- 280 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Geliyorsun!
Biliyorum; geliyorsun! Biriktirdiğim acılı ve acısız suskunluklarım bittiğinde düştün yola! Dürüstçe! Şemsiyesiz yağmur yüklü bulutların altından geçerek ve gökyüzünün karanlık pus yüklüsisleri arasında aradığı bahar tazeliğinde duyguydu senin ki!
Biliyorum; geliyorsun! Tahrip olmuş zamanı, içimizde ki birikmiş yaraları otamak, onarmak ve sağaltmak için! Korkup kaçarak kendimizi sakladığımız ve ağlamaktan yorulan bedenlerimizi dinlendirmek için! Geliyorsun! Gözyaşlarımıza musallat olan sevda suskunluğunun beyitleriyle … Zaman ve mekan kıskanıyor seni! Tuşlara vurmanın ksvetini yaşarken, kor parçası düşlerimiz parçalanıyor zamanın elinde! Sınırı geçmek için dikenli tel örgülerini parçalayarak kann revan içinde sınırı geçen mülteciler gibi sevinçliyiz! İyileşen yaralarımızla! Bir daha kanamaması temennisi adına! Kandığımız nice duygular ve mantık adına!
İlk önce gözlerinde ki gülümsemeyi keşfettim geceye hükmeden milyonlarca yıldız adına! Hayat müşterektir diye sızlana sızlana! Kırılgan yanlızlığımı söylediğin muhteşem nameler kaldırdı tedavülden! Bu yüzden sana yağıyorum tüm aşk baharları adına! Dipten gelen bir dalgayla! Vururken senin kıyılarına! Arına arına, arlıca! Önce çocukluğmuzu topluyoruz ve toplamaya başlıyoruz geçerken unuttuğumuz sokaklarda! Sonra geri kalan hayatı toparlıyoruz beraber seninle yarım kalan ne varsa silmek adına! Ve başlıyoruz onu onarmaya!
Geliyorsun; daha seni tanımadan geçirdiğim binlerce yıl adına! Avuçlarım korkmuyor artık, avuçlarını kavramak tutunmak adına! Biliyorum; düşünüyorsun sen de, içimdeki bahar kıvılcımın seri şarkılarını söyleyen ardıç kuşları adına! Geliyorsun; sakin adımlarla, canımın cananı olmak adına! Şu anda ve daima! Yokluğunda, bir adres soran yabancı gibiydim kendime! Ve yürüyordum yönünü bulmak için telaş içinde! Yürüdüğüm adımları topladım bu yüzden sana bölmek adına! Ölmek adına!
Bölünmeden büyümek adına! Geliyorsun; daha ay doğmadan gecenin karanlığında! Bizi tutsaklığımıza alıştıran seyirin sessiz dakikaları içinde! Silinircesine! Hızla yayılan kararlılığın sonrasınd! İpeğe yazıyoruz adımızı! Bezler yırtılır korkusuyla!
Ayrılık mı? „Onu çok yaşadık“ diyoruz birbirimize! Gülerek! Hüzünlü gözyaşları eşliğinde! Bir virüsün vücuttan atılması gibi atıyoruz dağınıklığını zamanın yaşamak uğruna! Geliyorsun; bir çocuk heyecanı gücünde! „Merhaba“, diyorsun sessizce! Perişanliktan eser kalmıyor böylece! Geliyorsun; omuzunda bir omuz çantası ve çektiğin acıları doldurduğun valiz içinde! Döküyoruz onu, hemen en yakında ki nehire! Ve seyirediyoruz akıp gidişini acıların nehirle birlikte! Her şey akıyor! Sürekli bir devinim, bir hareket, bir evrim, bir değişim ve bir devrim oluyor böylece! Geliyorsun; yeni yarınlar yaratmak için! Bir düğün sevinciyle! Elinde kitabın ve okumayı bıraktığın yerdeki ayraçın! Geliyorsun; yolların ve yılların masalını anlatmak ve dinlemek için! Ve bu defa, geriye doğru değil; ileriye doğru yıkılıyoruz! Şence!
Bir bakış! Geliyorsun; zamanın yorgun anlara kilitlediği bir „Aralık’da“ gelipte içime yerleşen tüm estetik aletlerin resmiyle! İki kilit bükümüyle deviriyorum giriş kapısını sana açarken! Yanlızlığımızı silmek ve yok etmek adına! Ve önümüzde bize ait kokuların içine sineceği koca bir hayatı kucaklayan zamanla …
Geliyorsun; hani bir türkü’nün dizelerinde söylediği gibi: “Sırlarımı söyledim dağlara dumanlara / Ben yazarken ağladım okurken de sen ağla”. Ama sen ağlama! Şimdi ben varım! Tükenmiş boşlukları doldurmak adına! Yol uzun değil!
Sosyolog H. Hüseyin Arslan - Elst- Hollanda - 19.01.2019
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.