- 652 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİZ KENDİMİZİ KİMLERE EMANET EDİYORUZ
Herkesin dilinde tek kelime...
Oku- büyük adam ol...
Oku- cahil kalma...
Oku -kendini ezdirme...
Oku -bilgin olsun, her soruya yanıt ver...
Oku -doktor ol, hakim ol, mühendis, müteahhit avukat, vali, kaymakam v.s. ol...
Oku fakirlikten kurtul, paran ve mevkin olsun...
Sen yeter ki oku... Oku diyoruz da...
Peki gerçekten okumak sadece bunlardan mı ibaret...!
Bunu hiç sormuyoruz kendimize.
Ya da şöyle sorayım, insan önce okumaya nereden başlamalı?
Bir insan ilk olarak neyi okumalı?
Bu okumak iç güdüsü, sadece kitaplara yönelik midir?
Bir insan bir insanı okuyamaz mı?
Mesela; ’’İnsan insanı ’’derken, kişi, ilk insan olarak kendini okumalı..
Ruhunu, vicdanını, merhametini, gönül gözünü, sağ duyusunu, bakış açısını,
saygısını, kişiliğini, terbiye düzeyini...
Sayılması gereken, o kadar çok duygu var ki okumak için...
Her sabah kalktığınızda şöyle aynanın karşısında dişlerinizi fırçalarken,
alsanız elinize kendinizi, tek tek çevirerek sayfalarınızı,
sorsanız, çözseniz, iyice bir inceleseniz kişilik gayenizi...Ne güzel olur du değil mi?
Böylece, hem dişlerinizi fırçalayıp temizlemiş olursunuz, hem de ruhunuzu...
Sizler iş olanağı için, ya da herhangi bir konuda bilgi edinmek adına,
okuduğunuz kitaplarla birlikte,
başarılı bir mevki sahibi olmak arzusu ile
birde şu kendini okuma düzenini sıraya alıp, okuya bilseydiniz şayet,
işte o zaman hayatınız da ne kadar güzel bir kişilik,
ve ne kadar büyük bir mevki sahipliği
doğurduğunuzu daha iyi görürdünüz...
Gel gör ki,
böyle insanların olduğu bir ülkede de yaşamanın tadı bir başka güzel olurdu.
Biliyorsunuz ki...
Eğitimin ailede başladığı, çocukluk evresinde,
daha ergenliğe adım atmadığınız
o dönemlerde, ilk okuma dersi olan, kişilik dersini,
anne ve babalarınızdan alırsınız.
Kendi kişiliklerinden ayna olarak yansıttıkları tavır ve davranışları,
tıpkı bir kamera gibi çeker,
aynı tavır ve davranışları benliğinize yerleştirerek,
ileride ki kişilik şekillerinizi ona yöre yönlendirirsiniz.
Çocuklar o dönemlerde sizleri gözleri ile okurlar...
Yapılan her tavrı ve davranışı, yüzlerdeki ifadeleri, mimik hareketlerini,
kaş çatışlarını, kızgınlık ifadelerini, tebessümleri,
konuşulan her kelimeyi, acıyı ya da mutluluğu tek tek
duygularına not alarak,
ileri ki, yaşam karakterleri için,
kendi iç dünyalarındaki, defterlerini bu şekilde doldurmuş olurlar...
O yüzden bir çocuğu,
kendisini ezdirmemek adına güçlü bir insan yapmak için,
hayata hazırlarken, sadece para hırsı için okuyup,
güç kazanmasının yolunu öğretmeyin.
Ona ahlaki değerlerinin de tıpkı okumak kadar önemli olduğunu,
bu değerlerin olmadığı bir mevkide haksız yere kaldığını,
aldığı her kuruşu hak ederek kazanması gerektiğini de öğretin...
Öğretin ki...
Ergenlik dönemine gelen gençlerin düşünce yapılarına,
birde, kendi zevklerini, ilgi ve beğenilerini de ekleyerek
geleceğe yönelik inşa ettikleri geminin rotasını çizdiklerini, unutmayın.
