- 615 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
YARGILANMIŞ BİR SÖZCÜĞÜM BEN
‘’En azından, okurlarım olabileceğine inanmak istiyordum. Oysa şu anda biliyorum ki, benim dışımda bu yazdıklarımı okuyacak, okuyabilecek tek kişi var. Bu kişi defterimi yok etmeyebilir de. Karar vermek bana düşüyor. Şu birkaç defterimi yırtıp yakmak, külünü yemek mi, bitirip her şeyi ona da okuttuktan sonra yok etmek mi, yoksa ona bırakmak mı gerekir?’’(Bilge Karasu)
Yargılanmış bir sözcüğüm ben ve yüksündüğüm değil yoksun kılındığım hiç değil çünkü içimde yaşatıyorum ülkümü ve öykümü.
Manen sevginin haşmetinde saklıyım ve g/izinde sözcüklerin
Kalburüstü addedilir miydi sahi yetilerim ve işte ısrarla sevip yazıyorum içimde saklı rüzgârı salıp boşluğa caka atıyorum sözcüklere ve öykündüğüm kuşlara.
Dünümü rehin verdim.
Günü ipotek ettirdim.
Yarınlarsa teminatım ve faiziyle alacağım duyguların itibarı saklı içimde.
İhtimam gösterdiğim yaşam maceram ve künyem ve de korkularım asla tasvip etmediğim değerlerime karşı çıkan söz öbekleri ve insan izlekleri oysaki ben kordan bir acıyım ben kör bir sözcük ben bir yitim ve başa sardığım film.
İçimin izbelerinde değil sözcüklerim bilakis alt bilimcimde depolanmış bir ömür biriktirdiğim ve salkım saçak dünyama anlam kazan gizi yine sözcüklerin.
Duyguların da eşleştiği ve işte ara ara tali yola sapsam da rotamdan sapmadım asla ödün vermedim.
Gönlümdeki o kuş yuvası.
Otağı kurduğum gök kubbe.
Ve de asılı kaldığım…
Ah, be hüzün hep mi askıntı olursun sen bana?
Ama ben sana müteşekkirim çünkü ulaştığım rakımda şükre daha çok şükre meyledip Rabbime koşuyorum ve andaki mevcudiyetimden çıkıp da yola açıyorum ellerimi semaya.
Sedanter bir yaşam iken haiz olduğum, kelimelerin gücünde alıyorum gardımı ve İlahi Gücün dergâhında salınıyorum oysaki benim öyküm yeryüzünde başlayıp gökte sona erecekken, İlahi duyguların esintisi ile nasıl da s/üzülüyorum insan denen iklimde biliyorum da ne kadar aciz olduğumu bu bağlamda sözcükler benim meşrebim ve duygularım ve de yalıtılmışlığım ve işte kimsesizliğimle bağdaş kurduğum kalemim…
Hepi topu tek zerreyim ama müdavimiyim sonsuzluğun ve muallakta kalan ne ise ansızın beliriyor somut bir ışık olarak da yolumu aydınlatıyor çünkü Rabbim bana kalp gözünü bahşetti bunda bir ya da iki yıl evvel.
Bir mizansen saklı olduğum ve kulvarımda at koşturuyorum ve yetim mizacımda öksüz de kalmamak adına gün ve gece dualara sarılıyım.
Bir duvak ki içine saklandığım.
Bir durak ki yaklaştığım.
Bir dua ki sessizliğin haykırışında can bulan ve candan kimse seve içimi ısıtan ve de canıma can katan.
Canımı sıkanlar da yok değil hani.
Can sıkıntısından sadece dualarımla ve sözcüklerimle kurtuluyorum ve içimdeki o derin sızı.
Sızan yüreğimden.
Sinemde saklı ve bağrımda.
Bazen ağrıma giden.
Genelde ağırdan aldığım ve Molla diyorlar içimdeki dervişe.
Bir bedevi isem çöllerde gezen…
Bir renk isem gök kuşağında saklı olan.
