İnsanın Kaderi
Kader, Allah’ın geçmiş ve gelecek bütün olayları ezeli ilmiyle bilmesidir. Yaşanmış ve yaşanacak bütün olaylar zinciri, an an detay detay Allah katında planlanmış ve yaratılmıştır. Kader ilim sıfatına, kaza ise kudret sıfatına dayanmaktadır.Allah’ın ilmi zamana ve mekâna bağlı değildir.Kader ’kalem’ ile ’levh-i mahfuz’ ’a yazılmıştır. Buna ’ alın yazısı’ da denir.
İbni Ömer’in r.a. nın rivayet ettiği hadisi şerifte Allah’ın Rasülü s.a.v. şöyle buyuruyor:
‘’Allah, göklerle yeri yaratmadan 50.000 sene önce yaratıkların kaderini yazdı. Arş’ı da su üzerinde idi.’’ S Buhari.
Allahu Teâla, Kamer Suresi:49 ‘ de şöyle buyurmaktadır:
‘’Hiç şüphesiz, Biz her şeyi bir kadere göre yarattık.’’
’OL’ emriyle her şeyi bir anda var eden Allah, sadece insanların değil tüm varlıkların kaderini belirlemiştir.
Mutlak kaderi insan değiştiremez. Buna kaderi külliye denir. Allah’a aittir. Her şeyiyle kaderin bir parçası olan insan, o kaderden bağımsız bir şekilde davranamaz.
Kaderi cüz îye’yi de Allah kullarına ait kılmıştır.
İnsan kaderi cüz iyesini kullanmakla hür ve serbesttir. Bu kader çizgisini insan değiştirebilir.
Örneğin, fiili davranışlarını iyiye kullanır. Allah da onu halk eder. Namaz kılacak biri
Bunu yapmayı ister, Allah da bunu yaratır. O da namaz kılar.
Eğer insan kendi iradesiyle kötüye yönelirse örneğin, içki içmek ister, Allah onu halk eder.
İnsan bu kaderiyle tamamen serbest bırakılmış. Bu kader çizgisi değişebilir.
Cenab-ı Hâk şöyle buyurmaktadır:
‘’ Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise kendindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.’’ Nisa Suresi:79
İnsan kaderi külliyeyi asla değiştiremez. Onda bir değişiklik söz konusu olamaz. Zat-ı Zülcelal kendine mahsus kılmış. Kaderin önüne perdeler koymuştur. Sadece Allah tarafından bilinen hikmetler sebebiyle, kader bilgisi insanların akıl ve irfanlarından uzak tutulmuştur. Kaderi bu sebeple, ne mürsel bir peygamber ne de mukarreb bir melek bilemez.
Kainatta cereyan eden hadiselerin tamamı bir ilme dayandığı gibi, meydana gelmeleride bir kudretle gerçekleşmiştir.
Kalbin çalışması, Allah’ın yarattığı gibi çalışır, kan pompalar, mide çalışır, organlar hareket halinde olur. Kalbin bu seyrine insan müdahale edemez. Allah ona bir vakit ecel koymuş, o vakti saat geldiğinde kalp durur.
Kalbin çalışması insana verilmiş olsaydı, canına bir şey tak dediği an, kalbine müdahale ederek durdurur kendisini öldürürdü. Anlaşılıyor ki külli iradeye, insan itaat etmeye mahkumdur.
İnsanın doğumundan ölümüne kadar karşılaşacağı olumlu ya da olumsuz gibi görünen bütün olaylar, Allah’ın ezeli ve ebedi ilmi dahilinde gerçekleşir.
Cenab-ı Hâk, Fatır Suresi, 11. ayet de:
’’... Ömür sürene, ömür verilmesi ve onun ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı) dır. Gerçekten bu, Allah’a göre kolaydır.’’
’’Allah’ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır…’’ Ali imran Suresi: 145 Buyurmaktadır.
Şanı yüce ve büyük olan Rabbimiz Bir diğer ayet de de:
’Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki, onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dahilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.’
