- 240 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ARAF
Dalıyor gözlerim yine, kainatın bilinmezliğine. Küçük bir toz zerreciği çarpıyor gözüme. Yorgun ve ne yaptığını bilmez bir şekilde sürükleniyor bir yerden bir yere. Belli ki o da bir yer arıyor bu hayatta kendine. Hayattın sahte ışıkları alıyor gözümü, Sıyrılıyorum bu küçük sorgulamadan hayatın içerisine. Küçük toz zerreciği de benle geliyor hayattın içerisine. Sorguluyorum ondan ne farkımız var diye ? Cüssemizden başka bir fark bulamıyorum bu gece.
Evet her birimiz ayrı her birimiz savruluyoruz başka yere. Konuşuyoruz, tartışıyoruz bilinmezlikler üzerine. Kabullenmiyoruz, canımızı acıtıyor gerçekler ve acıtıyoruz karşımızdakini yine. Oysaki söylenen söz canını acıtıyorsa o sende noksandır. O yüzden anlayamadığını kötüleme erdemi onda ara. Yenile kendini her gece, sorgunda.
İnsan yapımı tamamlanmamış ve asla tamamlanmayacak muhteşem bir varlıktır. Her insanın özü bir renk içerir. Bazen kararır ya dünya bizim için ; o zaman özümüzden ve rengimizden uzaklaşmışızdır. Kendi iç huzurumuz için, özümüz için durmamız ve kendimizi dinlemeliyiz. Sessizlik dinlenebilir mi peki ? Ben dinliyorum, çünkü sessizlik benim. Bir ışık olacaksa yolumda onu ben kendimde bulmalıyım. yalnızlığımdan dertlerimin üzerine gidiyorum. Ya dertlerim bitecek ya da içimde büyüyenlerle ben. Dertlerimin üzerine giderken sevincimi paylaşıyorum gülümsememi, vaktimi günlerimi, soframı yediğim aşı paylaşıyorum ama tek hüznümü paylaşamadım sonunda anladım ki hüzünler paylaşılmazdı. ve tek başına yalnız bir odada yaşadığın hüzün seni aydınlatacaktı.
Evet sessizliğini mi dinliyorsun, susuyorsun da ? O zaman içinde var olan Aşkı da buluyorsun yavaş yavaş. Çünkü aşıklar birer Hamuştur yani suskun. Ben kendi sessizliğimden bir mucizeye ulaştım yani Aşka. Niye mi mucize diyorum : İnsanlar olağan üstü bir şey görse ya hayal görüyorum ya da rüyadayım der. Bende içimdeki aşkı dışarı yansıttığımda ya hayal görüyorsun ya da rüyadasın diyorlar ve içimde olağan üstü bir şey yaşadığım için mutlu oluyorum. Tabiki mucizeye ulaşmak kolay olmuyor. Yeri geliyor sıkılıyorsun yeri geliyor kalbin birer harabe. Ama hazineler yıkık dökük harabelerin arasında olur. Benim yıkık dökük kalbimin derinliklerinde de beni bekleyen bir hazine var bunu hissediyorum bu gece. Ama sormadan edemiyoruz değil mi AŞK ne zaman diye ? Ya geçmiş de kaldı diyoruz ya da belirli kalıplara sığdırıp yarınlara bırakıyoruz. Ama zaman ne geçmiş ne de gelecektir, düşünmek ve yaşamak zorunda olduğumuz zaman İçinde bulunduğumuz zamandır. Aşkın varlığı bizi nasıl etkiliyorsa yokluğu da bir o kadar etkiliyor. Onu bilmek ve onsuz yaşamak ; cennet ve cehennem arasında kalmak gibi, ne yaptığını bilmeden oradan oraya savrulmak gibi. Bazen başka asırda kalmış gibi bazen de kapı açılacak da içeri girecekmiş gibi sanki. Kısacası AŞK hayat gibi ince bir çizgi ve bizde o çizginin üzerindeyiz yani araftayız dostlar. Acele etmeyin dostlar araftan cennete açılan kapı ruhumuzdan ve sessizliğimizden başlar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.