve bütün zamanları kuşatan kader gerçeği tesadüfe meydan bırakmamıştır.
[...] Biri çıkıp diyebilir ki:"Maksadımız, insanları tedbire davet etmek. Deprem kuşağında yerleşim birimleri kurmamak, deprem ihtimalini daima göz önünde bulunduran binalar yapmak, inşaatlarda depreme dayanıklı ve hafif malzemeler kullanmak gibi tedbirlerle bu felaketin zararını bir derece önleyebiliriz. İşte biz, bu noktaları hatırlatarak ihmalcileri ikaz etmek istiyoruz.” Eğer söylenmek istenen bu ise, şunu önemle belirtelim ki körü körüne teslimiyetçiliğe “kader” deyip, tedbirler almayı “kaderi değiştirmek” diye ifade etmek yanlış bir anlayıştır. İslami tevekkül anlayışı hiçbir tedbir almadan sonucu beklemek değil, elden gelen her şeyi yaptıktan sonra sonucu teslimiyetle beklemektir. Sebeplere teşebbüs edip; sonucu Allah’tan istemektir.
[...] İslam bize, “Kadere inanıyorsan, tedbiri bırakacaksın.” demiyor. Aksine, önce tedbir alıp, sonra tevekkül etmemizi istiyor. (1)
[...] Mesela, takvim yapraklarında bir sene sonra güneşin saat kaçta doğacağı yazılıdır. Takvimde yazıldığı için mi güneş o saatte doğuyor, yoksa güneş o saatte doğacağı için mi takvimde yazılıdır? Acaba takvimde güneş öğle vakti doğacak diye yazılsaydı, güneş öğle vakti mi doğacaktı. Elbette ki hayır. Demek ki, ezeli olarak bilmek olayı etkilemiyor. Güneş yine olması gereken vakitte doğacaktır. Güneş ne zaman doğacaksa, takvimde o yazılıdır.
Bizler de ne yapacaksak, Allah da onu biliyor ve yazıyor. Bir adam kendini yüksek bir apartmandan attı ve öldü. Kaderinde yazılı olduğu için değil, kendini atacağı için kaderinde öleceği yazılıdır. Hem kaldı ki, adam kaderinde apartmandan atlayarak öleceğini önceden nasıl bilebilir ki? Böyle bir şey mümkün mü? Hiç kimse kaderinde ne olduğunu bilemez.
Dolayısıyla bizler tedbir almazsak, kaderimizde tedbir almadığımızdan dolayı depremden zarar göreceğimiz yazılı olacaktır. Eğer tedbir alırsak; tedbir aldığımız için depremde hasar görmeyeceğimiz yazılı olacaktır.
Nitekim önlem alan ülkeler depremleri az zararla atlatıyor. Acaba kaderlerinde, az zararla atlatacaklar diye yazılı olduğu için mi zararı az görüyorlar, yoksa tedbir aldıkları için mi kaderlerinde az zarar görecekleri yazılıdır.(2)
Bazılarına göre doğal bir afet olan depremlerde ölmek kaderimizde var. Bu anlayışta olanlara göre; fay hatlarındaki kırılmalar nedeniyle depremler olur ve insanlar ölür. Bunların hepsi kaderimizdir ve kaderden kaçmak mümkün değildir.
ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi’nin verilerine göre 2020 yılında tüm dünyada 6.0 ve üzeri şiddette toplam 105 deprem meydana geldi. Bu depremlerden 9 tanesinin şiddeti 7.0 ve üzerindeydi. Bu depremlerin tümünde 202 kişi öldü. 2020 yılında meydana gelen depremlerde ölen 202 kişinin; 41’i 6.7’lik Elazığ depreminde, 9’u 5.8’lik Van depreminde, 1’i 5.9’luk Bingöl depreminde ve 114’ü 7.0 şiddetindeki İzmir depreminde hayatını kaybetti. Yani 2020 yılında deprem nedeniyle tüm dünyada ölen 202 kişinin 165’i Türkiye’de öldü. Meksika’daki 7.4’lük depremde 10, Papua Yeni Gine’deki 7.0’lik depremde 1 kişi yaşamını yitirdi.
Bu sayılara bakıp tekrar soralım; depremde ölmek kader mi?
Konuya ister bilim temelli ister inanç temelli bakın, depremde ölmek kaderimiz değil. Kendi elimizle yarattığımız kötülüğün sonucu. İnanç üzerinden bakarsanız tedbir almadan tevekkül ettiğimiz için, bilim üzerinden bakarsanız binalarımızı bilime uygun şekilde yapmadığımız için suçlu biziz.
Depremlerde binaların yıkılmaması için, yani ölmememiz için neler yapılması ve bunların kim tarafından yapılması gerektiğini biliyoruz. Ortada bilmediğimiz bir durum, yapılması gereken bir icat söz konusu değil. Yani yapılması gerekenler konusunda bilim çaresiz değil. Hepimizin bildiği ama yapmaktan inatla kaçındığımız şeyleri yapmadıkça depremlerde ölmeye devam edeceğiz.
Binalarda hasar tespiti yapma yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ait.
[...] Bakanlık tarafından yapılan hasar tespitleriyle ilgili iki hususu gözden kaçırmamak gerekli. Bunlardan ilki yapılan tespitlerin “gözleme” dayalı olduğu. Yani gelen görevliler, binalarda gözlem yaparak hasar durumunu belirliyor. Binaların projeleri, beton yapıları, tüm katları ve taşıyıcı sistemleri incelenmiyor, beton analizleri veya karot testi yapılmıyor. İkincisi ise yapılan tespitin deprem nedeniyle ortaya çıkan hasarı belirleme amacıyla sınırlı oluşu. Binalarda deprem öncesinde ve deprem dışı nedenlerle hasar olup olmadığı, binaların yapım tekniği veya yaşı nedeniyle riskli yapı vasfında olup olmadığı araştırılmıyor. Bu nedenle bakanlık görevlilerinin yaptığı tespit sonrası binanızın hasarsız veya az hasarlı olduğunun söylenmesi tümüyle güvenli olduğu anlamına gelmiyor. Yapılması gereken şey, binanın riskli yapı olup olmadığını tespit etmeye yarayacak ayrıntılı ve teknik incelemelerin yapılması.
