- 455 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Savaş ve Barış iki Dost ya da kardeş
Savunma sanayi, savunma sanayi diyerek silah üretmek dünya devletlerine satmak, pazarlamak ekonomik çıkar sağlamak amacıyla silah üretmenin ve diğer devletlere satmanın savunma sanayi olduğuna inandırmak amacıyla kullanılan savunma sanayi nakaratlarına kendilerinin, silah üretmenin satmanın pazarlamanın savaş sanayi olduğunu bildikleri halde savunma sanayi nakaratına bile bile kendilerini inandırırlar ve inanırlar. İşin aslı savaş sanayidir.
Savunma diye bir şey kabul edilemez ,tankla tüfekle füzeyle bombayla karşılık vererek savunma siye bir şey yoktur. Savaşı karşı taraf başlatmış olsa bile saldırdığında kurşun sıkmanız bomba atmanız savunma olamaz, olmaz. Savaşıyorsunuz demektir. Sonuçta saldırana karşı kurşun sıkarak bomba atarak çoluk çocuk kadın kız insanları öldürüyor katlediyorsunuz bunun adı savunma olamaz.
Savunma size atılan bombadan, sıkılan kurşundan saklanmak kaçmak kurtulmak korunmaktır. Yoksa sizin de kurşun sıkmanız bomba atmanız insanları öldürmeniz savaş ettiğinizin göstergesidir. Şimdi bana bizim tanlarımız ateş ettiğinde kır çiçekleri atıyor, tüfeklerimiz ateş edince kurşun yerine gül fırlatıyor diyemezsiniz deseniz dahi kimse inanmaz.
Barış ve savaş iki dosttur. Barış da savaşın kardeşi sayılır. Barış seslerine de inanmıyorum. Neden mi? Barış diye tutturanlar sürekli barıştan bahsedenler savaşın varlığını kabullenmiş. Savaşın gerekliliğini savaşların olmasının doğallığını kabullenmiş, savaşların varlığının kaçınılmaz olduğuna inanmış. Yoksa barıştan yanayız, barış istiyoruz sözleri yükselmez. Aslında barış diye bir şey kabullenilemez.
Barış yorgun savaşçının dinlenme müddetidir. Şu açıdan bakarsak bire bir örtüştüğünü görürüz.
Örneğin:
Bir futbol maçını düşündüğümüzde sahada 11 kişilik iki takım ve yedekleri vardır. Hakem düdüğü çaldığında oyun kurallar çerçevesinde başladığında kırk beş dakika oynarlar kırk beş dakika sonra mola verirler ara verilir. Bu devre arasında oyuncular ne yaparlar? Su içerler su ihtiyaçlarını giderirler, tuvalet ihtiyaçlarını giderirler dinlenir ve sakatlık bakımlarını yaptırırlar taktik alırlar.
Bu durum savaşta ateş kes ilanına benzer, ateş keste de taraflar mühimmat tedarik ederler, yerler içerler korkusuz uyku uyurlar imkanları varsa yıkanırlar yaralıların tedavisi yapılır vb...
Devre arası bittiğinde takımlar tekrar yerini alır ve ikinci kırk beş dakikalık süre başlar ve kırk beş dakika tamamlandıktan sora maç biter. Maç bitimi bir dahaki maça kadardır. Bir haftalık bir süredir. Bu süre içerisinde futbolcular beslenirler, günlük ihtiyaçlarını giderirler, sakatlananların tedavisi yapılır. Gelecek maça hazırlık için taktik çalışmaları yapılır. Uyurlar moral depolarlar hazırlanırlar.
Savaştaki barış da aynı böyledir. Barışta dinlenilir, lojistik ihtiyaçlar giderilir, yaralılar tedavi edilir, mühimmat depolanır silah bakımları yapılır en iyi şekilde eğitim çalışmaları yapılır savaşa hazırlanılır.
Barış yorgun savaşçının dinlenme müddetidir. savaş nedir?
Savaş veya harp, Ülkeler hükümetler, bloklar ya da bir ülke içerisindeki toplumlar isyancılar veya milisler gibi büyük guruplar arasında gerçekleşen silahlı çatışma.
