- 317 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Bir düş karmacası
Annem ve onun annelerinin her zaman dediği bir şeydi, "fazla düşünmelerim". Bazı insanları alıp pembe bulutlar üzerinde gezdiren kalbim, (tabiki bazısını da umay ananın kazanına atar cinsten nefret ile yaşayabiliyor.) konu kendi yaşantım olunca derin bir sessizlik gürültüsünde yankılanıyordu. Neredesin? Neden yapmıyorsun? sorularını her mırıldanışımda kulaklarımı sağır eder cinsten yankılar içimde dolaşıyordu. Olmuyordu ve hayat bazen karışılık bekleme dedirteniliyordu. Ama bildiğim ve yegâne emin olduğum şey, karşılık beklemeden de bir şey yapılmadığı bu dünyada. Değer verdiğin kişiden de aynısı kadar bir değer bekliyorsun. Alıp onu koyduğun odalarda kendini arıyorsun. O odalarda bir damla huzur verecek bir kanıt yoksa, işte o zaman oturup düşünüyorsun. düşün, düşün.. Kendi kendine sorular soruyorsun. Başına, gözüne ağrılar giriyor, uyku tek arkadaşın oluyor. Ama işin özünde beklenilen değeri görememek var ya. İçinde biraz da nefret oluyor. Onun için göze aldığın şeyler, arkana döndüğünde tek tek pişmanlıklara dönüşüyor. salaklığına doyamıyorsun. Salakça mı hissediyorsun? Evet salaklığına doyma! zaaflarına doyma. Sağdan soldan bir iki telkin duyuyorsun, hepsi "takılma, boş ver" tarzında safsatalar. Olmuyor işte. bi bok yaşanmış ki, içine sis gibi çöken bir kara duman var ki takılmışsın, boş veremiyorsun. Yine dolusun, hala doluyorsun. Atlatmak istiyorsun. Çareyi şişelerin dibinde arıyorsun. Ama olmuyor. karşındaki ne kadar düşünmüyorsa, sen onun yerine de düşünüyorsun. Descartes üzerine alınmasın lütfen, düşünüyorum ama ben bu sefer yokum
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.