- 282 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
KUTLU GEZİ 4 Gitmek için izin almıştık.
•
KUTLU GEZİ
4
Gitmek için izin almıştık. Biraz ayak sürterek akşam çorbasına kaldık. Acılı çorbayı yeşil soğanla takviye ederek bir güzel yedik. Çok hoş olmuştu. Hava sıcaktı. Arabanın kalkışını serin bir yerde bekledik.
Dönüyoruz. Akşam namazında Silivri’deyiz. Bir camiye vardık, tuvaletleri yok. Namaza daha var. Başka bir cami aramak üzere Silivri’nin merkezine girdik. Tarihi Kurşunlu Camiine vardık. Güzel, mutena bir camii ama onun da yeni tuvaletleri rögardan aşağıda kaldığı için yıkılmış ve yenisi henüz yapılmamış.
Nasrettin Hoca bize oyun yapıyor herhalde. Kızının mezarı karşılıyor biz hamamın hemen yanında. Dualar ettik. Akşam namazını orada kıldık. Yunus Emre’nin de memleketi burası. Onu da hayırla yad ediyoruz. Kaç defa kıyısından geçtiğim ve hep merak ettiğim bu ilçeyi bu iki büyük manevi mimarlarından dolayı çok seviyordum.
Sonunda kavuştum. Şirin bir ilçeydi burası. Küçüktü, küçük olduğu kadar sevimliydi. Bazı arkadaşlar şehir efsaneleri üreterek bizi korkutmaya çalıyorlardı. Burada kim vurduya giden insanlar oluyordu güya. ’Hadi çabuk gidelim’ diyorlardı. Ben ihtimal vermiyordum.
Güzel bir tarihi çeşmesi vardı. Suyu şarıl şarıl akıyordu. Suyundan içtik. Küçük abdeste sıkışmıştım. Yakındaki diğer camiye vardık. Onun tuvaleti vardı. Cami de küçük mü küçük. . Bu Camiyi de sevdim. Ben zaten bu küçük camileri çok samimi ve sıcak bulurum oldum olası.
Arkadaşın bir çay içmek istedi, ben kabul etmedim, o izin alarak gitti. Bayat bir çayla nefsini köreltmişti, kendi ifadesine göre. Arabaya doluştuk toplanınca. Acıkmıştık, nevalelerimizi yedik. Abdülbaki köydeki pastaneden börek almıştı. Bana da vermek istiyordu. ’Sonra’ dedim. Benim nevalem fazlaydı. Hem dağıtmış hem kendimi doyurmuştum. Kuru yemişleri geri getirmek istemiyordum. Arkadaşlarla paylaşarak afiyetle yedik ve bitirmiştik.
Dönüşte- tam da dediğim gibi- bayağı geç kalmıştık. Özel taksisiyle gelen arkadaşlardan bazıları bile erken hareket etmişlerdi. Biz şimdi evlerimize nasıl varacağımızı düşünüyorduk. Otobüsün şehrin içine girmesine ve oradan şehrin batısına kadar varması gerektiğine karar verildi. Ben zaten şoförün evinin güzergahında oluğum için sorun etmiyordum.
Koyu bir sohbete daldık. Yol çabuk bitiyordu. Ertesi gün tatildi. Oğlana telefon ettim, beni yol güzergahından alacaktı. Mutluyduk manevi bir yolculuk olmuştu. İyi ki bu yolculuğa çıkmıştık. Ne kadar ihtiyacım vardı. Gitmeden önce kalbimden geçmişti. Zuhurat oldu. Çok uygun bir zamandı.
Bu manevi yolculuğa ne kadar tam zamanındaydı, gidip döndükten sonra anladım. Bu manevi iklimlerden bir esinti olmadan yaşamak ne kadar zordu. Allah dostlarının kuşatıcı iklimi teneffüs etmek ne güzel, ne hoştu. Onları bir kere bile görmek bir ömre bedeldi. Onlar çağımızın Yunus Emre’si, Hacı Bayram-ı Veli’si, Hacı Bektaş-ı Velileriydiler. Ve insanlığın onlara ihtiyacı su kadar ekmek kadar hayatiydi.
İyi ki varsınız. İyi ki onlar var. Olmasaydılar yaşamak tam bir azap, dünya tam bir zindan olurdu.
Ahmet Kemal
Kayıt Tarihi : 15.6.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.