- 298 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ROL MODEL
Toplum yaşantısını şöyle bir inceleyecek olursak; Çok değişik yaşam şekilleri değişik, düşünce sistemleri göreceğiz. Bunların bir kısmını çıplak gözle göreceğiz ve dokunabileceğiz. Sertliğini, yumuşaklığını, hassasiyetini, naifliğini fark edeceğiz.
1992 yılında okula bir bilgisayar almıştık. Yanında bir de cam gibi ekrana takılan bir şey verdiler. Bu nedir diye sorduğumda ekran koruyucu dediler. Bunu ekrana takarsak arkayı daha güzel görürsün demişlerdi. Doğruydu ama esas mesele zannediyorum Ultraviyole ışınlarına maruz kalmamaktı galiba. Biz kendi yaşam şeklimizi bırakıp sahicilik arayışına giriyoruz. Bu arayış dediğimiz sahicilikten kaçış mı? Yoksa daha sahici olduğumuz için mi acaba. Belki de çok istediğimiz kendimiz olma gerçeğinin bir arayışı mı, bilmiyorum. Teknolojinin gelişmesi, bilgisayarın günlük yaşantımıza girmesi ve en geniş zamanı kapsaması ile sosyal medyanın da hayatımıza girmesiyle gerçek hayatın önüne bir ekran koruyucu koyuyoruz. Belki de bu ekran koruyucuyu koyunca hayatımızın hatalarını, başarısızlıklarını görmek istemiyoruz.
Ekran koruyucu koyunca onları hayatımızda yokmuş gibi görüyoruz. Kendi hayatımıza bir örtü çekiyoruz. bu ekran koruyucu arkasını o kadar cazip gösteriyor ki: Biz gerçekleri göremiyoruz. Bizim dışımızda herkes mükemmel, herkes kusursuz, hayat standartları yüksek, ya da tam tersi Ben çok iyiyim, ben çok mutluyum herkesten ben üstünüm. Bu da bizde algı yanılması yaratıyor. Arkada görüntü yanılgısıyla başkalarının hayatlarını görüp çok iyi olduğunu düşünerek üzülüyoruz. Onların çocuklarının daha zeki, daha güzel, daha akıllı daha iyi hayatları vardır diye düşünüyoruz. Bu da bizi strese sokuyor. Hata yapmamıza neden oluyor ve bizi mutsuz kılıyor. Ben eksiğim, ben yanlışım eksikli olan benim diye düşünüyoruz. Düşünüyorum, görüyorum, paylaşılan cazip geliyor, bu kişinin hayatı çok güzel diyorum. Halbuki onlar ekran arkasındaki rollerini oynuyorlar. Sende diyorsun ki istediğim hayat bu. Halbuki orada oynanan roldür. Onun Gerçek hayatını ekrana konan ekran koruyucu ile göremiyoruz. Ekran koruyucu arkasındaki oyunlara özeniyoruz benim asıl istediğim bu dersin, ama bu değilsin. Rolü oynamak zorunda kalırsın. Kendi hayatını unutup o hayatı benimsersin. O roller sana kusursuz olduğun düşüncesini verir. Seni kusursuz gösterir.
Ekran koruyucuyu kaldırırsan kendinin de kusurlu olduğunu, kendininde kusurlarının olduğunu görürsün. Sen kendine hayatını kabullenmek, farkında olmak fırsatın ver. Kendini kusursuz görmek çocukluktan gelen bir eksiklik mi? Belki öyle, belki de öyle değil. Halbuki en yaşanılacak hayat benim hayatım de. Başkalarını örnek alırsak kendi hayatımızın güzelliklerini kaçırırız. En güzel benim evim en güzel çocuk benim çocuklarım diyeceğiz ama çıplak bir akıl ile bakacağız.
Bu bakış açısı: Bizi biz edecek, ama gurur kibir yapmadan karşıdakinin yanlışlarını görüp kendi hayatımızı daha da güzelleştirmek, olmalı bizim görevimiz. Başkalarının güzellikleri kendi eviyin güzelliklerini örtmemeli. Anne ve babaların en büyük avantajı kendi eksiklerini çocukları üzerinde görmeleridir. Böyle olursa hem kendine çeki düzen verir hem de çocuklarına çeki düzen verir. Çocuklarımızın bizimle inatlaşmalarına kızmayalım onlar inatlaşarak kendilerini bulur ve geliştirirler. Biz onlara kendi hayatlarını yaşama fırsatı verelim.
