- 307 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR ZAMANLARIN KIZ ÇOCUĞU
BİR ZAMANLARIN KIZ ÇOCUĞU
Neydi bizi bu hayatta,bu kadar şartlandıran şeyler?
Kendi varlığımızın, benliğimizin bilincine varmadan, daha kendimizi tanıyıp, kendimizi sevemeden hep başkalarına yetişip,onları mutlu etmeye çalışmak!
Neden? Niçin bu kadar şartlandırıldık?
Bu dünyaya geliş nedenlerimiz hep başkaları için yaşamak mı idi?
Oysa , bir insan kendini gerçeklestiremeden, başkalarının hayallerini gerçekleştirmek için çalışıyor ise, içindeki çocuğa yazık etmiş olmaz mı?
Bizim zamanımızda çocuklar , özellikle erkek çocuk, ailelerin kendi geleceğini güvence altına almak için dünyaya getirilirdi.
Kız çocuk, eksik etek demekti.
İyi gözle bakılmaz, erkek çocuk kadar değer verilmezdi.
Bu bağlamda, hakikaten eksik bırakılırdık .
Oyuncaklar erkek çocuklara alınır, kıyafetler erkek çocuklara alınır, harçlık erkek çocuklara verilirdi.
Eeee! Biz kızlar? Evde annenin işlerine yardım edip oturacaktın.
Kapının önüne çıkıp oyun oynamak mı?
Abin ya da baban görmesin, seni gebertir!
Amcan görmesin, bacaklarını kırar!
Korkutularak ev kedisi gibi büyütülürdük.
Eksik kaldık ! Hakikaten dedikleri gibi" eksik etek!" oluyorduk.
Elbiselerimizin altına, pantolon giyiyorduk daha çocuk yaşımızda!
Dış kapımızın önünü süpürmeye çıkarken, tülbentlerle, hanımbaşı yapıp öyle çıkıyorduk. Çocuktuk oysa ki!
Dışarda erkek çocuklar, telden araba ya da bisiklet yapıp sürerken, bizler durmadan kuyudan kovalarla su çekiyor, dam baca yıkıyor, temizlik yapıyorduk.
Annemin peş peşe dünyaya getirdiği kardeşlerimize bakıyor, onların oyuncağı ellerinden düşer ise bir kaç saniyeliğine elimize alıp oynuyorduk!
Bunlar da yetmezmiş gibi, iki kızkardeş, ikimizin de yaşları,komşunun şahitliği ile mahkeme kararı sonucu büyütüldü.
Beş yaşında, doğru dürüst konuşmasını bilmeden ilkokula gönderilmiştim. Hakikaten konuşamıyordum. Biri bir şey soracak diye korkuyordum. Bunun tek nedeni ilgisizlik, özgüvensizlik idi.
"Keşke ben de erkek olarak doğsaydım!" derdim.
Ayağımda naylon ayakkabı(cızlavet ) ile bulgur fabrikasının yanındaki çamurlu dereden geçerken mutlaka çamur veya su dolardı ayakkabılarımın içine.
Okula varıncaya kadar "fock fock " diye ses çıkaran ayakkabımın sesini dinleyerek giderdim.
Neyse ki, okulun bahçesinde birkaç tane musluğu olan bir çeşme vardı. Oraya gider ayakkabımı ve çorabımı çıkarır buz gibi su ile yıkar çorabımı çeşmenin oraya sererdim. Çocuk aklı bu ya! Teneffüse kadar kurur diye düşünür, çıplak ayaklarıma lâstik ayakkabılarımı giyer sınıfa giderdim.
Utanırdım, ayağımdaki naylon ayakkabılardan!
Utanırdım, tertemiz okula gelen arkadaşlarımdan!
Ceplerinden ütülü mendillerini çıkarır sıranın üstüne koyarlarken , öğretmenimiz tırnak kontrolü yapardı. Mendilim ütülü değildi ancak temizdi. Görünmesin diye mendilimi, ellerim ile saklardım.
Ellerim soğuktan pembeleşmiş olurdu. Öğretmen ,şöyle bir bakar geçerdi.
Görmezdi benim ne zorluklarla okula geldiğimi.
Görmezdi o soğukta titreyen naylon ayakkabılı ayaklarımı.
Abimin çok güzel bir çantası ve içinde kalemleri , defterleri kitapları tamdı.
Benim naylon bir poşetin icinde uçları kıvrık bir defterim ve bir kalemim vardı.
Sen idare edersin derlerdi evdekiler bana.
Nasıl idare edecektim ki?
Öğretmenin verdiği okuma fişlerini baka baka yazardım. Evde okuyup çalışıp gelin derdi öğretmenimiz. Nasıl çalışılır evde? Kim çalıştıracak?
Annem bilmiyor ki okuma yazmayı! Babam ise sürekli dışarda para kazanıyor, abim hep sokakta oyun oynuyor.
Çalışmadan, çalışamadan giderdim okula.
Hep kızardı öğretmenim. Susardım. Hiç nedenini sormazdı. Sorsaydı, belki de ben anlatamaz, ağlardım. Gerçi ağlamak yasaktı bizim evde. Haklıyken ağlarsan dayak yersin!
Haksızken ağlarsan da dayak yersin!
Susacaktın!
Bize susmayı, ve her şeyi olduğu gibi kabullenmeyi öğrettiler.
İstemek yok! Eline ne verilirse onun ile yetinecektin!
Yetindik! Mecburduk! Annemin deyimiyle, "padişahın püsküllü kızı "değildik.
Annem , annesiz büyürken ona neler dayatılmış ise, bizlere de aynı dayatmayı normal görüyordu. Kız kısmı sessiz olur. Çok konuşmaz. O zaman herkes beğenir. " Peh kele ne akıllı kızı varmış!" derlerdi.
Böylelikle bizler, hep susmayı, boyun eğmeyi , itaat etmeyi öğrenmeye başladık.
KARDELEN(Ayrıkotu)
09.01.2023
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/Afyonkarahisar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.