zamansız I /bilim kurgu/
"hangi zamandayız ?" Dedi kadın.
"seni anlamıyorum bu nasıl bir soru,
2023deyiz tabi, saatte 14:23" Dedi Yıldırım
kadın devam etti,
"yanlış,
hiçbir zaman da değiliz!"
Mart ayının güneşli bir Pazar günü, Victoria dönemi dekorasyonla tasarlanmış daha çok kırmızı döşemeli en az bir asırlık kafenin yine aynı dönem bakımları yeni yapılmış maun ağacı arka arkaya sıralanmış üç masanın ortada bulunan masada maun ağacı iskeletli, sadece oturumları ince kırmızı deri döşemeli ahşap sandalyelerinde karşı karşıya oturuyorlardı, yanlarından o yılların treni geçercesine barın oval kıvrılan ahşap kısmı yüzyılın izlerini taşıyordu, diğer tarafları kafenin heybetli duran camından İstanbul trafiği izlenebiliyordu, kafeyi ikiye bölen giriş kapısı camları ahşap gövdeye sıkıştırılmış gibiydi, diğer tarafında da arka arkaya sıralanmış yine üç masa bulunuyordu ve barın ovalliği o alana doğru uzanıyordu.
"Yıldırım bir çok şey anlattım, hala anlamak istemiyorsun, eskiden böyle değildin ne oldu sana Allah aşkına?"
Dedi, 40 yaşlarındaki kadın, omzuna inen kumral saçlarını bakımlı sol elli ile geriye savururken.
"ispatla o halde Funda, lütfen bekliyorum, teorik olarak mümkün fakat sen.."
Yıldırım sözünü tamamlayamamıştı.
Funda atıldı;
"üç dakikan var, birazdan eski model 250’lik açık kasa mavi
bir dodge kamyonet şu camdan içeri hızla girecek muhtemelen bizi altına almış olacak ve ölmüş olacağız."
Yıldırım, birkaç saniyeliğine kadını süzdü, üniversite yıllarından sonra da görüşmüşlerdi, on yıla yakındır görüşmüyorlardı, nereden tekrar beni buldu nelerden bahsediyor bu kadın böyle diye düşündü.
Yıldırım;
"ha bir de gelecekten haberler ha, hadi ordan ya, hayal gücüne bayıldım,
yalnız kamyonetin rengi falan, ee şöför nasıl bir tip acaba, "
Diyerek alt dudağını ısırdı ve sinsice güldü.
Funda, "on altı yaşlarında esmer bir çocuk, babasından gizli kamyoneti kaçırmış." Dedi
Yıldırım dikkatle Fundayı süzüyordu, kahve rengi gözler ince uzun bir yüz,
ince burun, gayet normal bir vücut manken gibi değil ama hoş.
"peki" dedi Yıldırım, o kamyon geldiğinde sadece biz mi öleceğiz,
arka masadaki iki kadın ve barda bay bayan iki garson var, onlar da ölecek mi" diye sordu.
"iki dakikadan az kaldı bu arada," Dedi ve devam etti;
bizden başka kimsenin ölme ihtimali yok, kamyonet sürücüsü hafif yaralı olacak,
arkandaki kadınlar birazdan hesap isteyecek
ve bayan garson hesabı almaya gelecek,
bu sırada kapının diğer tarafında en dip köşede
iki erkek bir bayanlı oturan masa garsona seslenecekler yeni sipariş için,
garson bardan ayrılmış olduğunda,
bayan garson da müşterilerin ardından çıkış kapısında olacaklar."
"ahahaha, ya biz?"
"bizim ki sana bağlı Yıldırım, eğer istersen kapının diğer bölümüne geçebiliriz,
yaşarız ya da ölürüz."
Yıldırım, Funda’nın gözlerindeki ciddiyeti takip ediyordu,
olasılıkları düşündü, oturmaya devam ederse ölme ihtimali vardı
fakat diğer tarafa geçerse Funda en fazla şakayı yediğim için bana gülecek
her şeyin olma ihtimali vardı sonuçta,
bu arada Funda,
"son kırk saniye," Dedi
ve kadınlar garsona dönerek,
"hesabı alabilir miyiz lütfen." Dediler.
zincirleme başlamıştı, Yıldırım şaşkın Funda’nın gözlerine bakıyordu,
yüzünde şımarık bir tebessüm vardı, bayan garson gülümseyerek
ve ufak bir baş selamıyla yanlarından geçti, parfümünün cılız kokusu yayılmıştı,
ardından diğer tarafta oturanlardan biri garsona seslendi
"bakar mısınız ?"
erkek garson da yerinden ayrılınca,
Yıldırım, Fundanın kolundan tutup doğruca diğer tarafa sürüklerken
kapının yanından geçmekteydiler hesabı ödeyen bayanlardan birinin koluna çarpmıştı,
"pardon affedersiniz." Dedi aceleyle Yıldırım, kadın cevap vermemişti,
kaba bulmuştu aceleci tavırlarını. o esnada Yıldırım ve Funda
kapının diğer tarafındaki masa da yerlerini almıştı ve Fundaya dönerek,
merak, endişe ve heyecanla;
"peki kamyonet nerede, hani şu mavi olan?"
"dört saniye," Dedi Funda.
Mavi kamyonet görünmüştü o kadar süratli geliyordu ki
Yıldırım fark ettiğinde kulakları pelteleyen inanılmaz gürültüler eşliğinde
her yana jilet gibi saçılan cam parçacıkları gözleri kör etmişti bile,
gürültüye kafe çalışanları ve müşterilerinin çığlıkları da karışmıştı,
yaklaşık on tonluk kapalı kasa kamyonet barı biçerek duvara toslamıştı,
her yanı kaplayan toz bulutu
kamyonetin üzerini de örtmüştü,
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.