- 347 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
SİYASİ MÜLAHAZADAN UZAK İSLAM DÜNYASINDAKİ AĞIR GÖÇE DERKENAR
Kaç kez yazdım bilmiyorum, bazı bölümlerini denemelerden oluşan "Kırk İlmek" kitabıma da almıştım. Turgut Hocam, herne kadar netameli konulardan saysa da, ben bu ağır ve İslam Dünyasında doğru cevap bulması gereken "GÖÇ" konusunu işlemeye devam edeceğim.
Göç, artık İslam Dünyasının varlığı ve geleceği ile ilgili bir anahtar kelime konumuna yükselmiştir. Konuyu çok dağıtmadan, önce kısaca nedenlerden ve kısaca çözümlerden bahsedip konuyu kapatacağım şimdilik.
Önce şu tespitte bulunuyorum; göçün mahiyeti artık değişmiştir, bu yeni ve büyük dalgalı göçler eskilere çok benzememektedir. Eskiden batıya göçler, ya eğitim almak için olurdu, bir kısmı döner, bir kısmı gittiği ülkede kalırdı. Yahut da doğrudan emeği ile çalışmaya gider, onların da bir kısmı kalır bir kısmı dönerdi, yani kısaca nefaka temini. Özellikle son on, on beş yıl diyebileceğimiz zaman dilimindeki göçler artık çok farklı. Bu farklılığı yaratan çok köklü nedenler var ve bu nedenler artık kendisini doğrudan dikte ettirip, ülkeleri yaşanmaz ve insanları hayal bile kuramaz hale getirmiştir.
Bu durumun en büyük ayaklarını oluşturansa; birinci sırada, yerli yöneticilerin bitip tükenmek bilmeyen amansız baskısı, ikincisi, varlık içinde yokluğu hayat tarzı haline getiren bilnçli bir adaletsizlik; üçüncüsü, emperyalistlerin ve yabancı güçlerin sınır tanımayan zalimlikleri... Bu korkunç sıkışmışlık içinde, insanlara tek bir yol kalıyor, kaçmak! Nereye kaçabilirse...Bu kaçışa söylediğim gibi birçok neden sayabiliriz, ama en başat konumda olan neden bir özgürlük kaçışı olmasıdır. Herkes kendi ülkesinden kurtulmayı, özgürlüğün ilk adımı olarak görüyor. İşin acı ve feci yanı ise, özgürleşeceğini düşündüğü dünya, binlerce yıldır "Gavur" diye yaftaladığı dünyadır. Bu bir başına utanç olarak yeter ve artar, başka hiçbir şeye gerek yok. İslam Dünyası, "Benden neden kaçıyorlar?!!!" tabi gerçekte varsa böyle bir dünya! Bu soruya ve bu soruna doğru cevap bulmadıkça, hiçbir sorununa doğru cevap bulamayacaktır. Bu soruyu kendisi kendisine sormak zorundadır, çünkü iki büyük nedenin sorumluluğu kendi boynunda, çözümü de kendi ellerindedir. Bu iki soruyu cevaplamadıkça da, zalimlerle mücadele etme şansı yoktur. İslam Dünyası bu soruyu cevaplamalıdır; benden neden kaçıyorlar???!!!
Şu yaman çelişkiye bakın ki, özgürlük için kaçtığı dünya ile, zalim dünya aynı dünyadır. Bu o kadar öyledir ki, imanını ateşe verip yakıyorlar, daha ne olsun!!! İnsanı imanını yakacak ve yaktıracak kadar ülkesinden bezdirenler siz ne ile ve nasıl utanacaksınız????!!!!
Evet, özet olarak göçün mahiyetinin değiştiğini söyleyerek bu kapıdan ayrılıyorum.
Ülkemiz ise bu ağır göçte bir tahteravalli olarak kullanılmaktadır, gerek doğudan, gerekse güneyden gelen göçler bakımından. Bu ağır göç, bir ülkenin kimyasını bozacak ve değiştirecek çapta ve yoğunluktadır. Buna kimse seyirci kalamaz, kalmamalıdır. Yarınlarda bunun maliyeti çok yüksek olacaktır. Kendi çocuklarımıza bile yeterli eğitimi veremezken, bu göç nesillerini eğitebileceğimizi iddia etmek, kendimizi kandırmaktıri. Tehlikenin daha da katmerlenerek gelecekte önümüze çıkması kaçınılmazdır. Çünkü göçe katılan her insan sıradan bir insan değildir, ruhu ve bedeni ile ağır yaralı bir insandır, normal yöntemlerle eğitilemez, özel eğitim metodu gereklidir, bu da maliyeti çok yüksek bir durumdur. Birinci yapılacak iş, sınırları nasıl girişlere sonsuz derecede, açmışsak, çıkışları da serbest bırakmalı hatta teşvik bile etmeliyiz. Bu sürdürülebilir bir durum değildir. Gelinen nokta hükumetleri çoktan aşan bir hal arzetmektedir. Ciddi bir devlet politikası şarttır...
Hayrettin YAZICI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.