- 347 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Daha kaç felaket görmeli insan?
Kıyamet kopuyor...
Sadece dünyanın değil benimde kıyametim...
Otuz altı yıllık ömrümde belki binlerce insanın içlerinden birini göremeyeceği felaketi sıralı gördüm.
Doğduğum yıl Ukrayna’daki Çernobil nükleer santralde büyük bir patlama olmuş. Küçükken büyüklerden duyduğum kadarıyla yayılan radyasyon Karadeniz’e kadar uzanmış. Hatta annem o yıl doğan çocuklar fazla yaşamayacak denildiğinden bahsederdi. Bunların uydurma halk efsanesi olduğunu düşünürdüm lakin şu anki durumumda mümkün gibi geliyor. Bir felakete doğuşum belkide yıllardır bedenimin sürekli tümör üretişini açılıyordur.
Ya da herşeye bir vesile lazım geldiğinden öyle inanmak istiyorumdur. Ömrümün ilk felaketi bu olmakla birlikte tek değildi. Sonrasında Karadenizden büyük şehire yerleşmemizin üstünden on yıl geçmesiyle ikinci felaket olan Düzce depremini yaşamış ve etkisinden yıllarca kurtulamamıştım.
Düzce depremi...
Uykudan uyandıran büyük zelzele, kimilerini uykuda öldüren büyük acı. Gece yarısı sokaklara dökülüp sokaklarda yatmıştık hatta. Hava sıcaktı ama İçimin üşümesi dün gibi aklımda.
Sonrasında 2003 yılında başlayıp yıllarca süren bir savaşı naklen izledik. İçimizi parçalayan savaş görüntüleri küçük bir kıyamet gibiydi. Irak savaşı...
Hemen ardından başlayan Suriye savaşı hala bitmeyen kin ve nefretin şahidi.
15 Temmuz ülkemizin ilk "Ohal " ilan edişi. Yine vatanı için mücadele eden insanların canhıraş şehit oluşu.
Tüm bu insan yapımı felaketler sonrası başlayan ve hem dünyaya hemde yıllara yayılan salgın hastalık. Karantina günleri korkuyla ve virüsle aynı anda mücadele ettiğimiz bir küçük kıyamet daha.
Bitti derken aniden hiç ummadığımız yerden koca bir yıkılış. Onlarca İlimizi kaplayan bu koca deprem!
Daha ne olabilirdi derken ikinci "ohal" sebebi.
Bir ömre ne kadar felaket sığar ki? Kendi felaketini dahi unutturan bu olaylar sonrası düşünmeden geçemiyor insan:
"Ne için yaşıyorum?"
...
Üzgünüm elimden gelenin keşke fazlasını yapabilsem.
Kendimi yeterince kahrolmuş hissetmiyorum. Kendi derdimden utanıyorum.
İçtiğim sudan, yediğim ekmekten, sırtımı dayadığım sıcak peteğimden utanıyorum.
Giydiğim kıyafetten, yattığım yataktan, öptüğüm kokladığım çocuğum dan utanıyorum.
Onlardan alınıp sahip olduklarımdan, sadece burdan üzülüp onlar için birşey yapmamaktan utanıyorum.
İnsanlığımdan, aldığım nefesten dahi utanıyorum.
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.