- 344 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
KUTLU GEZİ- 1 / 19.05.14 PAZARTESİ Ne Zamandır Günlük Yazmamışım
KUTLU GEZİ
19.05.14 PAZARTESİ
Ne zamandır günlük yazmamışım. Neden bilmiyorum? Birkaç sebebi var herhalde. Mobildik. com ’un günlük kitabımı hala yayınlıyor spotunda bulundurup bir türlü yayınlamaması mı buna sebep. Ama bu hafta sonu gezimi ıskalayamayacağım.
Hüseyin abi aradığında hemen ’’evet’’ demiştim; hem de önünü, arkasını sormadan. 17 Mayıs günü başlayacaktı bu muhteşem yolculuk. Dönüşümüzün 19 Mayıs tatiline rastlayacak olması da beni oldukça memnun ediyordu. İyi ve güzel bir yolculuk olacaktı.
Manevi bir yolculuk bu. Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeydi Allah Dostu. Onu ziyaret edecektik. Ondan manevi feyz almaya gidiyorduk. Onun yaşadığı bu mübarek köyün manevi havasını tatmaya gidiyorduk.
O’nu en son İstanbul Çengelköy’de görmüştük. Çengelköy’ün arka tepesinde yeraltında yaptırdığı o muhteşem mescitte ziyaret etmiştik O’nu. O kutlu insan örnek yaşantısıyla bizi kuşatıyordu. O’nun ikram ettiği yemekleri yemiş, arkasında namaz kılmış ve tevbe tazelemiştik. Aynı zamanda bağlılığımızı yenilemiş, aramızdaki bağlılığı kuvvetlendirmiştik.
Köyde yetiştirilen patateslerden burada da vardı ve eski fiyattan satılıyordu. Sofilerden hiçbiri bu düşük fiyata tamah ederek ucuza satılan bu ürün için yarışmıyor, açgözlülük yapmıyordu. Bu yıl patates fiyatları % de % artmıştı; ama mübarek insan hala eski fiyattan satmaya devam ediyordu.
Akşam namazını kıldığımız Fevziye camiinde intiharla hayatına son vermiş zengin bir adamın mevlit cemiyetine rast gelmiştik.
Camii cemaatindendi ama hakkındaki şayialar yenilir yutulur gibi değildi. İşyerinde çalışan kızlardan makas almasından, kuyumcu imalathanesinde altına bakır karıştırmasına kadar bir sürü şey söyleniyordu. Bu son olay emniyet kayıtlarına geçmiş, medyaya da yansımıştı. Ama o bir şeyler yapmış ve olayı örtbas ederek ceza davasından kolaylıkla kurtulmuştu; ama her halde vicdanının mahkemesinde feci şekilde yargılanmıştı.
Araba gecikmeli de olsa gelmişti. Beklemek biraz kaygılı olmuştu ama. Gelmeyenlerden bahsetmiştik, son anda işi çıkanlardan, misafiri gelenlerden, hastalananlardan. Organizatörü suçlamıştık kayıt yaparken pey almadığı için. Bir ’’5 ya da 10 lira alsa böyle olmazdı’’ demiştik. İnsan kendisine hayrandır, kendi emeğini sever ve ona değer verir. Onun çok sevdiği parasını alırsanız onun peşinden koşa koşa gelecektir. Bu yol nefis yolu değil nefse rağmen bir yoldur.
Koşarak en ön koltuğu kaptım. Şansıma seviniyordum. Ama sevincim kısa sürdü. Üşüyordum. Arabanın kapısı iyi kapanmıyordu. Uyuyamadım. Karşı koltuk boştu, gelmeyenlerden birinin yeriydi. Oraya geçtim, uyumuşum. Sabah namazı köye varmaya çabalıyorduk, planımız buydu. Yetiştik. Mübarek insan sabah namazının farzını kıldırıyordu. 2. rekata yetişebilmiş, mescidin en son kısmında, kapının içinde kendime yer bulabilmiştim. Üşümüştüm yine. Bu yolculuk yaz ortasında üşümekle başlamış, üşümekle devam etmişti. Bir ara gözlerimi açtım; Eskişehir’in battı-çıktılarından geçiyorduk. Battı-çıktıların birine Arif Nihat Asya’nın ismi verilmişti. Buna sevindim. Sol parti mensubu belediye başkanının üç dönemdir seçilmesinin sırrını anlar gibi oldum. Art arda gelen battı- çıktılar ve kuşatıcı davranışıydı herhalde bu başarıda etken olan.
Sivrihisar deyince Hortu köyünde doğan Nasrettin Hoca burada doğmuştu, Yunus Emre burada yatıyordu. İlçenin dışındaki yoldan devam ettik. Güzelçayır levhasından saptık ,yeni yapılan yola girdik. Mıcır dökülmüş ama henüz asfaltlanmamış yoldan güçlükle gidiyorduk. Araba sarsıla sarsıla ilerliyor, yoldan çıkma tehlikesi yaşıyorduk. Bu deyim bana Faruk Nafiz’in Han Duvarları şiirini hatırlatmıştı. Toz alabildiğine havalanıyor, aralık kapıdan içeri doluşuyordu. Bu yol kısa yoldu ve yeni yapılmıştı. Bitmek bilmiyordu. Araba öyle sarsılıyordu ki parçalanıp dağılacak sanıyorduk.
Namazdan sonra battaniye ve yastıklarımızı alarak uyumaya çekilmiştik ama ben yine üşüyordum. Yanımdaki cam açıktı ama ben, ’birilerini rahatsız ederim’ diye kapatamıyordum. Elbiselerimizle yatıyorduk; ama çok rahattık. Benim üşümem dışında hiçbir problemim yoktu. O da zaten soğuk algınlığımdan kaynaklanıyordu.
Saat 7,5 da kalkmamız gerektiği, mescidin boşaltılacağı ihtar edilmişti. Bir ara tuvalet ihtiyacı için kalkmam dışında bir problem yaşamamıştım. Keyfim hoştu, gerisi boştu. Kalktık. Öğleye dek yemek yemeyecektik. O meşhur dergah çorbası gecikecekti. O meşhur ekmeğe kavuşmak için biraz daha bekleyecektik. Yüzümüzü yıkadık ve çay evine yollandık. Güneş gören şiirin avluda çay içerken ısınmaya çalışıyorduk. Rüzgar esiyordu.
Bu revakların süslediği yapıda huzur vardı, kardeşlik vardı sevgi vardı. Bizi baştan ayağa kuşatıyordu. Kalplerimiz coşuyordu, zevk ve huzurla dolup dolup taşıyordu.
Ahmet Kemal
Kayıt Tarihi : 21.5.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.