Zehir mi, alışkanlık mı, acizlik mi, aşkınlık mı?
Elindeki aleti istediğin şekilde kullanmana izin verilen bir yaratıksın. Yaratıcıyı eleştirsen ki bu yapay zekanın insanı eleştirmesi şeklinde örneklenebilir. Yaratandan medet umanlar yaratıcıyı savunur, sanki sen onların düşmanıymışsın gibi muamele görürsün. Oysa yaratıcı karşı takımda veya kendi başlı başına takım; sen ise yaratıksın ismin insan ve insanlarla aynı takımdasın. Yaratıcıyı kendine rakip yapamayacağın için yaratıcı adına konuşanlar, yazanlar ile sanki karşı takımlardaymışsın gibi --- ki bir durum söz konusu olur ve bu da din ile dinsizlik takımlarını meydana çıkarır.
Yine oysa sen insanlık olarak aynı takımdasın ve sayılamayacak kadar çok pürüz duyguların, düşüncelerin, hayallerin eylem ve fiillerin var. İhtiyaçların tükenmiyor. Kimi insanlar ihtiyaçlarını azaltmak için toplumdan uzaklaşıyor mesela.. Tüm bunları sen kendin sorgularsan ve bu sorgulama sonucunda insana faydalı olursan hiçbir sıkıntı çıkmaz. Yaratım sonrası yaratığın veya düşünceden eyleme devamlı iyilik söz konusu ise güllük gülistanlık bir yaşam bir ömür süreriz. Yaratığın yani bizlerin asırlardır alıp veremediğini anlamak imkânsız gibi bir şey.
İnsanı; doğa olayları, hayvan ve bitki davranışlarıyla tanımlamaya çalışmanın sonucu insanı tanımlayamama noktasına geldim sanki kendi adıma. İnsan nedir, neden iyidir veya niye kötülük yapar veya neden çekişir. Tüm söz ve hareketlerimiz ihtiyaçlarımız için mi? Galiba, peki Tanrı bunun neresinde, din bunun neresinde kalıyor artık. Dinsizlik denilen olay ne?
Son çağlarda yaşananlar; anayasalar ile kültürlerin; daha doğrusu ile; en iyi şekilde ortak bir alanda yaşamanın kuralları ile en iyi şekilde din kurallarıyla yaşayabilirizin çekişmesi. Bu çekişmeye gerek var mı? Anayasaları savunanlar için anayasalar herkesi kapsıyorsa ve uygulayanlar eşitse anayasaya tabii olanlara hiçbir sıkıntı yok, ancak dini kuralların değiştirilmesi söz konusu değil. Anayasaları en mantıklı, ortak yaşama en uygun şekilde değiştirebilir ve güncelleyebilirsin.. Ancak kutsal denilen dinlerde inançlarda bu mümkün değil. Çatışmanın özü bu. Her kültürde var ve durmadan karşımıza çıkıyor.
Çünkü artık haberdarız dünyadan. Nasıl ki eskiden ipek yoluyla her türlü alışveriş mümkünken birkaç eksiğiyle teknoloji ile bunu yapabiliyoruz. Kıtalar arası sıkışıp kalmamışız, çöle sıkışıp kalmamışız, bir kaç tane nehrin ırmağın çevresine veya dağa ovaya sıkışıp kalmamışız, denizlerin arasına sıkışıp kalmamışız... Tek bir kültür ve öğretiden beslenme devri bitti zihnimizde son yarım asırdır.
Doğa olaylarını incelersin, nasılını bulur tedbirini alırsın veya onları da kendin için kullanırsın. Bize anlatılan Allah veya Tanrı etken değil, edilgen. Karışmıyor, tanrı veya allah ile muhabbetimizin aslı bu dünya demek yalan söylemeye giriyor. Asırlardır bu yapıldı, çok tanrılı inançlardan tek tanrılı inançlara kadar bu yapıldı, tanrı adına ahkam kesen şamanlardan peygamberlere ve bunlara tabii olan insanlara kadar Tanrı için yaşanıldı, savaşıldı, davranıldı, söylenildi. Ancak gördüğümüz duyduğumuz yaşadığımız gerçek hayatta Tanrı etken değil sadece edilgen. Varlığı veya yokluğu bile bizi ilgilendirmemeli. Kim Tanrıyı nasıl görüyor veya umursuyor veya konuştuğunu sanıyorsa hiçbir sorun yok.
