- 267 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DİYEBİLSEYDİM!
DİYEBİLSEYDİM!
Şubatın ilk günü. Havalar epey soğudu. Zemheri kışı. Kalorifer petekleri sürekli ısı salınımı yapıyor ancak ben üşüyorum nedense!
Birkaç gündür içime bir acı çöktü ama nedenini niçinini bilemiyorum.
Tatil süresince okurum dediğim kitaplarımdan beşincisi elimde. Murathan Mungan’ ın “Şairin Romanı” isimli 582 sayfalık romanın yarısındayım.
Kurgusu ve diliyle eşine az rastlanır, merakımı diri tutan bir kitap. Masalsı bir havanın örttüğü, farklı farklı şehirlerde kaderleri birbirine dolanan ilginç karakterler var. Bir senfoniyi dinler gibi okuyorum. Televizyon programları ile aram pek iyi değil. Nadir olarak haber veya tartışma proğramlarını izlerim. Öyle dizi imiş, magazin imiş bana göre değil!
Eşim oturma odasında tv izlerken dikkatim dağılmasın diye kitabımı alıp genelde diğer odaya geçerim. Ya da tv nin sesini biraz alçaltmasını rica ederim.
O gece yemek yedik , çaylarımızı içtik, eşimin sütünü bardağa katıp, meyvesini de tabağa koydum. Kitabımı alıp diğer odaya geçtim. Saat 21.15. Oturdum kitabımı okumaya başladığım anda sanki salıncağa binmişim gibi sallanmaya başladık.
Deprem bizi yine yokluyordu. Bina gidip geldi gelmesine ama yüreğim nereye gitti anlayamadım. Eşim koşarak geldi . “Deprem!”dedi. Ne yapabilirdik ki! Dışarı çıksak soğuk! Yine de tedbirli olmaya çalıştık. Bir çok kişi dışarılara çıkmış , kimisi arabasına binmiş, kimisi dışarda bekleşiyordu. Kalınca giyinip,olası ikinci bir sallantıda dışarı nasıl çıkarızın hazırlığını düşünmeye başladım.
O geceyi endişe ile geçirdim. Neyse ki bir şey olmadı. Dinar’ da 1995 yılında büyük bir deprem yaşamıştık. Dinar yine korkutuyordu beni!
Bir kaç gün tedirgince bekledik! Bir daha yaşamayınca normal yaşantımıza döndük.
5 şubatı 6 ya bağlayan gece kitabımı okuyup uykuya daldım. Ancak gece yarısı o kaybettiğimi sandığındaki yüreğim uykumun arasında korkuyla çırpınmaya kendini yerden yere atmaya başladı. Deli gibi kalktım . Kâbus gördüm herhalde dedim. Bir bardak su içeyim diye oturma odasına geçtim. Saat 04.17
Eşim oturma odasında üzerinde battaniyesi tv izlerken uyumuş kalmıştı.
Suyumu içtim. Biraz oturdum. Kendime gelmeye çalışıyordum. Elime telefonumu aldım. Kardeşlerimin watsap grubunda mesaj vardı.
Kızkardeşin yazmıştı
“Çok kötü sallandık! Canımızı dışarı zor attık! Yağmur yerden gökten yağıyor! Çok kötü! Çok kötü! “ diyordu.
Hemen aradım. Allah’tan hatlar henüz kopmamıştı. Çok korkmuşlardı.
O korkunun ne olduğunu bilmez miyim?
Aradan 28 yıl geçmiş olmasına rağmen yüreğim hala yerine gelip oturmamış, deprem sarsıntısına devam ediyordu.
Kardeşler grubuna yazdım. “ çıkıp gelin ! Beklemeyin oralarda” dedim . Çünkü Hasan kardeşimin evi yıkılmada da hasar görmüş çatlaklar vardı.
Biz daha bunları konuşaduralım televizyonda depremin şiddeti ve etkilediği alanı görüp izledikçe kolum kanadım kırıldı.
Hatay, Kilis, Antep, Maraş, Adıyaman, Osmaniye...
Daha nice yerler, nice canlar!
“Ahhh!”dedim “Ahh! Keşke o suyu içecek kadar vaktim olacağına, Tüm Türkiye’yi uyandıracak kadar vaktim olsaydı!”
“ Deprem var. Uyanın!” diyebilseydim. 😔
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.