- 1075 Okunma
- 7 Yorum
- 4 Beğeni
D A R A N K Ö P R Ü S Ü
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
133- TÜRKMENLERİN EMANETİ DARAN KÖPRÜSÜ
Şerif’in çocukluğu ve gençliği başkent Ankara’nın renk cümbüşü ışıklarla aydınlatı lan caddelerin de geçer. Yaşamı süresince hep ailesinin gözetimi altında yaşadığı i çin etliye sütlüye karışmayı pek sevmez. Mümkün mertebe dengeli hareket etme ye çalışan sakin bir genç. Ankara’dan dışarı ailesiyle birlikte bile seyahat etmemiş. Hasanoğlan Öğretmen Okulundan mezun olunca Ermenek İlçesi Daran Köyü ilko kuluna öğretmen olarak atanır. Bu önemli olgudan ailecek büyük bir heceyan için deler. Ailede hem sevinçli hem de kaygılı bir mutluluk yaşanır. Şerif yalnız yaşama yı pek bilmediği ve yumurta kırıp omlet yapamadığı gibi köy yaşamına alışkın ol mayan, yaşamın gerçeklerine çok yabancı birisi. Öğretmen olarak ilk görev yeri Da ran Köyün hiç duymamış. Kaf Dağının ardında gizemli bir yer. Daran bir yana, ida ri yönden bağlı olduğu Ermenek ilçesiyle ilgili bir şeylerde bilmiyorlar. Coğrafya at lasında Ermenek’in yerini zar zor bulunca ailecek akılları karma karışık olur. Bu yöreleri bilen tanıdık bir dost aramaya başlarlar.
Halbuki Ermenek, ortaToroslar Taşeli bölgesinde yemyeşil şirin bir ilçe. İdari yön den Konya iline (Günümüzde Karaman ilçesi) bağlı olsa da, Taşeli odağı Sarıveliler yöresinde Ermenek Göksu kolunun hançerlediği kanyonların yamacında, Firan Kalesi eteklerinde konuşlu güzel bir yerleşim yeri. Ufkukta görülen belenler, dağ lar aşıp aşıp aşıldıkça yinede varılamayan dağ dağ içine gizemli bir kent. Bu gizem li koyaklardan dolayı tarihi süreçte Karamanoğulları Beyleri Moğol ve Osmanlı kuvvetleri saldırısı karşısında gizlenip izini kaybettirdiği doğal bir kale Ermenek. Kıvrım kıvrım patika yollarında toz bulutundan virajın görülmediği ve Nisan ayın da deli divane coşup çağlayan Göksu (Ermenek) Nehrin 1190 yılında III. Haçlı Ordu Komutanı Friedrich Barbarossa’nın boğulduğu Turkuaz suyun gögererek suladığı taş üstü topraklar diyarı. Lemos/ Esentepe’li milli şair Ahmet Tufan Şentürk’ün deyimiyle, “Tekerleğin değmediği yer ” Ermenek. Gerisin siz düşleyin.
Ermenek coğrafi yönden böyle olur da, köyleri farklı mı. Her yerleşim yeri temiz hava ile demlenirken mahrumiyet denizinde boğulmamak için cebelleşmekte. Da ran Köyü’de aynı kaderin mağduru. XX. yüzyılın üçüncü çeyreğinde ancak, kara yo lu aracıyla ulaşmak mümkün olan özbeöz bir Türkmen köyü. Göksu Ermenek kolu nun Gevne Çayı vadisinde konuşlanmış elli haneli katran/ladin, meşe ağaçları içinde şirin bir yerleşim yeri. Köyde ilkokul üçüncü sınıfa kadar eğitim veren terk derslikli bir okul mevcut. Çok uzun yıllar hep eğitmenle (vekil öğretmen) eğitim ve rilmiş. Küçükbaş hayvan besiciliğiyle iştigal olunan köyde çocukların iş gücüne çok fazla ihtiyaç duyulduğu için okulun kapalı olması her ailenin işine geldiğinden aileleler yaşamdan memnun. Kız çocukların okutulması ise, rüyalarda bile müm kün olmamakta.
Öğretmen Şerif Elvan, uzakta bir köy var, o da tekerleğin değmediği Daran Köyü ne gitmek üzere Konya’ya gelir. Sora sora Ermenek’e her gün sabah saat onda ha reket eden otobüs yazıhanesin bulur. Ertesi gün için tek kişilik bilet alır. Konya’da Mevlana hazretlerin ziyaret eder. Günü, saati gelince otobüste yerini alır. Otobüs hareket etmeden önce muavin her yolcuya bir adet kese kağıdı dağıtır. Şerif kese kağıdın almasına alır da, nedenin pek anlamlandıramaz. Bitişiğindeki koltukta otu ran Mahmut (Coşkun) Çavuş, Şerif’in şaşkınlığın görünce duruma müdahale ede rek, “-Bu kese kağıdı seyahat ilerledikçe lazım olacak. Koltuğun arkasında cep gö ze koy” der. Böylece öğretmen Şerif ile Mahmut Çavuş arasında iletişim kurulur.