Hayvanları incelersin, onlardan sana zarar gelmeyecek şekilde yaşarsın aklını idrakini kullanarak güçlü duruma gelirsen onlardan yararlanırsın. Hayvan topluluklarının yaşayışları belli, binlerce belgeseli var artık. Bir kümesteki tavukların yaşamından tut da bit pireden, asalak yaşam, karşılıklı faydacı yaşam, güçlü olanın güçsüzü yediği parçaladığı av-avcı yaşamı, köpeğin insanla dost olması, kurdun hem insana hem de sürüye saldırması, köpeğin kurda karşı sürüyü ve insanı savunması gibi asırlarca devam ede gelen çoban kültürüdür bu bir şekilde. Çoban kültürü dışındakilere vahşi demişiz zaten. Vahşi doğa.
Bitkinin canlı olana zarar vermesi çok çok zor karşılaşılan bir durum. Canlı eğer bitkinin besini ise ancak o şekilde bitkilerle bir alışverişimiz veya yaşam çekişmemiz olabilir. Proteinle beslenen istisnai bitkisel davranışlar olsa da şimdilik insanlığa bir tehlike oluşturmuyorlar, Hayvanların nesli neden tükendi. Besin piramidi yüzünden değil mi? İnsan şimdilik en vahşi yırtıcı dünya üzerinde. Bitkilerin faydaları saymakla tükenmez. Bitkiye, nasıl derler; mecburuz hayatta kalmak için.. Kendi üretemediğimiz için mecburuz. Zirai faaliyetler değil kendi üretimimizden kasıt.
Hayvanlarda bilinç yok demek biraz sıkıntı derinine inince lakin bilinçsiz olarak alıyoruz. Duyuları, güdüleri, davranış şekilleri… Başlı başına kendi aralarında da binlerce cins ve tür. Hayvanın veya bitkinin veya doğanın bir inancı var mı?
Sorun başlı başına insana çıkıyor. İnsan nedir, niyedir, kimdir?
Dinsizin dini nedir peki? Din nedir, kısaca yoldur değil mi? Bir yol tutarsın ve yolun trafik işaretçilere göre hareket ederek kaza yapmadan yolcuğunun sonuna erişmek istersin. Peki yol neresi; tüm dünya yol. Bu yolda sadece din yok ki?
Ki şu bir gerçek insanlık tarihinin şimdiye kadar veya dünya tarihinin şimdiye kadar bilinenleri devamlı değişiyor. Adem Havvadan başladık üredik, Habil Kabil şöyleydi böyleydi değil yaşam tarihimiz. İnsandan önce yaşayan bilinçli medeniyetlerin izlerini her yerde görüyoruz ve bu adem hikayesinden çok öncelere dayanıyor. Belki bir müddet aynı ortamda bile bulunmuşuzdur farklı yaşam biçimleri olarak. Şuan dünyanın bir çok yerinde bir çok insan toplumu farklı şekillerde yaşıyor, gökdelenlerin yanında makinelerin bilgisayarların uçakların yanında dağda doğayla iç içe yaşayan toplumlara kadar değişik yaşam koşulları var. Ademden öncesi için insanlık belki de hayvaniyata yakın bir türdü. Sen buna sonradan sonraya Tanrı müdahale etti de, evrim de veya insana müdahale eden üstün bir türdü de, aynı şimdiki insanların bir çok hayvanı kobay olarak kullanması gibi belki insan da kullanıldı, dönüştürüldü, değiştirildi.
Dinin neyi zehir veya neye panzehir.
Dinin alışkanlıkları
Dinsizliğin günümüzdeki durumu
Dine inanmak acizlik mi, inancın acizliği ve kuvveti nedir
Dinsizliğin faydaları mı çok zararları mı
Dinde aşkınlık veya kamil insanlık nedir, kamil insanlar dayatmacı mıdır yoksa anlayışlı mıdır?
Dinsizliğin tarihini yazmak mümkün mü
Peygamberler hep doğrucu davut muydu yoksa zalimlik yaptılar mı
Peygamberler insanlığı veya dünyayı ne kadar tanıyordu.
Yaklaşık 3000 yıllık dünya serüvenini kısaca anlatınız, yazınız..
İstediğiniz maddeyi alarak konuyu açıklayabiliriz.. 20 yaşından 70 yaşına kadar bir bilgi, bakış, olayların anlatımı, konuların farklı yönleri.. Hadi hep beraber dünyayı ve insanı yazmaya başlayalım mı ne dersiniz?
(Cahil cesur olur hesabı yukarıdaki yazdıklarım... Yazalım doğruyu bulmak için, arkası yarın, bir gün, haftaya, bir ay sonra veya hiç gelmeyecek gece yatacağım sabaha ölüm çıkacak, kim bilir ki? )
Sevmek lazım insanı...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.