- 261 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HES GERÇEĞİ
Açılımı “Hidro Elektrik Santralı” olan HES, su enerjisinden istifade edilerek elektrik enerjisi elde etmek üzere kurulan santrallerdir. Elektrik üretimi ise, suyun kinetik enerjisinin su türbinlerini belirli bir devirde döndürerek mekanik enerjiye dönüştürülmesi ve bu mekanik enerjinin de jeneratör aracılığı ile elektrik enerjisine dönüştürülmesi suretiyle gerçekleştirilir.
Çok çeşitli sınıflandırmaları olan HES’lerin en yaygın olarak kullanılanları “depolama” durumuna göre gruplandırılan “HES”lerdir.
Depolama Durumuna Göre Sınıflandırma:
Depolamalı (Baraj Göllü veya Doğal Göllü) HES’ler
Depolamasız (Kanal Tipi veya Nehir Tipi) HES’ler olmak üzere iki çeşittir.
Son yıllarda ülkemizde yaygın bir şekilde yapılmaya çalışılan ve doğal çevreye zarar verdiği görülen HES’ler, ikinci grupta belirtilen HES’lerdir. Depolamasız nehir tipi HES’lerde debi düzenlemesi olmaz. Santralin üreteceği elektrik enerjisi mevsimlere bağlı olarak değişir. Üretilecek güvenilir enerji, akarsuyun doğal şartlarda gelen minimum debisi ile sınırlıdır. Eğer Nehir Tipi Santrallerin membaında büyük barajlar varsa, o barajların rezervuarlarında sağlanan debi düzenlemesinden mansaptaki (dere yatağı) nehir tipi santraller de istifade ederler. Bu durumda onların ürettiği güvenilir enerji de büyük miktarda artar. Ekonomik yönden değerlendirildiğinde baraj yapım maliyetinin daha yüksek olacağı açıktır. Ayrıca, barajların arkasında oluşan büyük su kütleleri nedeniyle yüksek miktarda arazi kullanımı söz konusudur. Dolayısıyla, yalnızca enerji üretiminin amaçlandığı Proje’de regülatör (nehir tipi) seçeneği öne çıkmaktadır.
Sivil Toplum Kuruluşları ve çevre duyarlılığı olan aydınlarımızın haklı olarak kopardıkları kıyamet bundan sonra başlamaktadır. Aslında mevcut yasalara bile adam gibi uyulsa depolamasız HES’lerin doğal yaşama çok fazla zarar verdiği söylenemez. Ancak uygulamalar hiç de öyle değildir. İlk bakışta masumane bir şekilde “enerji üretmek” için yapıldığı veya yapılacağı söylenen “depolamasız” HES’lerin giderek doğa katliamına yol açtığı ülkemizin birçok yerinde görülmüştür. Bu nedenle Ordu’da yapılmakta olan HES’lerde bu katliamın görülmesine müsaade edilmemelidir.
4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde halen piyasada faaliyet gösteren veya gösterecek tüzel kişiler tarafından hidroelektrik enerji üretim tesisleri kurulması ve işletilmesine ilişkin üretim, otoprodüktör (kendi üretir) grubu lisansları için DSİ ve tüzel kişiler arasında düzenlenecek “Su Kullanım Hakkı Anlaşması” imzalanması gerekmektedir. Bu kapsamda, “Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetinde Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” çerçevesinde “Su Kullanım Hakkı Anlaşması” düzenlenir.
Bu anlaşmada suyun kullanımı ile ilgili hidrolojik, jeolojik, ekonomik, sosyal, çevresel vb birçok hususla ilgili düzenlemeler yer alır.
“Can suyu” ekolojik dengenin korunması amacıyla son 10 yıllık ortalama akımın %10 suyun kullanımından sonra mansap kısmına (dere yatağı) en az bırakılması gereken su miktarıdır.
Tesisi yapacak olan şirketin sorumlulukları yasalarda belirlenmiştir. İşte size Su kullanım Yönetmeliğinin kısaltılmış ilgili maddesi:
Şirketin Yükümlülükleri;
Madde 4: Hidroelektrik enerji üretim tesislerinin bulunduğu bölgenin havza gelişimine paralel olarak DSİ tarafından yürütülmekte olan çalışmalar çerçevesinde işletme planları DSİ tarafından yapılır ve şirkete bildirilir. Şirket bu planlara uymakla yükümlüdür.
Şirket, dere yatağının su alma yeri mansabında doğal hayatın idamesini sağlayacak ve bu kesimde su haklarını karşılayacak miktardaki suyu yatağa bırakacaktır. Doğal hayat için dere yatağına bırakılacak suyun miktar ve zamanlaması, kurulacak hidroelektrik enerji üretim tesisleri ile ilgili şirket tarafından hazırlanarak Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan onay alınacak olan ÇED, Proje Tanıtım Dosyası’nda belirlenecektir. (Ek cümle: 18/08/2006 - 27323 S.R.G. Yön/7.mad) Ancak, doğal hayatın devamı için mansaba bırakılacak su miktarı projeye esas alınan son on yıllık ortalama akımın en az %10 u olacaktır. ÇED sürecinde ekolojik ihtiyaçlar göz önüne alındığında bu miktarın yeterli olmayacağının belirlenmesi durumunda miktar artırılabilecektir. Belirlenen bu miktara mansaptaki diğer teessüs etmiş su hakları ayrıca ilave edilecek ve kesin proje çalışmaları belirlenen toplam bu miktar dikkate alınarak yapılacaktır. Nehirde son on yıllık ortalama akımın %10 undan daha az akım olması halinde suyun tamamı doğal hayatın devamı için mansaba bırakılacaktır.
Yasalar ve yönetmelikler sadece halk kitleleri için yaptırım gücüne sahip değildir. Su kullanım hakkını alan veya alacak olan şirketler ve özel kişiler de yasalara karşı sorumludurlar. Artık çok gerilerde kalmış olması gereken vahşi kapitalizmin ilkel kalıntısı “Param var, ben her şeyi yaparım” demeye getiren yaklaşımlar, aklını başına almalıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.