Otobüs Konya-Karaman arasında düz ovada yol alırken Mahmut Çavuş Şerif öğ retmene,“-Ermenek/Lemos (Esentepe) köyünden olduğu, Köyünde iki dönem muhtarlıktan sonra Konya İl Genel Meclisi Üyesi seçildiği, hasbelkader şair olup hukuksuz, adaletsiz işler için şiir yazdığı ve boş vakitlerinde uçara, kaçara avcılık yaptığı, köyüne gitmek için seyahat ettiğin” açıklar. Bunun üzerine Şerif öğret men, “-Ankara’da ikamet ettiği, Öğretmen okulundan yeni mezun olduğu ve ilk gö rev yeri Daran Köyüne gitmek için seyahat ettiğin” bildirir. Mahmut Çavuş, “-Da ran Köyünü çok iyi bilirim, arkadaşlarım var. Yeşil orman içinde şirin bir köy, an cak biraz mahrumiyetli bir yer. Köy yaşantısına alışık olmayan kişilerin bu köy de çok zor barınacağın” söyler. Şerif öğretmen, sözle bir cevap vermese de içinden, “Eyvah, ben nereye gidiyorum” derken yüreği cız eder. Mahmut çavuş hazır ce vap, espirili bir kişilik olduğu için anlatımlarıyla Şerif öğretmenin seyehatin kolay laştırıp Daran Köyüne kadar beraber gidecekleri teminatın verir.
Şerif öğretmen’in seyahat ettiği otobüs Karaman’ı geçip Mersin/ Mut İlçesinde yarım saat mola verir. Öğretmen ve Mahmut Çavuş otobüsten inip Karacaoğlan Parkında dibinden gürül gürül su kaynayan devasa biladan (çınar) ağacı gölgesin de bir şeyler atıştırıp tavşan kanı demli çayı yudumlar. Biladanın yaprakları kıprış tıkça sineleri serinler. Otobüsün hareket saatinde otobüse binince içi ana baba gü nü olduğu için curcunadan koltuklarına çok zor ulaşırlar. Otobüsün içindeki ara koridor küçük tabure üzerinde oturan kadın, erkekle doludur. İnsanlar üst üste is tifli vaziyette. Soluklanmak bile imkansız hale geldiğin görünce Şerif çok şaşırır ve “Allah aşkına bu nasıl yolculuk böyle” der
Mut’tan Ermenek yönüne doğru koyaklarda kıvrım kıvrım kıvrılan toprak yolda otobüs ağır ağır yol alır. Yerden kalkan toz bulutu otobüsten daha hızlı savrulduğu için havada dönüp dolaşıp süzülerek otobüsün içini doldurur. Pencereler kapalı ol sa da, içeriye dolan toz bulutu motorin kokusuyla karışınca seyehati iyice zorlaş tırır. Otobüs Erenler Köyünden yukarı çam ormanıyla kaplı rampaya sarınca ve vi rajın birisi bitmeden ikinci viraja girince yolcular oturduğu yerde gazel gibi savru lur. Bu savrulma yolcuların midesin bulandırır. Bazıları öğürmeye, nihayetinde ke se kağıtlarına istifra yapmaya başlar. Öğretmen Şerif yolun virajından epeyce ürk müşken, midesi bulanmaya başlaması üzerine bayağı sarsılır. İnsan sarrafı Mah mut Çavuş, “-Öğretmenim, bu yolların çilesin çekmeyen bilemez. Doksan beş kilo metrelik Ermenek- Mut yolu Ermenek’in kaderi, makus talihi. Her kişinin doğduğu yeri seçme şansı olmaz. Bu virajlar gözünü korkutmasın. Bu yol Ermenek- Bucak kışla- Karaman karayoluna alternatif olarak 1960 yılında Ermenek için en iyisi, ula şımı en kolay yol olarak yapıldı. Ne yazık ki, beterin beterine mahkum olduk. Da racık yolda iki otobüs yan yana geçemez. Yolun ilerisinde Manavğat Burnu denen bir uçurum var. Bu uçurumda iki otobüs yan yana geçemez. Üstüne üstlük ardıç ağacı yanyana sererek yıllar öncesi yapılan ahşap köprü üzerinden karşıya geçi lecek. Köprü taban ağacının bir kaçı yılların ağırlığına dayanamayıp bel vermiş, kı rıldı kırılacak. Bu ağaç köprüden nasıl geçeceğiz bakalım” der. Zaten beti benzi sararıp solan öğretmen, duyduklarıyla iyice sarsılır. “-Sen, Ne diyorsun Mahmut Amca, Otobüsü durdurup inesim var”diyerek ani hareketle koltuktan kalkar.
