- 270 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Nicole Beatrix'in Atarisi 2. Bölüm
Adam ‘Şimdi anlaştık Beatrix.’ Deyip gülümsedi. Beatrix’te ona gülümsüyordu.
Beatrix atarinin üst kısımda bulunan açma tuşunu ittirerek atariyi büyük bir heyecanla açtı. Artık vapurdan inmeleri gerekiyordu ama şu an bunu düşündüğü yoktu. ‘Şimdi bir el oynaya bilir miyim?’
Adam, Beatrix’i tepeden tırnağa süzdü. Bakışlarında büyülü bir ifade vardı. ‘İstediğini yapabilirsin. Yalnızca o oyunu ne olursa olsun oynamamanı istiyorum.’ Dedi gizemli bir şekilde.
Nicole Beatrix, atarinin açılmasını bekledi. Meraklı ve sorgulayıcı gözlerle bu tuhaf yabancıya bakıyordu.
Mantıklı iç sesi ona ‘Neden dokunmuyor muşsun? Basarsan ne olurmuş?’ diye sörken,
İhtiyatlı iç sesi ‘Bazı şeylerin öyle olması gerekiyor olabilir mi! Bu oyunu oynamakta onlardan biridir belki de.’ Diye karşılık veriyordu.
Vapurun son ve acı düdüğü duyulurken Akın Alp Ateş ile birlikte vapurdan inmişlerdi. Hatta inmek için geç bile kalmışlardı. Yeşil yelekli görevli sabırla onları beklemişti.
Nicole, açılan atari ekranının canlı renklerine, sıcaklığına çok şaşırmıştı. Farkında olmadan ‘Of! Şu renklere bak. Harika görünüyor.’ Diye söylendi.
Adam gülümsüyordu. ‘Evet.’ Diyordu. ‘Hoşuna gittiğine sevindim. Şimdi oyna onunla Beatrix. Tüm oyunlarla.’
Beatrix düşünmeden oyunu başladı. Retro oyunların büyülü dünyasına öyle çabuk dalmıştı ki beyninde işgalci gibi yer tutan ve durmadan çoğalan kötü tüm anıları silinmiş, o işgalci düşünceler birer otobüsle gönderilmiş gibiydi.
Daha önce oynadığım hiçbir eski oyun ve şimdilerde oynadığım hiçbir yeni oyun şu an aldığım zevki veremez, diye düşünüyordu. Bu harika atari tüm zihnini tarifi olmayan bir zevkle sarıyordu.
Yanlarından akıp giden kalabalığa aldırmadan sahilde öylece dikildiler. Zaman sonra gizemli adam ‘Eğlenceli mi?’ diye sordu.
Beatrix bir rüyadan uyanır gibiydi. ‘Bu harika bir şey.’ Dedi. Başını kaldırıp adama bakmadı bile. Söyleyebildiği tek şey buydu. Oyun, onu alıp çocukken gittiği en unutulmaz anlara götürüyordu. Daha önce aldığı hiçbir hediyenin onu bu kadar memnun etmediğini düşünüyordu. Şu an kendisini dünyanın en şanslı insanı gibi hissediyordu.
‘Yarın muhtemelen diğer bir oyuna geçeceksin, belki de tüm oyunları denersin. Şimdilik bu atariyle istediğin kadar oynayabilirsin. Atari şimdilik senin.’
Beatrix, kendisini o kadar oyunlara kaptırmış bir haldeydi ki adamın atari konusundaki sözlerine dikkat etmiyordu. Oyun oynamaya devam ediyor, arada sırada başını kaldırıp her bir yanından geçen kalabalığa bakınıyordu.
Beatrix, yalnızca oynadığı oyunu kaybettiği zamanlarda gözünü adamın yüzüne çeviriyordu.
