- 255 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MİRACIN GERÇEKLERİ
Resulu Ekrem bir gece Kâbe’yi muazzamının bir köşesinde uyurken Cebrail çocukluğunda gelip göğsünü yarıp, zemzem ile yıkadığı gibi yine zemzem ile yıkadı ve hikmet ile de doldurdu.
Buradan beraber Burak ile yola çıktılar. Burak’ın adımı gözünün gördüğü yerin ötesine basıyordu. Mescidi-Aksa’ya vardılar. Bütün peygamberler orada hazır ve nazırlardı. Onlara imamlık yapıp, iki rekât namaz kıldırdı. İyilerle kılınan bu namazı kılmak nasibi ile diyelim. Gerçi Evvabin namazı buna tekabül etmiş olabilir. İddia etmiyorum ama öyle olabilir düşüncesindeyim. Bu namaz onların şeriatlerinin varisi olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir.
Burada peygamberimize bir tepsi üzerinde üç kâse içecek getirildi. Su dolu bardağı alsa kendisi ve ümmeti ihtiyaçsız ve kanaatkâr olacaktı. Suyu tercih etmedi, şerbeti alsa kendisi ve ümmeti mahrumiyete duçar olacağını bildiği için şerbeti de tercih etmedi. Sona süt dolu bardak kaldı. süt doğruyu bulup doğruya iletileceğini bildiği için onu aldı ve içti. Bir ses işitti "Ya Muhammed dedi. Sen, fıtrî ve tabiî olanı seçtin. Sen de ümmetin de doğru yola iletildiniz." dedi.
Ruhul Kudüs ile birinci göğe doğru yola çıktılar. Yeryüzüne hayat veren semayı gök kubbeyi geçtiler, birinci kat göğe ulaştılar. Cebrail Resulü Ekrem’e kapıyı çalmasını söyledi. Kapı çalındı. Birinci kat semada Âdem atamız ile selamlaştılar. Resul-i Ekrem Efendimiz (as)’e, "Hoş geldin, safa geldin, Salih peygamber, Salih oğul!" dedi. Resulü Ekrem gördü ki: Adem atamız soluna bakıyor ağlıyor. Sağına bakıyor gülüyordu. Yollarına devam ettiler. ikinci Gök’ün kapısı açıldı ve Resûl-i Kibriya Efendimiz (as), orada Hz. Yahya (as) ve Hz. İsa (As..) ile karşılaştı. Yahya ve İsa ile selamlaştılar onlar: Peygamber Efendimiz (as)’e, "Hoş geldin, safa geldin Salih peygamber, Salih kardeş." dediler.
Bundan sonra Resûl-i Kibriya Efendimiz üçüncü katta Hz. Yusuf, dördüncü katta Hz. İdris, beşinci katta Hz. Harun, altıncı katta Hz. Musa ve yedinci katta da Hz. İbrâhim (As..) ile görüştü. Onların hepsi de kendisine hoş gel dinde bulundular ve miracını tebrik ettiler. Yedinci kattan sonra daha yükseklere çıkarak Sidretül Müntehara kapısına vardılar. Sidretül müntehara kapısı açıldı Cebrail (As..), “İşte, bu Sidre-i Müntehâdır. Ben, buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım” dedi ve oradan ileriye tek adım atmadı. Cibril’i -Emin tekrar asli suretine dönerek oradan ayrıldı.
Resûl-i Ekrem Efendimiz (as), Sidre-i Müntehâdan dört nehirin aktığını gördü. Ayrıca burada Cebrail’i (As..) bir kere daha aslî şekil ve suretinde gördü. Daha önce de kendilerine Risâlet vazifesi verildiği sırada onu Mekke’nin Ciyad mevkiinde ufku kaplayan haşmetli kanatlarıyla görmüştü.
Resûl-i Kibriya Efendimiz daha sonra yanında Cebrail olmadığı halde imkân ve vücut ortasında Kab-ı Kavseyn ile işaret olunan makama vardı. Bundan sonra mekândan münezzeh Zât-ı Zül-Celâlin sohbeti ve cemâliyle müşerref oldu. Burada Allah ile selamlaştılar ‘’TAHİYAT’’Miraç gecesinde birçok İlâhî tecellilere, hitap ve iltifatlara mazhar kılındı. Erkân-ı imaniyenin halkiyatlarını göz ile gördü; melâikeyi, Cenneti, ahireti, hatta Zât-ı Zül-Celâli müşahede etti. Beş vakit namazı ve velayeti hediye olarak getirdi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.