En’am Sûresi: 59
İbni Mes’ud r.a. dan
Bize, doğru söyleyen, doğruluğu tasdik ve kabul edilmiş olan Resülullah s.a.v. haber verdi ve şöyle buyurdu:
’Sizden birinizin yaratılışının başlangıcı, annesinin karnında kırk günde derlenir toplanır. Sonra ikinci kırk günlük süre içinde pıhtı haline döner. Sonra da bir o kadar zaman içinde bir parça et olur. Daha sonra Allah bir melek gönderir ve melek, ona ruh üfler. Bu melek dört şeyle; anne rahmindeki canlının rızkını, ecelini, amelini, iyi biri mi, yoksa kötü biri mi olacağını yazmakla emrolunur.’ S. Bûhari.
Resülullah’ın s.a.v. verdiği bir haberi reddetmek insana yakışmaz. Çünkü her akıl her şeyi kavrayamaz. Kavrayamadığı şeyi reddetmek, akıllı bir insanın yapacağı şey değildir. O halde müminin vazifesi tastamam Allah’a ve Resulüne inanmaktır. Bu müminin iman halidir. Peygamber tebliğ eder açıklar, sen anlamaya çalışırsın. sana yakışanda budur.
Allahü teâlâ, herkesin rızkını ezelde takdir etmiş, ayırtmıştır. Rızk değişmez, azalıp çoğalmaz. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Allahü Telalânın 99 isminden biri Rezzak’tır, her varlığın rızkını vericidir.
Allahü teâlâ, buyuruyor.ki:
’’Yeryüzündeki her canlının rızkı, Allah’a aittir.’’ Hud suresi: 6
’’Nice canlı vardır, rızkını kendi elde edemez. Sizin de, onların da rızkını Allah verir. ‘’ Ankebut 60
’’Rabbin, rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır.’’ İsra 30
Hadis-i şeriflerde de Buyruldu ki:
* Rızk için üzülmeyiniz, ezelde ayrılan rızk sizi bulur. İsfehani.
* Eceliniz sizi nasıl takip ederse, rızkınız da öylece takip eder. Taberani.
* Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Allahü Teâlâdır. Redd-ül-muhtar.
* Allahü Teâlâdan kork, rızkını güzel yoldan ara, helali al, haramı terk et! İbni Mace.
Oysa kişinin başına ne geleceğini, akıbetinin nasıl olacağını Allah’tan başka kimse bilemez. Kişi, Allah kendisi hakkında öyle yazdığı için bu şekilde hareket ediyor değildir. Bu anlayışın aksine, kişinin nasıl hareket edeceğini Cenab-ı Hak ilm-i ezelisi, sonsuz olan ilmi ile bildiği için öyle yazmıştır. Böyle olmasaydı, kişinin iradesi olmaz, neticede yaptıklarından da sorumlu tutulmazdı. Halbuki insan, her yaptığından sorumludur. Sadece aklı ve idraki olmayanlar sorumlu değildir.
Kader hakkında Allah’ın Rasülü s.a.v. şöyle buyurmaktadır:
‘’ Kader hususunda konuşmayın. Zira kader, Allah’ın sırrıdır. Allah’ın sırrını fasl etmeye kalkmayın’’ Ebu Davud.
Hadisi şerifleriyle bizi uyarmaktadır.Biz görsel alemi göre biliyoruz, birde mana ve hakikat alemi var bunu göremiyoruz, ama inanıyoruz. Mutlak gerçeğe iman etmiş olanlar, gayb alemine, kaza ve kadere inanmakla hâz duyarlar. Allah’ın takdir ettiği kadere gönülden teslim olarak yaşarlar. Aslında kaza ve kadere iman Allah’a imanın sonucudur. Şu bir şaşmaz gerçektir ki, doğru bir itikat insanı, ancak gerçek kurtuluşa eritişirir.
Kaynaklar………………………….
Kur’an-ı Kerim, Muteber Hadis Kaynakları
İbni Hacer Askalani, Kütübü sitte, İ. Canan
Ali Kılıç Kakiz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.