Deprem yaşandıktan sonra bir daha ölümlerin olmaması için neler yapılması gerektiği tartışılıyor.
Yapılan tespitlerin niteliği ve amacı dikkate alındığında önümüzdeki günlerde yapılması gereken ilk şey; depremden en çok etkilenen yerlerden başlanarak ve öncelikle 20 yaşından eski tüm binaların riskli yapı olup olmadığının tespitinin zorunlu hale getirilmesi olmalıdır. Yapılacak testler sonucunda riskli yapı olduğu belirlenen yapılar boşatılmalı ve kentsel dönüşüme tabi tutulmalıdır.(3)
" [...] bakın şu anda bilim adamlarının, işin uzmanlarının sözü bizim için dini bir emir gibidir. Bu işin uzmanları onları dinleyeceğiz. Bundan sonraki süreçte onları dinlemek zorundayız. Geçmiş olan süreçte dinlemediğimiz için başımıza felaket gelmişse bunu kaderle ifade etmeyeceğiz. Kader bu değil, kader, akıllı düşünmektir. Kader tedbir almaktır. Akıldan daha büyük tedbir yok diyor sevgili peygamberimiz."
" [...] Hz.Peygamber devesini bağlamayıp mescide gelene soruyor ’Deven nerede?’ diye. ’Allah’a emanet ettim’ diyor. ’Bağladın mı onu’ diyor. ’Yok bağlamadım’ deyince ’Git deveni bağla sonra Allah’a emanet et’ diyor. Bizim kader anlayışımızda bu vardır.
Bütün tedbirleri alacağız, tedbirleri aldıktan sonra bize rağmen bir hadise olursa yapacak bir şey yok tabi. Bir yıllık binalar yıkılıyor. Demek ki orada bir hile var bir hurda var orada. Büyük fiyatlarla satılan yeni binalar bir anda yıkılıyor bunun hesabını kime soracağız. Elbette bu işi yapanlara soracağız. Hem de öyle bir sormalıyız ki bir daha böyle şeye tevessül edemesinler." (3)
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fetva sitesinde, “Deprem bölgesinden sıkça sorulan sorular” adı altında oluşturulan bölümde yer alan "Müslümanın deprem ve doğal afetlere bakışı nasıl olmalıdır?" başlıklı soruya verilen yanıtta şu ifadelere yer verilmiştir.
[...] İnsan tabiatla ilişkisinde Allah’ın koyduğu kanunlara uygun hareket etmek ve gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Yerleşim yerlerinin inşa ve imarında doğal afet riskini hesaba katmak, zemin, malzeme ve inşa teknikleri başta olmak üzere gerekli tüm iş ve işlemleri söz konusu kurallara göre planlamak bu sorumluluğun kaçınılmaz bir gereğidir. Zira tabiatın işleyişini dikkate almayan yapılanmalar afet risklerini beraberinde getirmektedir.
Aklı, iradesi, inancı, vicdanı ve başka hiçbir canlıda bulunmayan kabiliyetleri insanoğlunu her konuda olduğu gibi tabiatla ilişkisinde de sorumlu kılmaktadır. İnsanın bu bilinçle hareket etmesi ve gücünün yettiği hususlarda üzerine düşeni hakkıyla yaparak gerekli tedbirleri alması Yüce Allah’ın emridir. Dolayısıyla afetleri ve meydana gelen acı neticelerini, insan irade ve sorumluluğunu yok sayarak tamamen kaderci bir anlayışla değerlendirmek ve açıklamak inancımıza uygun değildir.
[...] Allah Resûlü (s.a.s.) ayrıca, deprem benzeri doğal afetlerde enkaz altında kalarak hayatını kaybeden müminlerin şehit hükmünde olduğunu müjdelemektedir. Afetlerde ölen insanlar şehitlikle ödüllendirilirken sağ kalanlara düşen en önemli görev ise, dua, niyaz ve yakarışlarla manevi duygularını güçlendirerek umudunu korumaktır.(5)
Kaynaklar:
(1) Sorularla İslamiyet isimli internet sitesinde yayımlanan "Deprem gibi afetler bir tesadüf mü, yoksa kaderimiz midir?"başlıklı yazıdan alıntıdır.
(2) Sorularla İslamiyet isimli internet sitesinde yayımlanan "Deprem Kader mi?" başlıklı yazıdan alıntıdır.
(3) İzgazete isimli internet gazetesi yazarı Murat AYDIN’ın 15.12.2022 tarihli Depremde Ölmek Kader mi? başlıklı makalesinden alıntıdır.
(4) Prof.Dr.Nihat HATİPOĞLU’nun 09.02.2023 tarihinde ATV’de yayınlanan depremle ilgili konuşmasından alıntıdır.
(5) Diyanet İşleri Başkanlığı’nın deprem konusuyla ilgili Fetva Sitesi’ndeki görüşünden alıntıdır.
Vecdi Murat SOYDAN
18 Şubat 2023, Isparta
YORUMLAR
Hayır ihmalkarlik kader olamaz
Zaponya Allah,in öz evladida
Türkiye'ye kader olamaz
Tedbir almak lazım tedbir lazım
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Teşekkürler.