zamansız ıı
Funda ve Yıldırım caddenin karşısına geçmişlerdi bile,
harabe halde kalan kafeye arkaları dönüktü,
duraksadılar bir birlerine baktılar;
Yıldırım’ın yüzü hayranını bekleyen
şaşkınlığın ve anlamsızlığın soru işaretleri ve ünlemleri ile
şekillendirilmiş kübist bir portre gibiydi.
yavaşça arkalarını döndüler;
toz bulutu kalkmış aksiyon filmlerini andıran bir sahne ortaya çıkmıştı.
kafe,
ölümden son anda kurtulmuş insanların şükür söylemleri ile
kendini bir an önce dışarı atmaya çalışan müşterilerini
ve personellerini yolcu ediyordu.
caddenin kalabalığı çölde leşe toplanan kargalar gibi
meraklı insanlarla dolmuştu
ve cadde trafiğe tıkanmış haldeydi,.
Yıldırım derin derin nefes alıyorken
Fundaya döndü bir şeyler söyleyecekti
fakat sustu,
Funda bu arada Yıldırım’ı süzüyordu,
hafif beyazlıklar serpilmiş
ortadan ayrılmış kumral saçları kulaklarını örterek
gözlerini perdelercesine önüne düşüyordu,
keskin bakışlı kahve gözleri adeta bir kartalı andırıyordu,
güçlü çene kıvrımları üzerinde dudakları ince kalmıştı
ve üzerinde ki burnu ise oldukça büyüktü,
bir yetmiş beş boylarında Yıldırım çok yakışıklı sayılmazdı
fakat ellili yaşlardaki bu adamı atletik vücudu çekici kılıyordu.
YORUMLAR
işgal
bu arada senin o güzel şiirlerin neredeler