- 330 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BU YOLCULUĞUN SONU
İşte geldi haber. Gitti gidenler. Kalanlara sabırlı olmak yeter mi bilmem? Bana öyle geliyor ki gidenin dünyadaki yükü kalanların sırtına çile olarak yükleniyor. Her kaybedilenin sıkıntıları kalanların sırtına fazladan yüklenen bir çile oluyor.
Sahi gitmek için gelen bizler neyi paylaşamıyoruz? Nasıl unutuveriyoruz gideceğimizi? Her giden sarsmalı beynimizi oysa. Her giden sırada olduğu endişesini taşımalı. Taşımalı, taşımalı da bilerek veya bilmeyerek kalpler kırmamalı. Hatır saymalı, hatır yapmalı da hayırlı şahitleri olmalı giderken. Hayırlı dualar gönderilmeli gidişimizin ardından.
Yollar uzar gider gittiği yere kadar. Yıllar eklenir de eklenir yorulup tükendiği noktaya kadar. Her gidilen nokta birer gelişe gebedir sanki. Gelenin mutluluğu gidişin ağıtlarıyla yankılanır gök kubbede. Gök kubbenin bağrı taşıyamaz da ağıtları, hüzünleri, ıstırapları yağmur yağmur boşanır yeryüzüne.
Yeryüzünün bağrı geniştir. Her şeyi kucaklar. Yeni geleni güllerle, papatyalarla ve bilumum çiçeklerle karşılar. Gülücüklerle, sevgi kundağına sarar da mışıl mışıl uyutarak büyütür. Tamam da neden “uyusun da büyüsün” denir? Nedense bana ters geliyor. Uyutarak büyütme yerine uyutarak dinlendirip sevgiye doyuran ninnilerle büyütsek daha iyi olmaz mıydı? Sevgiye doyan insan insanları sever de ailesine, çevresine, milletine ve insanlığa faydalı olmaya gayret eder. Gidişe doğru pişmanlığı az, iç huzuru fazla bir yolculuğun hazzını yaşar.
Gidiş yolculuğunun yollarına gülleri, çiçekleri, ağaçları, kelebekleri, böcekleri seren yeryüzü, yolcularını oyalamakta da pek maharetlidir.Giden canlıları dinlendirmek için kucağını açar dünyamız. Bu yorgun yolcuyu da bağrına koyar emanet bilinci içinde. Emanetimiz yeryüzünün merhametli bağrındadır artık. Bu yolcu da paketlenmiş, değişmeyen adrese teslimdir sanki… Acaba yolcumuz,dünyada bu halini tefekkür edip de hazırlıklı olarak mı geldi yeni mekanına? Yoksa hay huyla geçen yolculuğunda hiçbir şeyden ibret almayıp kıra kıra, döke döke düştü mü yerin bağrına? Biz hepsini rahmetle anarak dualarla emanet edelim de değişmeyen adrese; sonra yolculuğa devam edelim isterseniz. Duadan başka elden ne gelir ki? Rahmeti geniş olan Rabbimizin affına bizim gücümüz yetersiz kalır tabii ki.
Eğer gidenimiz olmazsa nasıl hatırlarız gidiş yolculuğumuzu? Eğer bizimle yola çıkanlar bir bir düşmezse yeryüzünün kucağına, nasıl hazırlanırız mukadder sonumuza. Daha dün buradaydı ve ben onunla ne kadar mutlu vakitler geçiriyordum.” Bu insan çok güçlü vay be!” derdim de mukadder son hiç gelmezdi aklıma. Bu insan gittiği yerde de çok güçlü mü acaba? O kadar neşeliydi, O kadar şen şakraktı ki “hiç kimse ve hiçbir şey onu üzemez” diyorduk. Bak şimdi gidişiyle o üzdü bizi vay be!... Sahi giderken o da üzüldü mü? İnsanlar farklı farklı özelliklere sahip olsa da gittikleri adres hiç değişmiyor ama.
O zaman nasıl olmalı bu yolculuk? “Bir daha mı geleceğiz dünyaya?” diyerek şan şöhret şatafatla mı yolculuk yapmalıyız? Ya da “Bir daha gelmeyeceğiz dünyaya?” deyip tamamen faydalı, hikmetli ve ibretli bir yolculuk mu olmalı hayat yolculuğumuz?
İşte insanı çıldırtacak, devrelerimizi yakacak mühimin yetersiz kaldığı dehşetli soru: Gidişimiz bir son mudur yoksa sonsuzluğa açılan bir kapı mı? Bu kapıdan girdiğimizde hangi yolcu daha avantajlı okuyucularım, takdir cüz’i de olsa sizindir. TURGUT YILDIZAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.