Mahmut Çavuş ve öğretmen Şerif Konya’dan itibaren yedi saatlik yolculuktan son ra akşam saat beşte Ermenek’e ulaşır. Mahmut Çavuş, öğretmene sahip çıkar, kendi haline bırakmaz. Köylere günü birlik yolcu taşıyan köy ceepleri/dolmuş git tiği için Nakattin Konyalı’nın oteline yerleşirler. Ertesi gün akşam üzeri Ekrem’in ceepine binip Lemos köyüne varılır. Mahmut Çavuş, öğretmeni evinde misafir e der. Şerif’e,“-Daran Köyüne otomobil ulaşamaz. Karayolu Daran–Gevne Çayını a şamaz. Buraya en az on beş kilometrelik mesafede. Yarın birlikte av yaparak Da rana gideceğiz. Seni ellerimle köy muhtarı arkadaşım Hasan’a teslim edeceğim” der. Konya’da başlayan seyahati boyunca Mahmut Çavuşla karşılaşmaktan çok memnun olan Şerif, bu durumu, “Allah’ın bir lutfu, işi kolay eylemesi” olarak dü şünüp haline şükreder.
Mahmut Çavuş, kahvaltıyı yaptıktan sonra av elbisesin giyip silahlığın kuşanarak Daran Köyüne doğru öğretmenle birlikte yola koyulur. Merada ve ormanlık alan da keklik, tavşan avı yapar. Öğleye doğru üç keklik ve iki tavşan vurunca çanta ağırlaşsa da, avdan memnundur. Nihayetinde Taşeli’nde konar-göçer yaşayan Türkmenlerin Akdeniz sahilinden kuzeye Taşeli yaylalarına bahar-güzde karşılıklı geçiş güzergahında bulunan Daran- Gevne Çayına ulaşırlar. Turkuaz renkli çayın üzerinde ağaç malzemeden yapılmış Daran Köprüsü heybetiyle karşılaşırlar. Antik çağlarda gemi yapımında kullanılan ve özel koruma altına alınan yörenin meşhur ladin/katran, meşe, ardıç ağaçlarından imal edilen ahşap Daran Köprüsü yüz yılla ra meydan okuyarak Türkmen yiğitleri vari dimdik ayakta heybeti, güzelliğiyle bakanları imrendirir. Esasında bir sanat eseri olan köprü üzerinden halen insanlar, hayvanlar geçip gitmekte. Köprünün ayaklarını birbirine bağlayan ağaçlar üzerine döşeli tahtalarda yer yer çatlama, kırılmadan oluşan delikler mevcut. Üzerinde yürüyen canlının ağırlığından köprü her adımda boylu boyunca tahtarevalli gibi sallandıkça sallanır. Adım attıkça ahşap tahtalar gıcırdamaya başlayınca insan, kırılacağını ve gürül gürül akan masmavi suya düşeceğini sanır. Ürperip korkma mak imkansız bir şey. Şerif öğretmende de içten içe panikleme başlar.
Şerif öğretmen, cesaretin toplayarak köprünün üzerine usul usul basıp sessizce yürür. Sanki alçaktan sürünme yapar. Köprü altından akan turkuaz renkli suya bakamaz bile. Karşı kıyıya varınca derin bir oh çeker. “-Mahmut amca, Manavgat burnunda yılların ağırlığına dayanamayıp belveren ağaç köprü üzerinden otobüs geçecek deyince irkilmiştim. Daran Köyü ahşap/tahta köprüsünden otobüs değil, ben bile tek başıma çok zor geçtim. Buradan korkmamak mümkün değil. Sen ol masan bu köprüden geçmezdim, Yüzerek karşıya geçmeyi denerdim”diyerek endi şesin belirtir.
Mahmut Çavuş önceden bilip tanış olduğu Muhtar Hasan’ın odasına konuk olur. Öğretmen Şerif Elvan’ı köylüyle buluşturup tanıştırır. Yol boyunca avladığı avlak lardan ev sahibince hazırlanan ferfene yemeğine köyün ileri gelenleriyle birlikte kaşık sallayıp afiyetle yerler. Gece boyunca konuşulan en önemli konu, öğretmen Şerif’in gelişi, Daran Köprüsünün akıbeti, atalarımızın emaneti olan köprüyü dev letin mutlaka korumaya almasıyla Mahmut Çavuşun avcılık mahareti olur.
