- 530 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Asi/ye
Asi/ye
Bir Kibritçi Kız Masalı….
Ablası bir Almancıya peşkeş çekilmişti, belki biraz para için, belki de hayatı kurtulsun, rahat bir hayat yaşasın diye anne babası tarafından amcasının oğluyla evlenmesine izin verilmişti henüz çocuk denecek bir yaşta üstelik.
Asi/ye…
1994 yılında tanış olmuştum bu dünya tatlısı, zeki kızla ve anne babasıyla… Biz kendi parselimize bir daire ev yapmıştık ve alelacele taşınmıştık buraya. Asiye ve ailesi ise daha sonra dere yatağı denecek küçük bir parsel üzerine bir-iki odalı bir gecekondu yapabilmişlerdi. Onlarla komşu olmuştuk neticede, zaman içinde de tanış olmak vardı kaderde. Sonra malum komşuluk ilişkileri…
Ben öğretmendim, O ise henüz baharında hayatının, 6.sınıf öğrencisi dünyalar tatlısı bir çocuktu. Cin mi cin, zeki mi zeki, ağır başlı, mağrur, duygusal, mutaassıp ve hırslı… Özellikle ablasının henüz çocuk denecek bir yaşta ve ne amaçla evlendirilmiş olduğu henüz bilemediği bir muamma iken… O’nu her gün özlerken, çaresizliğine isyan ederken, başkalarının hayatına gıpta ederken, kendi makus talihine isyan etmeden ama, kırgın, üzgün ve için için taşıdığı bu hüznün ağır ıstırabıyla kanayan bir yarayken yalnızlığı, çare/siz’liği… Üstte yok başta yok, kırtasıye defter, kitap vs vs… Babası el emeğiyle işçilik yaparak gün bulup gün kazanan biriydi, annesi ise ev hanımı… Ablasından dolayı ödenen başlık parası ise bu küçücük evin inşaatına harcanmıştı işte… Bir de kendilerine bu dere yatağını tapulu diye yutturan uyanıklara ödenmişti bir kez elde avuçta ne varsa… O, bunları ya biliyordu da susuyordu, ya hiç bilmiyordu da çaresizliklerine anlam vermeye çalışıyordu, bir anlam veremese , anlayamasa da; kırgındı hayata henüz bu çocuk yaşında…
Asiye, zaman zaman benden yardım isterdi, daha doğrusu O’na derslerinde yardım etmeyi ben teklif etmiş ve bu teklifimi zorlukla kabul ettirebilmiştim Onlara. Özellikle matematik ve fen bilgisi derslerinde O’na yardımcı oluyordum. Sınıf öğretmeni olarak atanmıştım ama, Fizik öğretmeniydim, iyi bir fizikçi ve matematikçiydim övünmek gibi olmasın. Asiye’ye ders anlatmaktan oldukça keyif alıyordum gerçekten, O ise bundan hem mutlu oluyor, hem de kendinde kuvvet buluyordu; çare/siz’liğine çare, hayata yeniden ve tüm gücüyle tutunmak için kuvvet buluyordu…
Bazen uzun kış akşamlarında sobalı odada ders çalışırken, O’nun titreyen bedenini içim sızlayarak, yüreğim daralarak görmüş, nefes alırken sık sık öksürdüğüne, üşüdüğüne şahit olmuşumdur.… Mağrur, çekingen, utangaç mizacı karşısında ne yapacağımı bilemez, çare/siz kaldığımı hissederdim… Ne desem, ne ikram etsem, O’nu nasıl neşelendirsem, nasıl bir destek verebilirim diye zaman zaman düşündüğüm olmuştur. O asla yanaşmasa, istemese de… Bu dik başlı, gururlu, tok gözlü mini mini kız çocuğunun kader/sizliğine, çare/siz’liğine karşı gösterdiği mağrur duruş beni gerçekten çok etkilemiştir. Ki hayatımda binlerce farklı öğrencilerle tanışma fırsatı bulmuş olmama rağmen, Asiye hepsinden farklıydı adeta… O her desteği, her yardımı fazlasıyla hak eden gerçek bir masal kahramanıydı, O bir ‘’Kibritçi Kız’’ olmamalıydı, O bir ‘’Kül Kedisi’’ olabilirdi ancak… Çünkü O, bir ‘’Oduncunun Çocuğu’’ydu… O Hansel’di, Gratel’di…Kötü sonla biten bir masalın kahramanı olamayacak kadar küçük,inançlı, hırslı ve yaşama sevinci dolu bir masal kahramanıydı benim için …
Yine bir hafta sonu evime dönmüştüm, her hafta sonu olduğu gibi… Mahalledeki kalabalık dikkatimi çekti. Neydi bu kalabalığın sebebi, neden toplanmıştı bunca insan sokağa… İnsanlar sus pus olmuş, adeta dillerini yutmuşlardı… Sonra sorduğumda acı gerçeği öğrenebilmiştim. Asiye, okul dönüşü köprüsü olmayan derenin üstünden atlarken suya düşmüş ve gözerden kaybolmuştu. Anlatılan buydu lakin bu gerçek miydi, Asiye dereye düşüp kaybolmuş muydu, yoksa bu yanlış bir bilgi miydi, ki, böyle olması için ne kadar dualar ettiğimizi anlatamam. O’nu dereden atlamaya çalışırken gören bir kadın ısrarla ‘’Kızım sakın atlama, dereye düşer boğulursun’’ demiş ise de laf anlatamadığı iddia edilmişti. Bu mağrur, bu gurur abidesi kız çocuğu, kışa, soğuğa, dinmeyen yağmurun yaşattığı çaresizliğe isyan etmiş miydi, inadına karanlıkta azmetmiş miydi dere yatağını koşaradım atlayarak aşmaya…
‘’Allah’ım, lütfen bu çocukcağızın hayatını sevdiklerine bizlere bağışla’’ diye kaç gece dualar ettiğimi şimdi acı acı hatırlıyorum.
…
Anladık ki, aradan geçen beş altı günlük aramalarımız sonunda O gerçekten Asi/ye düşmüştü, O yoktu artık… Cansız bedeni Samandağ yakınlarında Asi Nehri’nde bulunmuştu günler sonra, üstünde tek bir kıyafeti olmaksızın…
Antakya’da tüm sular Asi Nehrine dökülür derler… Asi/ye…
Çünkü Antakya bir avuç içi gibidir; doğudan batıya, kuzeyden güneye, her yağış her taşınan su Asi/ye akar, Asi/ye taşınır...
Huzur içinde uyu, Ruhun şad, mekanın cennet olsun Sevgili Asiye…
YORUMLAR
selam hocam.hayırlı seneler..artık yeni yılda dileklerimiz kızlarımız ölmesin.sözlerin bittiyi yerdeyim üzgünüm hocam..gül diyarından selamlarımla
Mevlüt GÖZDE
Amin diyorum dileklerimizle.
Yeni yılınız kutlu olsun, size ve sevdiklerinize sağlık, başarı ve mutluluklar getirsin dilerim.
Selam ve saygıyla...