Akın Alp Ateş ‘Oynadığın bu oyun bir Rus oyunundan uyarlanma.’ Dedi. Sonra başın yana doğru eğdi. Gözlerini kısmış Nicole’e bakıyordu. Nicole farkında değildi ama adamın gözleri karanlkta yana sigara gibi parlıyordu.
‘Dikkat edersen tilki ve yukarıdan yumurtaları deviren tavşan bile aynı. Grafikler ve oyun sesleri bile birebir kopyalanmış.’ Dedi. Gözlerindeki köz kaybolmuştu.
Beatrix heyecanla ‘Harika.’ Diyerek büyük bir mutlulukla adama baktı.
Adam gözlüğünü düzeltti. Gözleri yine köz galindeydi. ‘O atari artık senin. Ve onun sorumluluğu da senin. Ondan gelebilecek her şey de senin.’
Sonra adamın çehresi biranda değişti ‘Diğer taraftan sana verdiğim diğer oyunları piyasada bulma şansın yok. Onları kaça okutabileceğini bir düşün.’ Dedi ve gülümsedi.
‘İyi de…’ dedi Beatrix’in gözleri bulanıklaşıyordu. Birkaç hafta önce 15 Temmuz Şehitler Köprüsünden geçerken de böyle olmuştu. ‘Bu atariyi hak etmek için hiçbir şey yapmadım.’
Adam sıradan bir ses tonuyla ‘Sen meraklanma.’ Dedi.
Sonra gizemli ses tonuyla ‘Zamanı gelince yapacaksın.’
Beatrix bir büyünün etkisindeymiş gibiydi. Mantıklı iç sesi bile normalde sorgulayacağı her şeyi es geçiyordu.
Ve adam birdenbire elini çok şık duran ceketinin iç cebine soktu. Cebinden Beatrix’in daha önce hiçbir yerde görmediği bir saat çıkardı. ‘Şimdilik gitme vaktim geldi. Ne yaparsan yap ne yapmaman gerektiğini biliyorsun değil mi?’
‘Sanırım.’ Dedi Beatrix. Yüzünde şu an olan şeyleri garipsediğini belli eden hiçbir belirti yoktu.
‘Şu diğer oyunları güzelce bir yere koy. Onları kaybetmeyi istemezsin.’
‘Haklısın.’ Dedi Beatrix ve küçük ve ince oyun kasetlerini özenle cebine koydu. Orada olduklarından emin olmak için son bir kere oyun kasetlerini yoklamayı da ihmal etmedi.
‘Unutmaman gereken şeyi son kez hatırlatmak istiyorum.’ Dedi adam.
‘Bunu kaç defa söyledin. Ama içime bilerek müthiş bir merak tohumu ektin. O oyun...’
Adam hafifçe gülümsedi.
‘Nasıl düşüneceğin sana bağlı Beatrix. Ama unutma bunu isteyeceksin. O oyunu oynamayı her şeyden çok isteyeceksin. Atari cansız bir şey ama o her zaman sahibinden bir şey ister.’ İlginç şeyler söylediğimin farkındayım ama sizi siz yapan şey tam da bu. Merak, Beatrix. Merakın bir kurt gibi saracak ve seni parça parça koparacak.’
Beatrix endişelenmiş ve korkmaya başlamıştı. Alnını okşuyor ve neyin içerisine düştüğünü sorguluyordu. Gözleri yine bulanıklaşmaya başladı.
Akın Alp Ateş’in gözleri yine köz köz oldu. ‘Biliyor musun ama şu an bilemezsin. Tıpkı tavşan deliğinden inmeden önceki Alice gibisin.’
Nicole Beatrix kendinde değildi. Toparlanmaya çalışıyor, ağırlaşan gözlerini açmaya uğraşıyordu.
Bir annenin son ültimatomu gibi ‘Söylediklerini sakın unutma.’ Dedi adam.