Daran Köyü sakinleriyle konar göçerlerin kuzeyden güneye karşılıklı seyahatların da ahşap köprüye ekmek su gibi ihtiyacı olduğu aşikar. Daran’ın veya Yunt Dağı eteklerinde konaklayan göçer Türkmenlerin Ermenek İlçe merkezi ve ötesiyle u laşım bağlantısın sağlayan Gevne Çayı üzerindeki ahşap köprüde yıllar içerisinde oluşan yıpranmayı Daran köylüleri kendii imkanlarıyla yapamaya çalışır. Köy muh tarı ve öğretmenin maddi, manevi katkılarıyla imece usulü ağır aksak vaziyette köprüyü tamir ederler. Pektabi bu tamir işlemi yeterli olmaz. Yeterli iyileştirme ve sağlamlaştırma işlemleri ile korumayı gerçekleştirememenin üzüntüsün taşırlar. Biliyorlar ki, bu köprü olmadığı takdirde Ermenek merkeziyle ulaşım karayolunda tabanvay olarak en azından altı saat uzayacağı için köprüye göz bebeği gibi bakıp korumaya çalışırlar. Ancak 1980‘li yıllarda Özel İdare Gevne Çayı üzerine betonar me köprü inşa ettirdiği için Daran köyüne ulaşım buradan sağlanır. Ahşap köprü kaderiyle baş başa bırakılır. Dolayısıyla ahşap köprüyle ilgilenen, imeceyle tamir ettiren muhtar da kalmadığı için köprü kaderine terk edilmiş konumdadır.
Daran Köprüsü üzerinde Taşeli’de yaşamış Türkmen yiğitlerin ayak izleri imza ola rak durmakta. Bu köprünün acilen koruma altına alınması için Daran Köyünden emekli öğretmen Yusuf YILDIZ, hem siyasi şahsiyetler nezdinde hem de ilgili kamu kuruluşları nezdinde girişimde bulunur. Konunun resmi makamlar gündemine alınması sonucunda T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya Kültür Varlıklarını Koru ma Bölge Kurulu’nca, 28-Eylül/2021 tarih ve 7676 sayılı kararıyla, “Kültür varlığı olarak tesciline, Röleve Projesinin hazırlanmasına” karar verilmiş. İlgili Kamu kuru luşlarının röleve projesini tez vakitte tamamlayıp koruma çalışmasına ivedilikle başlanması gerekir. Köprünün beklemeye ne zamanı ne de takati kalmış. Ayrıca mahalli sanatçı Daran’lı Mustafa Karakoç yıllar sonra çıplak gözle gördüğü köp rünün hazin vaziyetinin, “Sanki yoğun bakımda yatıp son nefesi vermek üzere olan bir hastaya benzediği, İçler acısı olduğu, yıllar öncesi korumak için bedenen verdiği hizmetlerin heba olacağı için çok çok üzüldüğün” belirtir. Görselde görü leceği üzere mahalli sanatçı Mustafa Karakoç endişelerinde çok haklı gözüküyor. Zira Karamanoğulları Beyliği (Devleti) eserlerinden Görmel Ala Köprü ve Nadire Köprüsü sular altında kaldı. Bu köprüleri bir daha çıplak gözle görmek imkansız. Daran Köprüsünün göz göre göre ölümünü/yıkılmasını beklemek büyük bir cina yet olsa gerek. Bu bağlamda Konya Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu kararı nın muhatabı ilgili tüm resmi Kamu Kuruluşlar sessiz kalmadan vecibelerini yerine getirmeli. Belki yarın çok geç olacaktır. Bölgemizde ata yadigarı tüm tarihi eserler le birlikte Daran Köprüsünde de mutlaka koruma işlemi tez başlatılması gerekir.
Türkmen soydaşlarımızın miras bıraktığı, yadigar emaneti olan tarihi eserleri sa hiplenip korumak eğitim bilicinin en önemli kurallarından biri olsa gerek. Tarihi eserleri ve değerlerine sahip çıkmayan millet geleceği belirlemekte çok zorlanır.
Süleyman YILDIZ (Lemos5303 )
YORUMLAR
Üstadım güzel bir anı okuttunuz sağ olun.
Bellik i yaşanmışlık var.
Şerif öğretmenle o çetin yolcuğu birlikte yaptık sanki.
Rahatsızlığınız için de geçmiş olsun.
Acil şifalar dilerim.
Selam ve saygılarımla.
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ
Esenlikler dileklerimle saygılar sunarım
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ
Saygılarımla esen kalınız
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ
Saygı Değer Hemşehrim, daha önce Daran köprüsüyle Medya Ermenek üzerinde haber de yapmıştım. Dahası ERMENEK EFSANELERİ adlı kitabımda da Daran Köprüsü Efsanesine de ayrıca yer vermiştim. Şimdi de sizin anlatımınızı zevkle okudum. Kaleminiz daim, yüreğiniz serin olsun. Selamlar.
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ
Saygılarımla esen kalınız