Eğer , çocukluktan bu yana,
ebeveynler evlatlarının üzerinde kötü bir kişilik dersi bırakmışlarsa,
onlara sadece geleceğe yönelik planlar kurmalarını,
geçmişlerini, atalarını, gelenek göreneklerini,
vatan millet sevgisini aşılamadan,
sadece ’’ne kadar para, o kadar güç, o kadar rahat geçim,’’ dersi vermişlerse,
bu şekilde yetişen gençler nefsinin kötü gelen yanını daha da güçlendirip,
vatana ve millete baş belası olacak hayırsız bir bireye dönüşürken,
bunun tam tersi olduğunda ise,
bu türlü gençler, gelecek yaşantılarında,
kendilerini zorlayacak nefis sınavlarına girdiklerinde
daha hayırlı kararlar ile,
geleceğe yönelik bir nesil için,
alacak oldukları sorumluluğun imzalarını,
en hayırlısına doğru atmış olacaklardır.
Böylece okul hayatı ile devam edip,
gelip geçen o kocaman süre zarfında,
yakaladığınız başarılarınızdan, mevkinize kadar,
çevrenizde tanımış olduğunuz tüm insanlara karşı,
ahlaki değerlerinizi bozmamış,
insanlık denen kitabı,
içinizde her şeyi öğrenmek için can atan vicdanınıza,
hak edilen duygularla öğretmiş olacaksınız.
İşte bütün bu anlatmış olduğum huyların sonucunda da
karşınıza sadece iki tane bir birinden farklı ruh yapısı çıkacaktır.
Bunlardan kimileri,
Kibrini büyüterek kendi mevkisi dışındakilere,
burnunu bir karış hava da tutarak bakanken,
para içerisinde yüzseler dahi, cimriliği ilke edinip,
daha çok para kazanmak amacıyla, başkasının iki kuruş
parasına ve malına göz dikerken,
edindiği meslekte, sırf yalan haberler ile ortalık karışsın diyerek,
reyting kırmak adına, büyük bir başarıya ulaştığını sanan,
hırs düşkünleri olurken,
Kimileri de...
Ergenliğe adım attığı yıllarda,
okumaya öncelikle kendisinden başlayıp, kendini okumayı öğrenmişken,
ilk olarak, nefis defterinin her sayfasını inceleyip, incelerken de,
o sayfaları satır satır açıp,
nelere sağır, nelere kör bakacağını araştıran, bulduklarını not alıp,
kalbine doğru, ahlak ve edep duygusunu, yönlendirerek,
nefsine hiçlik kitabını okutan, kişilerdir.
Ve bu kişiler ,
buram buran tarih, buram buram vatan sevgisi,
ataları, şehitleri, namusları, şerefleri,
onur ve gururları, saygı, hoş görü, anlayış, merhamet duyguları ile,
donattıkları sofrada,
hislerini, duygularını, düşüncelerini ve ruhunu bir güzel doyuran ,
doyurdukça da insanlık yanını tok tutan kişiler olacaklardır.
Gelişen ülkemizde,
farkına varılması gerek, tek şey,
ülkenin ve insanların büyümesiyle, nefislerinin de büyümesidir.
Nefisleri ile birlikte, hırsları, aç gözlülükleri, kirli yanları,
istek ve arzuları, bu istek ve arzulara ulaşmak için de doymak bilmeyen
kötü yanları da büyür.
İşte bu yüzden de...
Evet...
Okudu cahil kalmadı... Ama her türlü kurnazlığı, her türlü hileyi öğrendi.
Okudu kendini ezdirmedi... Çünkü ezmekten ezilmeye fırsatı olmadı.
Okudu bilgili oldu. Her türlü soruya, çıkarı doğrultusunda cevaplar verdi.
Çıkarı doğrultusunda yanlışlara doğru dedi.
Okudu doktor oldu... Hastalarına yansıyacak,
ne bir tatlı dili kaldı, ne de gülen bir yüzü...
Suratı bir karış, soru sormaya çekindiğin bir kişiliğe büründü...
Okudu hakim oldu.
Haklı davalarda haksızlık, haksız davalarda haklılık payı gözetti.
Okudu müteahhit , mühendis oldu...
Ama ucuz malzemelerle içinde yaşayan aileleri
çoluğu çocuğu düşünmeden, binalar dikti.
Ve onlarla övünüp, onları ederinden daha çok fiyatına satarak kazanç sağladı.
Okudu, vali oldu.
Ama şehrinden, milletinden, onların refah ve huzurundan çok,
kendi cebine ne kadar para girer diye, bunların hesabını yaptı.
Okudu fakirlikten kurtuldu. Çok zengin oldu.
Ama kalbi, düşünceleri, ruhu, merhameti, vicdanı, insanlığı fakirleşti.
Evet okudu.
Okudu hayatını kurtardı. Ama ahlaki duygularını öldürdü.
Sonra mı...? Sonrası halimiz bu işte...
Bu hayatta her şey ölür, ama ruh ölmez.
Ruh bu dünyada da öbür alemde de her daim canlı kalır.
Ölen sadece bedenimizdir
O yüzden...
Ruhunu okumayı bilmeyen, dünyanın kitabını okuyup mevki sahibi olsa
ne yazar...?
Okuduğunuz kitaplar, sizi insanlığınızdan, dini inancınızdan,
ahlaki değerlerinizden, olunması gereken kişiliğinizden
uzak tutuyorsa,
okumayı sadece yüksek bir mevkiye ulaşıp,
kendi çıkarlarınız için,
oturduğunuz yerden sağa sola komutlar vererek,
maaş almak adına, istiyorsanız,
siz o kitapları hiç okumayın derim.
Başkalarının çıkarını, huzurunu güvenini,
sağlığını ve sıhhatini düşünmeyen,
mevki için, vatanını milletini satan,
vicdandan ve merhametten uzak, gözünü şan şöhretle boyamış olan kişiler,
varsınlar hep cahil kalsınlar hiç okumasınlar.
Zenginliği ile başı dönmüş, iyi bir statüsü ve işi olan bazı kişiler,
bencillikleri yüzünden, onlara işi düşen kişilere bakmayan,
doktorlar, bankacılar, öğretmenler,
hakim, avukat, millet vekilleri, valiler, v.s...
Sözde çalışır gibi görünüp,
sırf çevresi onları çalışkan bilsin diye, gösteri yaparken,
aslında tüm cahilliklerini sergileyip, mevkilerini yerle bir ediyor da
farkına varmıyorlar...
Aslında daha doğrusu farkına varıyorlar, ama görmek işlerine gelmiyor.
Bu meslekler size sahip çıkmanız için bahşedilmiş birer emanettirler.
Kapınıza gelen hastalar, yetiştirmeniz için sınıfınıza giren öğrenciler,
adalet sağlansın diye, karşınıza çıkan masumlar,
ve huzur içinde oturmak için sizden ev almak isteyen müşteriler...V.s
Hepsi de sizlere Allah tarafından gönderilen emanetlerdir.
Para hırsı ile kapanmış gözleriniz ne yazık ki bunu görmek istemiyor.
işte o yüzden
Hani sizin okuyamadı diye cahil görüp,
kalbini ve gözünü tok tutan, namusuna sahip çıkıp,
acı ve üzüntü karşısında, şükretmeyi bilen,
saygısından, sevgisinden, onurundan ve gururundan ödün vermeyen,
kapınıza geldiğinde hor görüp mevkinize güvenerek ,
aşağıladığınız o insanlar var ya, inanın sizden çok daha fazla bilgililerdir.
Böyle insanlar ne yazık ki,
okuyamamış ama insanlık yanlarını fazlası ile yetiştirmiş,
kendilerine duydukları saygıyı yok etmeden,
bu uğurda, yaşam süren kişilerdir.
Keşke sizin gibilerin yerinde,
onlar gibi düşünen kişilerin sayıları, çokça olsaydı da
ülkem de okumuş cahillerin sayısı azalsaydı.
Mercan Nur
YORUMLAR
Önce evrensel değerleri taşıyan bir insan olmak gerek okumak tek başına yetmez elbet bu söylemler yada ünvanları alarak yada çok para sahibi olarak adam ve iyi insan olunmuyor çok haklısınız konu çok anlamlı kutluyorum