Genellikle dini inançlar, milli duygular, siyasi emeller amaçlar, ekonomik çıkarlar doğrultusunda Ülkeler, hükümetler, ülke içerisindeki toplumlar, isyancılar arasındaki silahlı çatışma.
Diplomasinin uzlaşmaları çözmede başarıya ulaşamadığı durumlarda sonuç elde etmek amacıyla en az iki organize taraf arasında silahlı kuvvet kullanma yoluyla şiddete başvurulması, Uluslararası sistemin ana aktörleri olan ülkeler, bloklar ya da bir ülke içerisindeki şiddet kullanma kapasitesine sahip büyük guruplar arasında gerçekleşen, büyük ölçekli fiziksel şiddeti içeren çatışma ya da çarpışmadır.
Savunma nedir: Yapılan saldırıya karşı kendini korumak, gelebilecek saldırıya karşı önlem almak. sapılacak saldırıya karşı koymak, karşılık vermek değildir.
Barış nedir? Karşıdan gelen tepkiye karşı korunma sağlamak. Bu susmakla da olur konuşmakla da olur. Barış kelimesi genel anlamda düşmanlığın, bir insana karşı duyulan öfke ve nefretin başka bir insan tarafından beslenmemesi, birlik bütünlük, uyum, sessizlik ve huzur içinde yaşamak.
Örneğin: Yapılacak silahlı saldırıya karşı çelik yelek giymek ( günümüzde güvenlik güçleri) daha önceleri kalkan kullanmak zırh giymek. Savunmaya örnek.
" Monteguieu" göre
İnsanlar toplum halinde yaşamaya başlar başlamaz zayıflık duygularını yitirirler, aralarındaki eşitlik yok olur. Savaş hali başlar.
Her toplum kendi kuvvetinin farkına varır. Bu da milletler arası savaş demektir. Her toplumda kişiler kuvvetlerinin farkına vardığında, toplumun sağlayacağı menfaatleri kendi menfaatleri doğrultusuna çevirmeye çalışırlar. Buda kişiler arasında savaş durumu demektir.
Bu savaş durumları insanlar arasında kanunlar yapılıp yerleşmesine sebep olur. Bakarlar ki büyük bir gezegende oturduklarına göre çeşitli toplumların bulunduğunu düşünür ve toplumlar arası bağları düzenlemek için kanunlar yaparlar. Böylece "Devletler Hukuku" oluşmuştur. Beraber yaşamak durumunda oldukları bir toplumda ki insanlar yönetenlerle yönetilenler arasındaki bağları düzenleyecek kanunlar yaparak " Siyasi Hukuku" beraber yaşamak zorunda oldukları toplumdaki insanların bütün vatandaşların arasındaki bağları düzenlemek için kanunlar meydana getirerek adına da "Medeni Hukuk" demişler.
Devletler hukuku tabii olarak şu ilkeye dayanmaktadır.
Bütün milletler barış halinde iken bir birlerine ellerinden geldiği kadar iyilik edecekler, savaş halinde iken kendi gerçek menfaatlerine zarar vermemek şartıyla birbirlerine mümkün olduğu kadar az kötülük edecekler.
Savaşın amacı zaferdir. Zaferin amacı istiladır. İstilanın amacı ise varlığın devamıdır. Devletler hukukunu teşkil eden bütün kanunlar bu ilke bundan önce konusu edilen ilkelerden doğmalıdır.
Bütün milletlerin Devletler Hukuku vardır. Tutsaklarını yiyen İrokua’ların bile bir birlerine elçi gönderip elçi kabul ettiklerini görüyoruz. Savaş ve barış hukukunun ne demek olduğunu bilirlerde ondan.
Ama işin kötüsü şu ki Devletler Hukuku gerçek ilkeler üzerinde değildir.
Bu iki kelimenin bizim gençlik değil çocukluk, ortaokul (1973-75) yıllarımızda...
