ÇERÇEVENİN İÇİNDEN ÇIKAN BEDEN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir müzenin içindeydiler. Dikdörtgen bir çerçevenin önünde duruyorlardı. Gördükleri duvarın dörtte birini kaplayan bir çerçeveydi. Çerçevenin içinde karakalem çizimi cinsiyetsiz bir beden görülüyordu. Bedenin orta yeri, yani karın kısmı açıktı.
Bu çerçevenin önünde duranların meraklı gözleri, karın kısmını daha iyi görebilmek için tabloya yaklaştı.. Az kalsın gözleri yuvalarından sıyrılıyordu; çünkü karnın içinde olması gereken organlar yerlerinde yoktu. Sanki birileri onları yerlerinden oymuştu. Boşluğun içinde kan lekeleri vardı. Birileri kötü bir şakaya başvurmuş olmalıydı. Ve karnın bu yapısı yuvarlak tahta bir kurnayı andırıyordu.
Göz sahipleri karşılaştıkları bu tuhaf görselliğe gözlerini alıştırmak istemediklerinden; yaratıcı olmak durumdaydılar. Durum çok vahimdi. Durup dururken algılarını üzmeye hakları yoktu. Bu nedenle vakit kaybetmemeleri gerekiyordu.
Göz sahipleri, dehşet içindeki gözlerini bir saniyeliğine karından sıyırıp, birbirlerine çevirdiler. Bakışlarıyla hemen oracıkta bir karar aldılar:
İçlerinden gözleri en küçük olan atıldı:
"Bu karnın içi böyle boş kalamaz! Bir an önce bu hayati boşluğu gidermemiz gerek. Madem gözlerimiz hoşnut değil bu apokaliptik durumdan; gönüllü olarak, her birimiz bir organa evrimeli. Rızası olmayanlar aramızdan bir an önce çıksın." dedi, Oldukça kaygılı bir durum sergiliyordu.
Aralarında gözleri en büyük olan heyecanlanarak ve hiç vakit kaybetmeden, "ben kalp olacağım." dedi. Bütün gözler fıldır fıldırdı ve ona çevrildi.
Ansızın mavi gözlülerden ikisi ivedilikle öne atıldı: "şey, biz böbrek olacağız." dediler.
Arkasından siyah gözlüsü, "o halde, ben de karaciğer olmaya varım", dedi. Bu hızlı geçişleri daha önce hiç yaşamamışlardı. Kendi hızlarını kendileri de hayranlık ve şaşkınlıkla izliyordu.
Ela gözlülerden üçü hep bir ağızdan, " öyleyseee, biz bağırsak olmalıyız. Yani hem ince, hem de kalın." dediler. Fırsat bu fırsat bir de birbirlerine göz kırptılar. Yoksa nlara sağlanacak olan yerin büyüklüğüne mi sevinmişlerdi - öyle ya, nasılsa işlerine gelmezse, o kurnanın içinde dans bile edebileceklerdi!
Çakır gözlü olan; "ben akciğer olacağım." dedi. Sonra arkalarından bir çakır gözlü daha fırladı : "ben de akciğerin diğer kanadı olayım, olmaz mı?" dedi. Göz kırpıştırarak anlaştılar.
Arka tarafta saklanmaya çalışan çakır gözlü, pozisyonundan hoşnut değildi; ama yine de, "e bari ben de safra kesesi olayım!" dedi ve ardından gözlerini kısıverdi. Sanki elinden gelse, sıvışacaktı oradan.
Şehla gözlüsü de; " bana da mide düşmüşe benziyor!" dedi, O gözlerini sağa sola devirirken, öbür gözler gözlerini ondan alamadılar bir iki saniye. Ama işlerini aksatmamak adına hemen bedene odaklandılar:
Tek gözlü olan ise, "geriye ne kaldıysa, o da ben olayım bari!" dedi ve karın boşluğuna iyice yaklaştı. "A ha, şimdi biliyorum ne olacağımı: ben dalak olmak zorundayım. Görevim çok önemli olacak!" diye de ekledi.
Öbürleri: "o kadar böbürlenme arkadaş! hepimizin de görevi önemli. Birimiz eksik olsak, bu beden komple olamayacağından, çalışmaz. Hepimizin amacı bu bedeni eksiksiz kılmaktır, tamam mı? Bu bakımdan hepimiz de değerliyiz. Nokta!" dediler. Tek gözlü biraz utanarak, "evet, çok haklısınız. Hepimiz de bu beden için önemliyiz" diyerek tastikledi söylenenleri. Bir adım geri attı , sanki utancını saklamak istiyordu!
Şu ana kadar hiç gözlerini açıp da bakmayan bir gözü yeşil, bir gözü kahverengi olan ," beni yedekte tutunuz ha! Varsayalım ki biriniz görevini yerine getiremedi ee n’olacak;? Ha, işte o zaman ben devreye girerim. Yani hepinizin vekili olmaya hazır ve nazırım, anladınız mı?" dedi. Bütün gözler yine söz birliği yapmış gibi " iyi fikir!" dedi.
O anda, oradan geçen yaşlı bir bedenin sahibi bu dayanışmacı eylemi görünce dayanamadı ve sesini yükselterek atıldı:
"Ey! Benin zaten kısa bir ömrüm kalmış. Beni de aranıza alın, olmaz mı? Ben sadece gözlerimi değil, bütün bedenimi bağışlıyorum. Ki çerçevenin içi bir an evvel anlam kazansın." dedi.
Ona dönen bütün gözler yaşardı. Bunlar sevinç gözyaşlarıydı tabii!
