- 514 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
CUMAMIZ VE MİRAC KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Recep ayının 27. gecesine Miraç gecesi denir. Miraç kelime anlamı itibariyle göğe çıkma, yükselme anlamlarına gelir. İsra ve Miraç hâdisesi, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hicretinden 18 ay evvel vukû bulmuştur. Miraç hadisesi, Peygamber Efendimiz’in Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya oradan da Allah’ın huzuruna yükseldiği hadiseye denir.
Peygamber Efendimiz bu gece pek çok rûhânî ahvâl ve ikrâma kavuşmuş olmakla birlikte hiç bir kulun ulaşamayacağı manevi alemlere varmıştır. İşte bu gece her yıl Miraç Kandili olarak idrak edilir.
Hak Dostları tarafından Miraç gecesinin Kadir gecesinden sonra en faziletli gece olduğu söylenir.
İsrâ Sûresi: 1. Âyette Hak Teâlâ cc.şöyle buyurur:
“Kulunu (Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-’ı) bir gece, Mescid-i Harâm’dan kendisine bâzı âyetlerimizi göstermek için, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla görendir.”
Miraç Kandili’ni ibadetle geçirmenin sevabı çok büyüktür. Çünkü bu gece Peygamber Efendimize ve ümmetine "namaz" hediye edilmiştir. Beş vakit namaz farz kılınmıştır.
Peygamberimize (s.a.v) “Peygamberlerden hiçbiri Sen’den evvel, ümmetlerden hiçbiri de Sen’in ümmetinden evvel cennete girmeyecektir!” müjdesi verilmiştir. (Râzî, XXVIII, 248)
Yine Müslim’de rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur:
“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e (Miraç’ta) üç şey verildi: Beş vakit namaz, Bakara Sûresi’nin sonu ve ümmetinden şirke düşmeyenlere büyük günahlarının affedildiği haberi…” (Müslim, Îman, 279) müjdesi verilmiştir.
Miraç gecesine özel ibadet bulunmamaktadır. Fakat gündüzünde oruçlu olmanın, geceyi nafile ve kaza namazları ile eda etmenin ecri büyüktür.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Hicret’ten bir buçuk sene evvel Receb ayının 27. gecesi Burak ile Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya götürüldü. Sonra mîraç (bir nevi asansör) ile Sahre’den (Mescid-i Aksâ’daki büyük kayadan) dünya semâsına çıkarıldı. Semâ katlarının her birinde peygamberlerden biriyle görüştü.
Onlarla selamlaşıp konuştuktan sonra Sidre-i Müntehâ’ya ulaştı. Oradan da Refref’e bindi ve huzur-ı İlâhî’ye vardı. Kendisine, Allâhü Teâlâ’nın melekûtünden birçok acâyibât gösterildi.
Huzûr-ı İlâhî’ye varınca “Ettehıyyâtü lillâhi vessalevâtü ve’t-tayyibât” diyerek Cenâb-ı Hakk’ı övdü. Allâhü Teâlâ tarafından kendisine ikrâmla “Esselâmü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullâhi ve berakâtühû” diye hitâb olundu. Ve bu selâmın şerefine Peygamberimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, ümmetini de dâhil edip “Esselâmü aleynâ ve alâ ıbâdillâhi’s-sâlihîn” dedi.
Bir gece ve gündüzde elli vakit namaz emrolunmuşken Resûlullah Efendimizin tekrar tekrar yalvarması ile beş vakte hafifletildi. Geri dönerken bütün dereceleri ile Cennetleri ve bütün derekeleri ile Cehennem’i gördüler.
Beytü’l-Makdis’e gelip Mekke-i Mükerreme’ye doğru yola çıkınca, Kureyş kervanını gördü. Sabah olunca yaşanan hâdiseleri insanlara haber verdi. Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’e Beytü’l-Makdis’ten ve Kureyş kervanının hâlinden suâl ettiler. Sordukları şeylerden birer birer açıkça haber verince, Allâh’ın yardımına mazhar olanlar tasdik ettiler; imandan nasibi olmayanlar ise inkâr ettiler.
Sabah mescide çıkıp Kureyş’e haber verdi. Şaşkınlık ve inkârdan kimi el çırpıyor, kimi elini başına koyuyordu. İman etmiş olanlardan bazıları, dinden döndüler. İçlerinden bir kısmı Hazret-i Ebûbekr’e (r.a.) koştu. Hz. Ebûbekir, “Eğer bunu o söylediyse şüphesiz doğrudur.” dedi.
“Onu, bunda da mı tasdik ediyorsun?” dediler. “Ben onu bundan daha ötesinde de -yani peygamberliğini tasdik ediyorum!” dedi. Bunun üzerine “Sıddîk” diye isimlendirildi.
