- 377 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşamak umuttur
Elif on altısını doldurmadan evlilik denen o mekanın içinde bulmuştu kendini. Yaşıtları sinamaya ,arkadaşlarıyla gezmeye devam ederken o suratsız kaba bir adamla yaşamaya başlamıştı. Evliliği nasıl kutsal saymışlar bunu da bilmiyor, içten içe kızıyordu.
Babası Mehmet bey Elif’in düşüncesini bile sormadan Salim ağaya biricik kızını vermeye söz vermişti. Kızı liseye başladığında Salim ağadan bir miktar borç para almış onu da ödeyememişti. Borcunu ödemediğinde kızını alacağını önce söylemişti. Salim o çevrede tefecilik yapan belalı bir insandı.
Elif Mehmet beyin tek çocuğu idi. Karısını Elif’in doğumunda kaybetmişti. Kızına bu zamana kadar hem analık hem babalık yapmış, bu yaşa getirmişti.
Çaresizlik mendebur Salim’e boyun eğdirmeye kadar getirmişti. Bu yaşına kadar fakirliğine hiç bu kadar üzülmemişti.
Elif kuzuların ve oğlakların doğduğu, ovaların çimene büründüğü bir ilkbahar günü Harmanlı’ya yakın olan Meydan köyüne , at üzerinde allı şanlı bir düğünle gelin gitti. Elif’in düğün günü babasıyla vedalaşması , orda bulunan köylüleri sicim gibi ağlattı. Evdeki hesap çarşıya uymamıştı. Üniversiteyi kazandığı halde Elif okuluna gidemedi.
Elif Meydan köyünde ev işleriyle uğraşarak vaktini geçiriyordu. Salim’in evden erken çıkmasına sevinirdi. Boş zamanlarında getirdiği kitapları okuyordu. Kitaplar en iyi dostu , sırdaşıydı. Bunlardan Yaşar Kemal’in İnce Memed‘ ine bayılmıştı. İnsanların cahilliği ve ağalığın üstün olduğu toplum kendine yabancı gelmiyordu. Yıllardır süregelen toplumun kanayan yarasıydı.
Elif babasını özlüyordu. Salim’e “ beni babama götür “ diye yalvarıyordu. Yalnız kendi söylüyor kendi dinliyordu. Salim ‘in
Umurunda değildi .O kimi bulur kazıklarım, nasıl çok para kazanırım hesabını yapıyordu. Tek başına gitmesine de izin vermiyordu.
Salim otuzunu geçmiş ,uzun boylu,cılız , çok zayıf bir insandı. Siyah saçları yandan ayrılmış , yuvarlak yüzü çirkinliğini açığa çıkarmıştı. Sevimsiz itici biriydi. Yüzü gibi kalbide kötüydü. İnsanlığından nasip alamamış, vicdandan yoksundu.
Elif günden güne daha güzel olmuştu. Başörtüsünün altından dökülen uzun kınalı saçları , iri ela gözleri, dolgun dudakları ve beyaz teni görenleri arkasından bir daha baktırıyordu.
Salim güzel bir kadına sahip olduğundan havalara girer, havasından geçilmezdi. Yürüyüşü bile değişmiş, kasıla kasıla ,mor akik taşlı tesbinini çekerek dolaşırdı. Çok küçük sebepler arayarak öfkesini şiddet uygulayarak Elif’ e kusuyordu.
Günler ayları kovalarken zaman su gibi alıp gidiyordu. Son zamanlarda Elif rüyalarında babasını görüyor, Salim’i ikna etmek için kırk dereden su getirirdi. Salim bugün yarın diye erteliyor, bildiğinden asla vazgeçmezdi.
Oysa hayat ertelemeye gelmiyordu?
Öyle böyle derken mevsim sonbahardı. Hava soğumuş , aralık yazdan kalma güneşiyle avunuyordu. Yapraklar sararmış ,ağaçların çoğu çıplaktı.
O gün amca oğlu Kemal Meydan köyüne gelmişti. Kemal yeni askerliğini yapmış sırım gibi bir delikanlı olmuştu. Çocukluğundan beri Elif’i beğeniyor, platonik bir aşkla seviyordu. Kendinden başka kimse bilmiyordu bu sevgiyi . İki yıllık askerlik döneminde hayallerinde Elif vardı. Kemal uzun boylu , esmer tenli, dalgalı saçları daha kendini bir yakışıklı kılıyordu. Fakir insanın sevgiside ucuz olurdu.
Meydan köyüne gelmişken Elif’e uğramak geldi aklına. Köyde çeşme başında bir kız çocuğuna evi sordu. Ufak köylerde herkes birbirini tanırdı.
Çocuk eliyle işaret ederek
-Aha bu ev abi dedi . Koşar adımlarla utanarak kaçtı.
Kemal çekinerek kapıyı vurmaya başladı .
Salim ağa gelse kapıyı dövmez , anahtarı ile açardı . Kim bu vakit gelen diye düşünerek Elif ayaklarını yere sürterek kapıyı açtı.
- Buyur Kemal sen miydin -
- Evet benim seni görmeye geldim . dedi Kemal.
Hal hatır sorgusundan sonra Elif babasını sordu.
Kemal babasının öldüğünü duymadığını anladı. Baban ağır hasta diyerek geçiştirdi.
Kemâl’in adını rahmetli amcası kurmuştu. Atatürk’ü çok sevdiğinden , kendisininde oğlu olmadığından bunun adı Mustafa Kemal olsun demiş abisine . İsim uzun oluyor diye evdekilerin hepsi Kemal demeye başlamışlar .
Sevdiği amcası Mehmet beyde gururla senin adını ben kurdum diye çoğu zaman Kemal’e böbürlenmiş. Keşke sağ kalaydıda yine hava ataydı diye düşündü .
Kemal inceden inceye Elif’i süzüyordu. Alnındaki morluk ,kara erik gibi oturmuştu.
-Mutlu musun Elif , seni iyi görmedim diyecekken kelimeler ağzında yutuldu.
Elif ‘in ayağında mor laylon terliği, üzerinde beyaz çiçekli şalvarıyla kendini dışarı attı.
Koşar adımlarla köyünün yolunu tuttu. Salim isterse gelip beni öldürsün diye usunda öfkeler dolaşıyordu. Kemal arkasından yetişmeye çalışırken vakit ikindini geçmişti.
Çam ağaçlarla dolu köyünün ana yoluna girdi.
Babasının evine gelen Elif elleri titreyerek kapıyı dövdü.
Devamı var.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.