Yaşlı beden hiç istifini bozmadan yeniden sesini yükseltti. Kararlı bir tınısı vardı: Robotlara öykünürcesine, "oyalanmayın! Üçe kadar sayıyorum. Bütün organlar yerini alsın, tamam mı?
Biiiir, iiikiii, üüüç!"
Henüz aradan bir saniye geçmemişti ki; çerçevenin içindeki beden kıpırdamaya başladı. Canlandı. Olup bitenler büyüleyiciydi. Çünkü kaşla göz arasında cereyan ediyordu bütün bunlar...
Evet, evet, çerçevenin içinde insan kılıklı bir yaratık belirdi.
Ve yine ansızın ayağa kalktı.
Ve ansızın çerçeveden dışarıya atladı. Üryandı.
Ansızın ayaklarıyla yürümeye başladı salonun ortasında.
Kollarını ileri geri salladı, yokladı.
Kel başını sağa sola çevirdi.
Elleriyle mor gövdesini yokladı. Okşadı.
Ve ansızı tiz ve yüksek bir sesle, "ben açım. Hem de çok açım!" dedi.
Salonda, mezar sessizliği baş gösterdi ansızın. Yine ansızın, ortadan kayboldu beden...
H. Korkmaz, 22/23 Sthlm.
YORUMLAR
Tüya
Selam ve saygı ile.
Tüya
Katkınız için teşekkürler ve sevgiler
insanlar görmek istediklerini görür, bu duvardaki bomboş bir çerçeve dahi olsaydı; kendinde olmayanı ona resmetmek isterdi...kendi boşluğunu, kendi yarım kalmışlığını onda tamamlamayı, anlamlandırmayı amaçlardı...duymak ve duyurmak istediklerini belki de...
ben o karın boşluğuna çiçek falan ekmek isterdim galiba, çünkü artık benim çürük organlarımın ona bir hayrı dokunmayacağını bilirdim...en azından biraz canlanır, ruhu güzel kokar bakarsın ne bilim...
bu yazın ama başka tüya, çok güzel yerden yakalamışsın...aslında örnekleri çoğaltmak mümkün...ki biz buna umut diyelim biraz da düş ekelim etrafına...
al sana mis koku...
sevgilerim çokça...
Gule tarafından 8.1.2023 17:45:55 zamanında düzenlenmiştir.
Tüya
Çok haklısın; nasıl bir duygu yaşadığımıza bağlı olarak algılarımız ve görmek istediklerimiz değişiyor, özellikle görsel sanatlarda...
Bir süre önce biricik torunumunun önerisi üzerine askeri müzeyi ziyaret etmiştik. O savaşlara vs merak sarmış, yaşı gereği. Ortamı tahmin edebilirsin. Sergilenen, belgeselleştirilen öyle çok silah, savaz, zulüm ve kan vardı ki, 1400-lerden günümüze kadar gelen... Etkilemiş olmalı beni o atmosfer. Bilinçaltında flizlenen bir kurguya dönüştü sonuçta...
Mis kokan çiçeklerlerin eksik olmasın ruhunda ve gözünün değdiği yerlerde, canım.
Çok teşekkür ederim gelişin ve engin bakışın için.
Selam ile, sevgi ile
Tüya
Selam ve sevgiler benden.
açlıktan öldü mü o 😉
en sevdiğim hayal gücünün beş yıldızlı gösterisi bu hikaye, konuya hiç değnmeyeceyim muhteşem demek yetersiz.. hayal gücü için imkansız bir şey yoktur, zamanı mekanı ve olamaz onu böyle kullanmak harikadır burada onu görüyorum, bayıldım, drama biçimli gerçek yaşama yandan bakan dizi sahneleri tadında hikayelerden bıkkınlık gelmişti, biraz kafa yoralım arkadaşlar, ha bir de gerçek hayattan uyatlamadır falanlar var ya, bitik ya tiksiniyorum zaten yaşadığımız tanıklık ettiğimiz şeyleri ne diye okuyalım..
Değerli Tüya kalemine yüreğine hayal gücüne ve sunumuna sağlık üstad..
Saygılarımla
Tüya
Hem yoksa nasıl değişir, gelişir ve yaratılır yeni imkanlar, yeni çözümler?
Başarılar dilerim arayışınız ve çabanınzda.
Çok teşekkürlerim ve saygımla, işgal bey.
Tüya
Selam ve saygıyla.
Böylece bedeni bırakıp gitmek...
Yiyecek bir şeyler vermekten daha kolay görünüyorsa organ olur Morgan.
Her aşamada gövdeyi yaşatmak çabası esastır.
Alnında 'ölüm'yazılı kimseye hazırlan öleceksin demek.
Peynir ekmek.
Hayat bitince 'umut' bitmez.
Tartışmaya açık.
Çok saygımla.
Tüya
Bilinçaltında olmasını ya da olduğunu varsaydığımız, düşlediğimiz düşünce seline kaptırdım kendimi...
Fakat yapay zeka ve, mutasyon üzerine ne çok araştırma lar çalişmalar var...
Zira insan zekasının önüne geçilmez. Neden olmasın bugün aklımızın almadıkları? Elli yıl önce elimizde akıllı telefon olacağını sadece hayal ediyordu bir kaç insan...
İnsan yaşamının bügünküne hiç benzememe ihtimali zaten var.
Mars da, yaşam için insanlar kuyruğa girmiş vs vs.
Yorumunuz için çok teşekkürüm ve saygımla, üstadım.
deniz_tayanç1
Baksanıza et, süt yokolmaya gidiyor.
Evet Sayın Yazar.
Dağda biten otlarla beslenmeyle
başlayalım.
Tüya
Çok saygı ve selam ile.