‘Peki o oyunu oynarsam?’ dedi Beatrix. Sanki bir düşün içerisindeydi. İnsanlar oradan geçmiyor, sahilde dikilmiyor ve orada yaşanan her şey bilinçaltının bilinmeyenlerinin bir oyunuymuş gibiydi.
‘Her şey olabilir Beatrix.’ Sonra ona doğru iyice yaklaştı.
Beatrix gözlerini korkuyla ve güçlükle açtı. Annesinin kafasını ütülerken söylediği şeyler geldi aklına ‘Her şey olabilir Beatrix.’ Annesi, o ne zaman sıradışı bir şey yapsa, ona göre yanlış olan bir şey yapsa bu lafı sakız gibi çiğner ve önüne tükürürdü.
‘Bu annemin lafı. Bunu bilerek mi söyledin?’ diye sordu. Şimdi artık etrafındaki her şey bulanıklaşıyordu.
‘Gitmem gerekiyor Beatrix. Sana verdiğim atariyi ve nasihatlerimi sakın hafife alma. Bazen hediyeler veririm. Belki daha sonra da vereceğim.’
‘Bana mı, tekrar mı?’
‘Evet. Sana.’ Dedi adam. Gözleri parlıyordu.
Mantıklı iç sesi ‘İşler biraz garipleşti. Adam tuhaf şeyler söylüyor. Şapkasıyla, şık ceketiyle, cep saatiyle, elinde tuttuğu kitabıyla, kısaca her şeyi ile de ilginç biri.’
İhtiyatlı iç sesi ‘Atariyi ona ver ve git Beatrix. Sakın arkana bakma. Ve bu adamı unut.’
‘Beni tamamen unutmuş olduğun bir anda. Hiç ummadığın bir anda ve tahmin bile edemeyeceğin bir şekilde karşına çıkacağım. Terk edilmiş bir benzinlikte ya da saatini görmek için ışığına ihtiyaç duyduğun boynu bükük bir sokak lambasının altında... Yalnızca olacaklara katlanacaklar için karşılıksız hediyeler veririm. Ve unutmadan bu atariden ve oyunlarından kimseye bahsetme.’
Beatrix heyecanlanıyor ve nefes alışverişi değişiyordu. İhtiyatlı iç sesi sürekli soruyordu ‘Neden sen Beatrix bir düşünsene, neden sen? Aptallık etme Beatrix. Hemen o atariyi iade et. Hemen.’
Beatrix, ihtiyatlı iç sesini dinledi ve sordu. ‘Akın Bey neden bunu bana verdiniz?’
Adam, gözlerini kıstı ve Nicole’le dalga geçer gibi gülmeye başladı. ‘Elindeki bir silah değil Beatrix. O atariyi sana verdim çünkü öyle olması gerekiyordu. Bazen bir hikâyenin başlayabilmesi için benim gibi bir yabancıya ihtiyaç duyulur. Bizim hikâyemizdeki yabancı benim. Atariye ve oyunlara dikkat et. Kimsenin oynamasına müsaade etme. Merak bir faredir. Gider gelir kemirir. Merak, yapmaman şeyleri yaptıran lanetli bir duygudur.’
Mantıklı iç sesi ‘Ya şimdi o oyunu oynarsam! Sorsana Beatrix.’
Adam arkasını döndü ve köprü tabelasının olduğu tarafa doğru ağır adımlarla yürümeye başladı. ‘Söylesene insanlar intihar etmek için köprüleri ya da vapurları neden kullanıyorlar? Köprüden atlamayı aklına ilk önce kim koydu? Bir vapurda kalabalığın çılgınlığı içerisinde, zihninde yarattığı yalnız bir ölümü kim seçti? Söylesene Nicole köprüden atlarsan ne olur?’
‘Köprüden ilk olarak kim atladı bilmiyorum.’ dedi Beatrix. Kuşku dolu gözlerle elinde sımsıkı tuttuğu atariye baktı ve cebine koyduğu oyunları yokladı.