Yetmişli yıllardan bundan elli yıl kadar önce öğrencilik yıllarımız çocukluk on üç- on beş yaşlar. O zamanlar okul tam gün sabah akşam devam ederdi, son zil çalıp çıktığımızda evlerimize gitmek için mahallelerimizin yolunu tutardık. Kahvehane kültürü çok fazla idi oturduğumuz sokağa gideceğimiz cadde sağlı sollu kahvehane idi bunlardan bir kaç sene öncesine kadar açık olduğunu biliyorum. Kağıt oyunları okey gibi oyunlar serbestti O zamanların sözüyle kumar oynamak tabi çayına kahvesine gizli gizli parasına kumar oynayanlarda vardı. Okuldan çıktığımızda bizlere ses çıkarmayan Yaşlıların gelmediği gençlerin takıldığı arada bizleri de idare ettikleri kahvehaneye giderdik. Kağıt oyunu oynardık hatta paramız olduğunda bizde kakaosuna oynardık fakat bazen oyun tatsızlaşır neredeyse kavga edecek duruma dönüşürdü. Birde bitirimhane denen gizli parasına kumar oynatan yerlerde vardı sahiplerine kabadayı külhan bey derlerdi Baya bir itibarları da vardı sözleri geçerdi...
O yıllarda Hippiler türemişti Çeşit çeşit kıyafetler giyinen sakallı yırtık pırtık giyinen kocaman kocaman paçalı pantolonları, Bitli uzun saçları olduğu söylenen hippiler çok anlatılır konuşulurdu. Hippiler her yerlere "savaşma seviş" "savaşa hayır" "savaş yapma sex yap" yazarlardı
Anarşistlerde vardı herkesin ağzında haberlerde devamlı konu edilen. Büyüklerin anlattıklarından duyardık üniversite öğrencilerinin kavga ettiklerini birbirlerini dövdüğü yaraladığını, onlar hakkında anarşist derlerdi. Üniversiteye gidenler tanınırdı Gönen küçük bir kasaba idi falancanın oğlu okulda anarşistlik yapıyormuş komünist olmuş Falancanın oğlu faşist olmuş diye duyardık.
Anarşi kelimesi yönetimsizlik kargaşa anlamına gelir. Ana düşünce kişilerin devlet olmadan da adil ve uyumlu bir şekilde yaşayabileceklerini savunmak. Anarşist anarşizm ruhu ile özdeşleşmiş bu görüşü kendine ilke edinmiş pasif eylemleri olan kişiye verilen isimdir.
Fakat böyle olmadı. Çok ileri gidildi hatta militan denen sivrilen kişilerin liderlik konumunda elde ettikleri gücü menfaatleri doğrultusunda kullandıkları guruplar oluşturdular.
76-78 Lise yıllarında kendimi öğrenci olaylarının içinde bulu verdim. Bende anarşist olmuştum. Fakat okul çıkışında öğle tatillerinde mahalleye beraber yürüdüğümüz okul arkadaşlarımla, sınıf arkadaşlarımla hatta aynı sırayı paylaştığım sıra arkadaşımla karşı karşıya geldik düşman olmuştuk. Sonucunda gençliklerini ceza evlerinde geçirenler, idam edilenler oldu. Ceza evlerinden çıkanlar şimdilerde bir birbirleriyle dost.
Savaş ve barış iki dost.
Barış yorgun savaşçının dinlenme müddeti imiş.
Peki ne olacak nasıl olmalı? Paylaşmalı...
Adaletli ve adil bir paylaşım olmalı, paylaşılmalı, yaşam hakkı tanınmalı, yaşatılmalı...
Hoş görülü, Adaletli ve adil paylaşır karşınızdakini yaşatırsanız, yaşamasına izin verirseniz yaşam hakkı tanırsanız savaş söz konusu olmaz.
Ulus devletler insanlarıyla milletiyle, vatandaşları ile Vicdani, ahlaki ölçüler içerisinde adil ve adaletli paylaşmalı, yaşam hakkı tanımalı...
Dünyada da adaletli adil vicdani ve ahlaki ölçüler içerisinde paylaşılmalı, Uluslar arası ilişkilerde devleteler arasındaki paylaşım hoş görülü adil ve adaletli olmalı. Devletlere, topluluklara, milletlere toplumlara yaşam hakkı tanınmalı yaşatılmalı yaşamalarına izin verilmeli
En önemlisi Uluslararası hukukta, vicdani ahlaki hoşgörülü adil ve adaletli paylaşım, yaşam hakkı tanınması ve yaşatılması ilkesi Uluslararası Hukuk ilkesi olarak kabul edilmeli...
---------------------------------------------sevgilerimle...
----------(pitik)...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.