- 368 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YALNIZLIĞIN DERİN DÜŞÜNME TEHLİKELERİ
YALNIZLIĞIN DERİN DÜŞÜNME TEHLİKELERİ
Kültürümüzde "Yalnızlık Allaha mahsustur!" diye bilinen dilimize oturmuş bir söz vardır.
Gerçekte her insan yalnız insandır. Fakat dostluklar, dost meclisleri, söyleşiler, serzenişler, evlenişler, sitemler, iş üretim biçimleri, toplumsal etkinlikler, konferans sinema, tiyatro, aile ocağındaki birliktelik , bir araya gelişler, insanın dert ortağı bulup kendini paylaşması yalnızlık derdini azaltır ve mutluluğu çoğaltır, sinerji yaratır, enerji verir, güçlendirir kişileri.
Belki de bu yüzden söylenmiştir; "Her güçlü erkeğin ardında (arkasında, arka taş, yaslanacağı bir taş ya da bir baş; bir arkadaş) güçlü bir kadın vardır. Işin feminal tarafını bir yana bırakırsak, erkek de kadına benzer biçimde güç vermekte ya da gücünü almaktadır.
İnsanların doğal olarak içgüdülerinde olduğu gibi, başka canlılarında aralarında yeme,içme açlık susuzluk ve barınma içgüdüleri bulunulan coğrafyanın öznel koşulllarına göre biçimlenerek genetik sarmalına DNA’larına yerleşmiştir.
Üremek, varoluş ve neslini sürdürmek güdüsünün en temel faktörü eş seçimi ile başlar. Ancak doğada bazı canlılar arasında insandan çok farklı üreme biçimleri de hücrelerine kadar bilimsel gerçekler ışığında irdelenip değerlendirilmiştir. Bu bağlamda DNA sarmalı üstündeki çalışmalarda alınan yol, varılacak hedefler çok değişik hedeflere doğru başdöndürücü bir hızla yol almaktadır.
İşte bu hızın ivmesine uyum sağlamak her insanın harcı olmadığı gibi, beyin gücü de yetersiz kalmaktadır. Gel gör ki bizim ülkemizde insanlar bilime kafa yormaya değil, beyinleri yıkanarak uyuşukluğa, miskinliğe, tembelliğe meczupluğa yönlendirilmektedir. Bu beyin yıkama işini en iyi yapan aygıtlar arasında TV’ un yanısıra yazılı basının yanında görsel sosyal medya da ön pĺânda gelmektedir.
Şunu dikkat etmek gerekir ki internet ortamında bilgi kirliliği had safhaya çıkmış ve giderek daha da yükselmektedir. İşte bu noktada bireyler arasında da gerçek bilgiye ulaşmış olanlar ile ulaşamamış olanlar arasında müthiş bir uçurum ( aralık, uzaklaşma, benzeşmezlik) meydana gemiş, ayrılıkların, farklı düşüncelerin, rastgele serseri mayın gibi patlamasına da yol açmıştır.
Dolayısıyle çok masum gibi duran TV kutuları her odada patlamaya hazır bir bomba etkisini artık beyinlerde, düşüncede, eylemde, işte, alışverişte gezmede, tozmada, modada, eğlencede psikolojik sorunlarda kişilik bozukluklarına varana kadar ne aklınıza gelirse, hayatın her alanında etkisini somut olarak göstermeye başlamıstır. Son günlerde dilimden düşen "Kalmadıysa kafada akıl, kafana göre takıl" diyen şiirsel dizelerim bu işin özeti sayılır..
Herkesin artık elinde cep telefonu ile her an karşı karşıya kaldığı bu tehlikeli tablo karşısında, kişinin davranışlarının kontrolden çıkarak, istem dışı, akıl dışı eylemlere girmesi, açmazlara sürüklenip sürmenaj olması, aklını kaybetmesi, çıldırması, cinnetle cinayetler işlemesi, zıvanadan çıkıp ifrata kaçması, yalan söylemesi adeta olağan davranışlar biçiminde algılanmaya başlanmıştır(?!)
Doymak bilmeyen kâr hırsı, vahşi kapitalist dünya görüşü, emperyalist kültür politikaları, dünyayı daha ne çok sıkıntılara sokacak, hep birlikte yaşayarak göreceğiz.
Ben de bu sorunlardan ortamın sunduğu olumsuzluklardan payıma düşeni almış birisi olarak, yarınım ne olacağını artık bilemez bir duruma sürüklendiğimi itiraf etmek zorundayım.
İşte böyle bir kaotik ruhsal hengame içinde akıl sağlığımı korumam zora giriyor bazan, dün yapmamam gereken bir paylaşımı bu yüzden instegramda paylaşmışım. Aslında o paylaşımımı kendime özel bir albüme eklemek için yazmıştım, uzun vadeli arşivimde kalsın bir gün gerek duyarım belki diye. Fakat Facebook albümüne eklerken, aşırı gerginlik ve dikkatsizlik nedeniyle İnstegrama da gitmiş paylaşım hiç farkında değildim. Bir arkadaşım uyarınca haberim oldu ve o paylaşımı kaldırdım ve ayarlarını düzenledim. İstemdışı gelişen bu sildiğim paylaşımdan dolayı tüm arkadaş ve dost insan çevremden özür diliyorum.
Şairin işi çağını tanığı olarak düşlerini düşüncelerini kaleme alıp yazmak..Bunu en iyi biçimde yapabilmek için de sessizliğe gereksinim duyarım, sessizliğimin bozulmasi en büyük huzursuzluk kaynağım oluyor..
Mevsimin kış olması ve 15 Kasım 2022 den bu yana da kızımın ayak bileğinin kırılmış olması, benim babası olarak bakma yükümlülüğüm, evimdeki öncelikli işim kızım oldu. Fakat ikimiz biz her biçimde dertleşip birbirimize yardımcı olabiliyor, zamanımız en güzel biçimde düzeylice paylaşıyoruz. Yalnız evde artık TV hiç açmıyoruz, aslında evde üç odada 3 tane TV var, eşim evde yok, bu aralarda ve 19 Aralıktan bu yana da görüşmedik. O da kendi kızının evinde torunları ile mutludur sanırım...
Evet bu koşullar çok yönlü değerlendirme ve yorumlara açık felsefi ve toplumsal konular... O Nedenle psikolog, sosyolog ve tarihçilere, tüm çağdaş aydın ve düşünürlere, şairlere, yazarlara gündem ile ilgilivçok iş düsüyor..
Felsefeci mi olmak istersiniz yoksa şair mi? Evlenin ya mutlu olursunuz, ya da hem şair hem felsefeci..
Şimdi bir kahvaltı yapalım. BUN günlerden Cuma ve selâ vakti geldi...
Iki gündür geceleri çok geç yattım ve uykusuz kaldım. Dolunay gecelerinde beni uyku tutmaz genelde, geç yatar yine de erken kalkarım..
Hoşça kalın sevgili dostlar sağlıcakla..
Şaban AKTAŞ
06.01.2023 12.10
Görsel; Şaban AKTAŞ
Dün geceki dolunay
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.