‘Biri ölümü kafasına koyduysa bunun önüne geçilemez. Belki de alınan önlemler ölümü kafaya takmış birini durdurabilir. Bilmiyorum.’ Dedi. Sonra söyleyecekleri bitmemiş olsa gerek ki derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti.
‘İntihar etmek ölümü merakla ilgili olabilir. Köprüden atlamayı ilk düşünen kişi de bunu merak etmiş olabilir.’ Dedi.
‘Bir oyuna başlamayı kafasına koymuş birinin önüne kimse geçememesi gibi.’ Dedi adam gözlüğünün altından bakarak.
‘Ben o oyun için hiçbir önlem almadım.’ Dedi adam.
Ve ekledi ‘Aklın kararı sadece aklın sahibini sorumlu tutar.’
Beatrix sinirlenmişti.
‘Ben senin sorunu güzelce cevapladım. Sıra sende. Eğer o oyunu oynarsam…’ Hızlıca elini açık cebinde duran oyun kasetine götürdü.
Adam sırıtmaya başladı. Beatrix, Akın Alp Ateş’i fark ettiği andan beri ilk defa ürkmüş hissediyordu. Diğer taraftan o oyunu gerçekten basacak gibiydi. Her ne olursa olsun bunu yapacaktı. Çünkü adama öfkelenmişti.
‘Bildiğimiz şeyleri cevaplamayız Beatrix.’
Beatrix başını eğdi ve o oyuna bakmaya başladı. O tuhaf oyun bir kara delik gibi onu içine çekiyordu. Ama oynamadı. Tekrar adama doğru başını kaldırdığında onun gittiğini anladı. Sağına soluna bakındı ama kalabalığın içerisinde şapkalı birisini göremedi.
Beatrix’in nefesi kesildi ve gözleri yine kararır gibi oldu. Orada uzakta bir ağaç altında gölgelenen şanslı bir bank gözüne çarptı. Gidebildiği en hızlı şekilde oraya gitti. Nefes nefese banka oturdu.
Gözüne 15 Temmuz Şehitler Köprüsü tabelası takılıyordu. Sanki köprü onu kendisine doğru çekiyor gibi hissediyordu. Ayağı kalktı ve köprüye doğru yaya yolu müsaade ettiği müddetçe yürümeye karar verdi.
Köprüyü koruyan polisler onu kameradan gördüler ve Beatrix’in yanına doğru gittiler.
‘Hey! Oraya gidemezsiniz.’ Polisin elindeki telsizden Beatrix’in anlayamadığı anonslar geliyordu.
Beatrix korkmuştu ve ne diyeceğini şaşırdı.
Mantıklı iç sesi ‘Yolumu kaybetmişim de Nicole.’
Sese uydu ve ‘Şey! A! Sanırım yolumu kaybetmişim.’ Dedi.
Diğer polis onunla dalga geçti. Başına taktığı kep solmuştu. ‘Yolunu kaybetmişsin ve bundan haberin yok öyle mi?’
‘Öyle demek istemedim, yolumu kaybettim ve telaşa kapıldım.’
Polisler Beatrix’in kollarına girdi. Telsizden bir bilgi verdiler ve onunla birlikte yürümeye başladılar. Metrobüs durağına geldiklerinde kalın ve buyurgan bir ses ‘Vatandaşı bırakın.’ Dedi. Beatrix rahatladığını hissetti.
Şapkası solmuş polis ‘Buradan istediğin yere gidebileceğini biliyorsundur’ Dedi.
Beatrix ‘Sizi meşgul ettim. Kusura bakmayın. İstanbul’a yeni geldim.’ Dedi. Onları selamladı ve oradan uzaklaştı.
Aklında hala o yabancı ve söyledikleri vardı.
Otele gidip ihtiyatlı iç sesi ile mantıklı iç sesini dinleyecekti. Ona göre bir karar verecekti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.