Çocuklarımız on yaşına kadar bütün var olanların kendisi için yaratıldığını ve kendileri için var olduğunu düşünürler. Sahip oldukları varlıklara sen müdahale edersen seninle mücadele ederler. Bu doğaldır. Çünkü o her şeyin kendisi için yaratıldığını düşünür. Belirsizlik insanı mutsuzlaştırır. Yol gösterme yoksa belirsizlik oluşur halbuki anne babanın kaygısı çocuklarının hayatındaki bu belirsizliklerdir. Çocuklarımızı bazı şeylerle tehditler, çocuğumuzu yaşayacağı hayatında çok çeşitli yanlışlara sürükleyebilir. Çocuklarımıza tercih hakkı tanımalı. Bu tür davranışlar tehditlere, hayatında zikzaklara sebep olur. İnatlaşmak çocuğunuzu arsızlaştırır, tutarsız davranışlara yönlendirir. Her şeye hayır demek anlamsız olur. Zira onu anlatıp tercih hakkı da tanıyacağız. Annesi gül kokan çocuğun ağzı gül kokar. Çocuğumuza insanların bir acısı varken beş dakika şurada otur tehdidi bir işe yaramaz. acıtırsan evladının canı yanarsa eğer, senin aklında en çok onların canını yaktığın anlar kalacaktır. Can yaktığın kadar canının acıyacaktır.
Her konuda çocuklarımıza hayır kelimesi kullanılmamalı. Eğer her konuda hayır diyecek olursak çocuğumuzun hayatına olumsuzluklar katarız. Armut ağacı dibine düşer çok korkmaya gerek yok. Sen çocuğuna ayna olabilirsen ne ala. Çocuğumuzun hayatında gördüğümüz kusurlar aslında bizim kusurlarımızdır. Zira çocuklar ebeveynlerini taklit ederler. Anne baba gibi davranış sergilerler. Çocuklarımızla aynı alanı paylaşmaya çalışmalıyız Birbirimize dokunabilmeliyiz sevincimizi ve acımızı paylaşabilmeliyiz. Bu günlerimiz teknolojinin esiri oldu. Herkesin baktığı bir ayna oluştu Anne baba ayna olmaktan çıktı. Kardeşlerden başka arkadaş ve dostları var örnek alacakları. Çok değişik davranış sergileyen kişiler var. Anneden ve babadan çok telefon ya da tabletiyle vakit geçiriyor. Hayatımıza teknoloji ve para girdikçe hayatımız değişmemeli.
Geldiğimiz yerde ciddi bir sınavla karşı karşıyayız. Sıkılan beyin gelişen beyindir. Biz çocuklarımızı araştırmaya ya da düşünmeye zorlamıyoruz. Çocuklarımızı kendi kendine yaratıcı güç bulup yaratıcılığa yönlendirmeliyiz. Her isteğine cevap verip tembelliğe alıştırmayalım. Eğer biz her isteğine cevap verirsek yaratıcılığını köreltiriz. Bazı isteklerini öteler ertelersek yaratıcılığa yönelir. Makas alır, kâğıt alır bir şeyler üretmeye çalışır. Telefonda her şey çok hızlı gelişiyor ve yaşanıyor. Halbuki dünya hayatı yeni teknoloji kadar hızlı değil. Çocuklar çok zeki anne babayı bunaltarak isteklerini elde edebilmeyi öğrenmişlerdir. Herkes kendi bildiği yöntemle çocuklarını yetiştiriyor. Her anne ve babanın çocuğunu yetiştirmek için uyguladı yöntem iyi yöntem oluyor. Halbuki öyle değil. Biz en iyi yöntemi ancak çocuğumuzu izleyerek bulabiliriz. Zira temasın olmadığı yerde bağ yoktur. En iyi iletişim göz ile başlar, vücut diliyle devam eder. Kıymet bilmek çocuğu dinlemek ona dokunmak seninle ilgileniyorum demek, anlamaya çalışmak, yanlışları olsa da bağışlamak ve değer verdiğini belli etmek lazım. Bize düşen çocuğumuzu keşfedip, çocuğumuzun istediği metotla hareket etmek gerekir.
Her ne şekilde olursa olsun çocuklarımızı hoş görmeli ve ikna metotlarıyla kırmadan dökmeden doğruları anlatmalıyız. Biz bu dünyada misafiriz ve bize verilen emanetlere iyi bakmalıyız. Bu arada bakmakla görmek arasında fark vardır. Hepsi bir tarafa saadeti bulmak ve yaşamak gerekir. Saadet nedir derseniz Sana lütuf olarak verilenlerle yetinmektir. En güzel yaşanılan hayat kendi hayatımızdır. Biz anne ve baba olarak önlerinde iyi bir rol model olursak gerisi gelecektir. BU DA GEÇER YA HU.
=========================AR====================================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.