- 298 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İSTİŞARE VE HİCRET
İnsanlar neden hicret ederler. Büyük ıslama alimlerine baktığımız zaman hayatlarında kısa ya da uzun mesafelerde hicret olayına rastlarız. Yerli paganların baskısı arttıkça dayanılmaz hale gelen yaşam şeklini terkedil bir nevi onların baskından uzak bulunmak anlamına gelen hicretin iki yönü vardır. Birinci yönü ve en önemlisi paganların baskısından kurtulmak ve esaretten kurtulup özgürleşmektir. Birde insanın dış dünyanın kötülük ve şerlerini terk edip İslam’ın ve toplumun kabul gördüğü değerlere göçü vardır. Hicret bazı mekân değiştirmek anlamına gelse de esasta kötü hasletleri terk edip güzel hasletlere iltica etmek anlamlarına da gelir. Terk etmek ayrılmak bir yerden başka bir yere göç etmek anlamlarında taşır. Peygamberimizin döneminde yerli paganların daha doğrusu müşriklerin baskısı o kadar arttı ki; İlk İslam devletinin kurulacağı Medine’ye doğru Ebu Bekir ile yolcuğa çıktılar. Mekkeli paganların baskılarına dayanamayan Müslümanlar daha önce de iki kâfile halinde Habeşistan’a hicret etmişlerdir Hicri takvim hicret başlangıç alınarak Rumi Takvim adıyla da bilinen bu takvimin başlangıç tarihi, 16 Temmuz 622’dir. Hicretin sonunda ilk İslam devleti kurulduğu için, bu tarih İslamiyet için bir dönüm noktası sayılır. Hicret kelimesi hem sözlük hem de terim anlamında kullanılır. Kelime karşılığı göç olan, Hicret sözcüğü terim anlamında kullanıldığında ise günahtan ve haram olan şeylerden uzak durmak manasına gelir. Hicret ile İslam açısından büyük olaylar gelişmiş, bunlardan en önemlisi İslam şehir devletinin kuruluşu, diğer bir hadisede İslam’ın hızla yayılmaya başlaması, en önemlisi de insanların kardeşlik duygularının gelişmesi olmuştur. Büyük İslam alimlerine baktığımız zaman hayatlarında kısa ya da uzun mesafelerde hicret olayına rastlarız. Bunlardan biriside istiklal marşımızın yazarı Mehmet Akif’tir.
Eşin var, aşiyanın var, baharın var, ki beklerdin;
Kıyametler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?
O zümrüt tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun;
Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun.
Dolaşsın, sonra, İslâm’ın harem-agâhında nâ-mahrem...
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil matem!
Mehmet Akif artık yorulduğunu ve sustuğunu ifade ederken bülbülün konuşmasını anlatmak istediklerini onun feryadıyla anlatmayı düşünüyor. Akif konuşmaktan hicret ederek susmaya göç etmiştir. Ben sussamda şiirim konuşacaktır diyor. Öz yurdundan, öz kültüründen ayrılıp diaspora yaşamın içinde ezik yaşamaktansa Hicret etmeyi yeğleyecektir. Hicreti hem ülke bazında hem de konuşmak ve yazmaktan içine kapanmaya ve kalemden uzak durmaya doğru gerçekleştirecektir. Mehmet Akif’in suskunluğu küskünlük ve bir vazgeçiş anlamına gelmemelidir. Peygamberimize emir gelip tebliğe başladığında indirildiğinde Yahudiler hem de Mekkeli müşrikler bu durumdan rahatsız oldu. Başta alaya aldılar küçümsediler önemsemediler hatta alay ettiler. Fakat İslamiyet’in hızlı bir şekilde yayıldığını görünce tehditlere ve işkenceye başladılar. Müslümanlar peygamberimizin etrafında toplanarak istişare kurulunu oluşturup nasıl bir hicret stratejisi uygulayacaklarına karar verdiler. İstişare kurulunun kararları arasında birisi var ki Hz. Ali efendimiz o kalacaktı ve öylede oldu. Peygamberimiz ve inananlar üzerinde öyle bir baskı oluşturulmuştur ki zorda olsa hicrete karar verilmiştir. İstişare ilk defa o zaman bir karar mercii olmuş ve kurumlaşmıştır. Hz. Peygamber tarafından etkin bir şekilde yürütülen Müslümanları selâmete çıkarma çabaları, Medine’ye hicretle başarı ile sonuçlanmış, bu göçle birlikte Müslümanlar kuvvetli bir merkeze sahip olmuştu. Neticede İslam hızla yayılmaya başlanmış sınırları genişletmiştir Böylece İslam’ın yayılması için bir ortam oluşmuş ve baskı hissetmeden tebliğ edilmiştir. Medine’de ki Müslümanları hasreti bitmiş güçlenmiş dolayısıyla zorbalıklar son bulmuştur. Muhacir aynı kökten olup göç etme anlamındadır. Hicret edenlere muhacir (hicret eden), küfür yurdundan İslam ve iman yurduna yani cahiliye döneminin yaşantılarından vaz geçip İslam üzere hayat sürmektir. İster küfür diyarından iman yurduna ister küfür alamet ve emarelerinde iman alamet ve emarelerine intikal etmekle olur. Kişinin yakınlarından akraba ve dostlarından ikamet etiği mekândan ayrılması uzaklaşması, Ya da İslam dışı yaşanılan bir mekânda ve İslam dışı yaşayan dost ve akrabalardan uzaklaşmak. Tasavvufta bu hadise nefsin isteklerini terk edip İslam’ın isteklerine meyletmek şeklinde görülür. Buradan şu ifadeyi rahatça kullanabiliriz İstişare ve hicret çok önemli iki unsur.
Gönül hicreti:
Gönül hicret eder bir gün, duyan ağlar soran ağlar
Kanat çırpar uçar her ân, bakan ağlar gören ağlar
İçim gurbet, dışım gurbet, bu hasretlik yürek dağlar
Biter sürgün, bu âlemden, sılam ağlar figan çağlar.
Gönül hicret eder bir gün, duyan ağlar, soran ağlar
Sılam gurbet, çilem hasret diyen ağlar, duran ağlar
Bu âlemden giden sürgün, yürek dağlar, figan çağlar
Gözünden yaş akan üzgün, bakan ağlar, gören ağlar
==============================================AR=============================================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.