***
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, Mîraç Gecesi bir kavim gördü. O kavim, bir günde ekin ekiyorlar ve ertesi gün o ekini hasat ediyorlardı. Hasat ettikleri ekin de o anda tekrar başak veriyordu.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Ey Cebrâîl, bunlar kimlerdir?” diye suâl buyurdu. Cebrâîl (a.s.) da “Onlar, Allâh yolunda cihâd edenlerdir ki yaptıkları güzel amellerine yedi yüz ve daha fazlasıyla sevap ihsan olunur ve bir şey infâk ederlerse Allâhü Teâlâ, hemen onun mukabilini (daha iyisini) verir.” dedi.
Semaya vardıklarında, Cebrâîl (a.s.), her bir semânın kapılarının tek tek açılmasını istemiştir. Bundaki hikmet, Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) bu kapıların dâima açık tutulduğunu zannetmemesi, kapıların sırf onun zâtının şerefine açıldığını bildirmek içindir.
Bu sebeple kapı ile vazifeli melekler, Cebrâîl aleyhisselâm’a, “Muhammed (a.s.) kim?” diye sormadılar da “Ona, Mîraç için izin verildi mi?” diye sordular. Zira zâtını bütün ehl-i semâ tanırdı.
Evliyâullahtan bir zât demiştir ki: “Semâ ile arz arasında bir deniz vardır. İsmi, Mekfûf’tür. Yeryüzünün bütün denizleri, ona nispetle okyanusta bir damla gibidir. Bu takdirde bu deniz, Mîraç’ta Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) geçmesi için yarılmıştır. Bu ise Kızıldeniz’in Mûsâ (a.s.) için yarılmasından daha büyük bir mucizedir.”
Mûsâ aleyhisselâm’ın Cenâb-ı Hak ile mükâlemesi (konuşması) için, (kırk gün gibi) belirli bir hazırlık vakti tayin edilmiştir. Resûlullah Efendimizin mîracı ise hiç beklemeden bir anda vâki olmuş ve Peygamber Efendimize (s.a.v.) bekleme zahmeti verilmemiştir.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.), namaz husûsunda Mûsâ aleyhisselâm ile görüşmesindeki hikmet, onun ümmetinin, diğer ümmetlerden daha çok namazla mükellef kılınmış olmasındandır.
Mîraç hâdisesinde daha bunun gibi nice hârikulâde hâller ve hikmetler vardır.
***
Mîraç Gecesi’nde, yatsı namazından sonra 12 rekât Hâcet Namazı kılınır.
Her rekâtte Fâtiha-i şerîfeden sonra 10 İhlâs-ı şerîf okunur. Namaza şöyle niyet edilir:
“Yâ Rabbi, rızâ-yı şerîfin için niyet eyledim namaza. Bu gece, yedi kat gökleri ve bütün esrârını göstererek muhabbetin ile müşerref kıldığın Habîbin Resûl-i Zîşân Efendimiz hürmetine, ben âciz kulunu afv-ı İlâhî’ne, feyz-i İlâhî’ne ve rızâ-yı İlâhî’ne mazhar eyle.” Allâhü Ekber.
Namazdan sonra;
4 Fâtiha-i şerîfe,100 defa, “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm.”
100 istiğfâr-ı şerîf,100 salevât-ı şerîfe okunup dua edilir.
Bu namaz, her rekâtte yüz İhlâs-ı şerîf okunarak on rekât kılınır veya her rekâtte on İhlâs-ı şerîf okunarak 100 rekât kılınırsa bunu yerine getiren mümin, bu namazın feyz ve bereketiyle huzûr-ı İlâhî’ye namaz borçlusu olarak çıkmaz (namaz borçlarını edâya muvaffak olur).
Hadîs-i şerîfte, Receb-i şerîfin 27. gününde yani kandil gecesini takip eden gündüzde oruç tutana altmış ay oruç sevabı yazılacağı vaad edilmiştir.
Mîraç Gecesi’ni takip eden gündüzde, öğle namazı ile ikindi namazı arasında 4 rekât namaz kılınır. Her rekâtte Fâtiha-i şerîfeden sonra;5 Âyetü’l-Kürsî,5 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn,5 İhlâs-ı şerîf,5 Kul eûzü birabbi’l-felak,
5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur.
Rabbim hakkıyla idrak edebilmeyi nasip etsin cümlemize... Amîn cumamiz ve kandilimiz mübarek olsun dua eder dua bekleriz.
YARARLANILAN KAYNAKLAR-:
1.(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
2.Fazilet Takvimi
17.2.2023//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU