Beklenti Mi Özenti Mi?
Neyi bekliyoruz Allah aşkına? Beklediğimizi elde etsek, adı ne olursa olsun onunla birlikte başka sınavlar bizi beklemiyor mu? Hani birde haydi değişin desem, kaç kişi buna kulak verecek ki?
Yeni bir yılbaşı idi dün gece… Kimileri piyango aldı. En büyük ikramiye herkesin beklentisi idi. Ama 4 kişi mutlu oldu ve beklentisine kavuştu. Şimdi ne olacak? Adamın her şeyi var, başka bir hayat kuracak. Elinde olmasa da değişecek, değişmem diyorken. Lüks evler, lüks arabalar, başka bir çevre, inandığı ne varsa elinden gidecek. Üstelik herkesin parasında gözü olacak. Elinden onu almaya gayret edecek. Kimseye güvenemeyecek, dost olamayacak, ana babasına bile…
Hani para derdi vardı ama her işini küçük düşünüyordu. Şimdi çok parası var ve ne kadar büyük düşünüyor. Bir ekmeği sofrasındayken, israf olacak zengin sofraları kurulacak. Hatta kazandığı parayı bitmez sanacak. Parayı arıyordu şimdi buldu ama artık ne hedef kaldı, ne umut nede heyecan… Bedel daha da ağır olacak.
İnsanlar öğür veriyor, doğruyu görüyor ve değişin diyor. Değişmeyi dünya yaşamına göre mi kurgulayacak yoksa kendisine geldiğinde huzur var dedirten davranışa mı sevk edecek. İnsanın bedeni her şekilde doyar doymasına ama ya ruhu? Onu düşünen kim…
Kurgu ruhta başlamalı… Ruha da istek, umut ve heyecan gibi değerler yüklenirken en doğrusu seçilmeli. Eğer seçilen ağır bedel ödetiyorsa bu olsa olsa ayıptır, günahtır, kul hakkıdır… Sahipleneni iki batında iflah etmeyecek değerler. Ruh sadece kendisine yarayacak ve onu terk etmeyecek değerleri benimsemeli… Eğer bir şeyi istiyorsa, o istenilen onu bir gün terk etmemeli para gibi, sağllık gibi, kandırılmak gibi… Acı ile bile gelse, acısı rahmet olmalı… en azından o acıyı yaşamamak için ruh istekte bulunmaz.
İşin birde özenti boyutu var. Her kişinin yaşadığı ve tercih ettiği hayat kendine özeldir. Bakınca kim kime benzer ki? Ruhun fıtratı da böyledir. Ancak, bunu bilmeyen, kendi fıtratını çözemeyen kişiler, başkasının yaşadığı hayatı ister, özenir. Kim kendini ben buyum diye tanıtır, yaşar hatta paylaşır ki? Dilinde yaşadığı ve çevresine güzel diye ağzının suyu akarak anlattığı örnekler, ne kadar kendisine mal olmuştur ki? Bu dile özenir, özenti duyar insanlık. Komşusu almıştır, hemen çağırır kendisini… Anlatır da anlatır, yaptığının doğru olduğunu, hatta daha da ileri gider kendisini aşağılar da… Gaza gelir ve oda daha güzelini alır. Hatta hiç gerek yokken. Özenti israfın en temel habercisi… İnsanı hep gaza getirir. İşte ruhun bu özentiyi red etmesi için anlaması gerekiyor.
Öyle ya da böyle yaşam devam ediyor. Biz evde otururken, birileri hastalanıyor, dert sahibi oluyor ve belki de ölüyor. Evde otururken yoldan geçen ambulans sesini duymuyoruz bile, acı acı çığlık atarken. Evimizde ve kalbimizde binlerce pencere var. Her açılan da bir öğütü dinleyen ve özentiyi red eden kalp oldukça mutluluk ateşi sarar o kişiyi. Öğretileri doğru kaynaktan almak gerek, en doğrusuna teslim olmak gerek….
Yeni yıl başlarken, dünü bugün olan yeni bir gün başlıyor diye görüyorum. Öyle okuyorum. Gecenin bir yerinde bir deprem haberi… Bir savaş sireni Allah korusun her zaman mümkün. Bize düşen en doğruyu yaşamak, sahip olabileceğimize sahiplenmek. Bizden yansıyan kim bilir kaç kişiye gölge olur, yaşar ve ısıtır kalbini… Dosdoğruyu yaşayarak doğal ortamında değişime girmek temennisi ile… Zorla değişmek yerine, isteyerek doğruya yönelmek olsun dileklerimiz, anın kalbinde…
Saffet KURAMAZ, 02.01.2023, Ankara
YORUMLAR
hayatın titri
hayaller ve de
umuda dair
özenti ya da öz veri
aslında adı anılmayan duygulardan düşen payına insanın
en başta sağlık ve huzur önem arz eden gerisi zaten geliyor
içtimada yürek ve yeni yılın ilk günleri çoktan takvimden düştü bile
hayırlı seneler
selam ve dua ile