Bir ithaf ise kendime bir riya ise sunulan fark ettiğim.
Delişmen mizacım yaralı.
Kalemimse dik başlı.
Kaldığım değil kaybolduğum hiç değil lakin tevazu yüklü ruhumla verdiğim savaş ve el ayak çekildi mi konduğum o beyaz bulut.
İçimin hengâmesi.
Dış sesin çemkirdiği.
Yalnızlığın idamesi.
Ve ikame ettiğim şiirlerim.
Bir fasılmış ki yaşamak ve işte Mehter Marşıyla gelip İzmir Marşıyla gerisin geri gittiğim ama kaçmadığım ama kaçamadığım ve de açamadığım binlerce kapı kapısından kovulduğum nice köy bense köy muhtarlığına adaylığımı koyup İhtiyar Meclisinde ihtiyarlamayı bekliyorum ve de idrak ediyorum.
Kalemin de dipçiği.
Hazır ol da geçiyor madem ömür.
Biteviye nöbet tuttuğum nicesini uğurladığım ve şafak saydığım ve şakağıma dayalı kalemin kalp çarpıntısı ve işte hibe ettiğim dünüm günde saklı kalan gücüm ve gücüme giden ne varsa azat ettiğim ve yüz göz olmadan insanlarla onları içimden gizlice ve uzaktan sevdiğim.
Birileri fısıldıyor kulağıma:
‘’Çok sevme…’’
Çekiştiriyorlar yakamdan:
‘’İçinden sev.’’
İçerlediğim kadar içime çektiğim nefesim ve rüştünü ispatlamak adına kalemin bir bir sektiğim sözcükler.
Künyemde saklı bıçkın rüzgâr ve de hüviyetim.
Küstüğüm zemheri ve mihenk taşı evrenin ve kasvetli havaya gönderme yapıyorum ve dikizliyorum evreni kuş bakışı.
Bir ihtimal.
Bir ihmal belki de.
İnzivada geçen ömrün son deminde hıçkırığımı sonlandıran bilinmez ve de ansızın hâsıl olan nice mucize.
İçtimada olduğum kadar ihtimam gösterdiğim devran ve solumdaki nüktedan yürek sağdıcım bildiğim aşkın da öyküsünü şiirlere kazıdığım.
Bazen bir nesir olduğum bazen bir şiir bazense bir hikâye ya da roman ve işte izotopu olduğum bilinmezin rücu ettiği her fasıl.
Dokunulmazlığım var belki de yazmaya doyamadığım ve sür manşet sözcükler göğün savruk nidalarında iç sesimi kaleme döküp alt yazı geçtiğim ömrün güncesi ve de güftesi iken yazdıklarım.
Ön sözü romanın.
Son cümlesi geldiğim noktanın.
Lakin nokta değil üç nokta özlemimle kalemimin ve sevgimin de bir rivayet olmadığını ispatladığım kadar içimdeki menzile de cephaneyi sakladığım çünkü savaş verdiğim her cephede sözcüklerim iken tek cephanem ve yüreğin atışında hedefi de on ikiden vurmak adına yürekten sever yürekten yazarken yürekten yüreğe kurduğum köprüler sayesinde ayaktayım elbet O’nun izniyle ve de rükû ettiğim İlahi Aşkın şafağını saydığım kadar inanca ve ezana duyduğum İlahi Sevginin dokunulmazlığı sayesinde yaşam mücadelemi daim kıldığım kadar da yazmaya olan sevdamın gerçek olduğu ve hayallerimi gerçek kılmanın güzelliği ile binlerce kere şükürler olsun günüme ve Rabbime…
YORUMLAR
Geniş uyumlu bir kanaviçe.
Her hareket dalgalanmaya açıyor ifadeyi.
Uzun bir yolculuk gibidir.
Çok saygımla Şairim.
Gülüm Çamlısoy
Girift.
Yaralı.
YaMALı da.
Yalnızlığın iz düşümünde büyüyen bir çember gibi...
Çok teşekkür ederim hocam.
Sonsuz selam ve saygımla