- 419 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Mahalle Kavgası ve Delikanlılık Anlayışı
Sivas’ta Kadı Burhaneddin türbesinin içinde bulunduğu park alanı eğimli bir araziden oluşmaktadır. Ortaokul yıllarımda, bir gün türbenin hemen yanında biraz aşağısındaki boş alanda top oynuyorduk. Dayımın benim yaşlarımda olan küçük oğlu da bizde kalıyordu tatil olduğu için birkaç günlüğüne gelmişti. Benim futboldan pek anladığım söylenemez ama işte arada sırada adama ihtiyaç olunca ve maçlar çok iddialı değilse katıldığım olurdu.
Yukarıdan parkın içinden geçen kaldırımın olduğu yerden gelen bir bağırtı üzerine kafamızı o tarafa çevirdik. Apartmanımızdaki büyüklerden birisi ortaokul son veya lise başlangıcı çağlarındaki bir çocuğa bağırıyordu, parktaki kızları rahatsız ettiği gerekçesiyle. Çok kısa bir süre içerisinde kendisine terslenen çocuğu tartakladığını gördük. Bunun üzerine çocuk giderken dönüp bağırdı, "Burada bekleyin hepinize gününüzü göstereceğim" diye. Sonra bize doğru döndü "Siz ne bakıyorsunuz lan?" dedi. "Siz de bekleyin, birazdan görürsünüz." Parktan çıkıp yukarıya Altuntabak Mahallesi’ne doğru giderken biz oyunumuza geri döndük.
Üç beş dakika oynadıktan sonra, yanımdan yuvarlanan topu ayağımla durdurup elime aldım. Herkes ne oluyor diye bana bakarken "Az önceki çocuk adam toplamaya gitti" dedim. Aramızda orada yaşça en büyük olan Fahri bana baktı, ne dediğimi anlamıştı, kısa bir süre düşündükten sonra "Doğru söylüyorsun birazdan yanında kim bilir kaç adamla gelecek, hemen gidelim buradan" dedi. Olayın ciddiyetini bir anda daha yeni anlayıvermiştik. "Boş ver oynayalım biz, ne olacak ki. Hem bizle ne alakası var" diyenlere kızarak susturdu Fahri. "Haydi evlerimize gidelim bir an önce, çabuk olun" dedi. Bir anda telaşa kapıldık ve koşarak parkın dışına yöneldik. Geride kalan topu fark ettiğimizde içimizden birisi hızla geri dönerek topu aldı ve tekrar bize katıldı.
Apartmanın önüne vardığımızda arkadaşlarımızdan birisi "Bu yaptığımız delikanlılığa sığar mı? Bildiğin kaçıyoruz" dedi. Fahri, "Birazdan döndüklerinde kaç kişiyle geleceklerini bilmiyoruz, kafamızı kırdıklarında görürsün delikanlılığı" diye cevapladı. "Sana o zaman kimse aferin delikanlı adammış demez; ne kafanı kıranlar ne anan baban ne de başkaları. Deseler deseler kırık kafa derler" diyerek tamamladı sözünü. Apartmanın kapısından içeriye girdiğimizde Altuntabak yönündeki yokuştan aşağıya doğru en az 12-13 kişinin indiğini gördük. Birinin kafasında kovboy şapkası vardı, elinde zincir taşıyordu. Kiminin elinde değnek, kiminde demir çubuk, kiminde bıçak vardı. Amerikan filmlerinden fırlamış bir sokak çetesine benziyorlardı ve hepsi de bizden yaşça oldukça büyüktü. Bir dakika kadar mahalleye dalan bu gruba baktıktan sonra hepimiz evlerimize dağıldık. 5 dakika geçti geçmedi kapımız çalındı, yıllar önce Almanya’dan gelmiş olan üst komşumuzun oğlu Serkan abi anneme telaşla "teyze teyze..." dedi geri kalan söylediklerinden hiç kimse hiçbir şey anlamadı. Ama mevzu belliydi. Birkaç dakika sonra başka bir komşumuz gelerek, parkın oradaki bakkal Asım Amca’nın kendisine telefonu açtığını ve "çocukları dışarı salmayın" dediğini bize söyledikten sonra "diğer komşulara da söyleyeceğim" diyerek gitti. Toplanan bu çete 3-4 gün boyunca mahallemizin içinde zaman zaman dolanıp geri döndüler. Polis niye aranmadı o zamanlar bilmiyorum belki iş büyümesin diye büyüklerimiz hiçbirimizi dışarı salmayarak çözümü bulmuştu.
Sivas’ta geçmişte adı kavgacıya veya belalıya çıkmış mahalleler bulunurdu. Elbetteki oralarda yaşayan herkes için genellemek doğru bir şey olmasa da işte adı çıkmıştır bir kere bu yerlerin. Buralara destursuz girmek veya onlarla kavga çıkarmak delikanlılık değil olsa olsa noksan akıllılık olurdu.
© Deniz Karakurt - "Anılar" kitabı