Özgeçmişini Özetler misin Tanrım?
Madem yarattın beni, beni tanıman lazım. Madem Yaratıcımsın benim de seni tanımam gerekir. Haşa, burada tozun buluta veya bulutun toza kibrinin k’si bile yok. Bizi önceki nesillerle karıştırma ve bir tutma Tanrım. Bu bir Tanrı için bile hata olur!
Ben seni ne kralların ne büyük düşünürlerin ne de Tanrı gönderdi denilen peygamberlerin gibi fikredemem, düşünemem. Haddimi bilmem lazım; ben aç karnını doyurmaktan aciz, nerede öyle bir millete bir ulusa kral olabileyim ne de çok büyük düşünebileyim veya seçtiğin ve bir avuç etmez peygamber diye nitelenen insanlardan olabileyim. Olmak ister miyim onlardan biri, orası bile meçhul. Dedim ya ben kendi öz karnını, midesini doyurmaktan aciz kendi tanımlamalarımıza göre de 21 yy’ın ilk çeyreğinin nesliyim. Zaten biliyorsundur, sana bunu hatırlatmam elbette abesle iştigaldir.
Seni arıyoruz Sevgili Tanrım ! Dediği gibi diyoruz fikredenlerin “Bana Seni gerek seni”. Seni daha bulamadık, ne filozofların sözlerinde, ne ilahiyatçıların mantığında, ne matematikçiler olarak sayılarda, fizikçiler olarak fizikte, nörologlar gibi zihinde, antropologlar gibi toprakta taşta… Bulamadık seni ne zerrede ne bütünde. Ben de bulamadım. Ben bulamadım diye elbette yok değilsin, yok farz edilemezsin ki.
Kendini bilen, nefsini bilen Allah’ı bilir, Rabbini, Tanrısını bilir gibi söz oyunlarıyla kurulan tuzaklardan kurtulduk biz son nesiller olarak. Hatta milyarlarca insanın inandığı üç-beş dinin kutsal saydığı kitap anlatılarının tuzaklarından kurtulduk güç bela, kimimiz hala kurtulamasa da, çoğunluğumuz kurtuldu geleneğin çıkmaz sokaklarından…
Geçmiş asla bugünden yargılanamaz, gelecek de geçmişi ve günü yargılayamaz. Geçmişin anlayışı ile günün ve günün anlayışı ile yarının anlayışı karşılaştırılabilir mi? Bu karşılaştırma sonrası geçmiş şöyleymiş, gün böyleymiş; arasındaki farklar şunlardır, bunlardır denilebilir mi?
Tanrım sana bir şey diyeceğim, senin için ölen de senin için öldüren de biz yeni nesillerden değildir. Çünkü bu zalimlikten başka bir şey olamaz. Nasıl ki bir bit bir file düşman olamazsa, bir insan da bir Tanrıya düşman olamaz. Çünkü sıkletleri farklı değil mi? Yok biri çıkmış gökyüzüne ok fırlatmış da Tanrıyı öldürdüm demiş, yok biri çıkmış da, Tanrı bana dağda emir verdi , vahyetti falan demiş demiş demiş…? Geçmişte denmiş hep bunlar inanırsak elbette. Günümüzde gökyüzüne füze fırlatıyoruz lakin kimse Tanrıyı öldürdüm demiyor veya diyemiyor, diğer taraftan kimse dağa çıkıp da Tanrı bana göründü, melek bana geldi, şöyle dedi, kalbimi yıkadı, beni aldı götürdü cenneti gösterdi, cehennemi gösterdi demiyor, diyemiyor çünkü, günün anlayışı bu anlatılara inanmaz ve belki de güler geçer. Tarihi bir komedi, tarihi bir bilim kurgu filmi , antik bir drama olarak bakar olayla, olguya ve fikre.
Tanrım bana anlat ki özgeçmişini, liyakat sahibi zihinler tarafından Tanrılığımıza layık mısın değil misin bir değerlendirelim seni. Ve sana iş verelim. Bizim seninle bir derdimiz yok, ne de seni gökyüzüne ok atıp ne de pozitif ilimlerin imkanlarıyla Tanrı öldü diyenlerden ve yahut da tanrı bana göründü, melek gönderdi, cin gönderdi, şeytan çıktı karşıma taşladım vb diyenlerdeniz. Olamayız çünkü haddimiz değil, tarihte veya geçmiş eski kitap anlatılarında yaşayamıyoruz hiç birimiz.
Sevgili Tanrım ne Adem Havva anlatısı bana gerçek geliyor ne de maymundan gorilden evrimleşme, tekamül etme anlatıları.
Eski kitaplarda senin insanı en mükemmel surette, hatta kendi süretinde mecazen veya değil yarattığın yazılır, söylenir. Sevgili Tanrım senin biz insanları en güzel şekilde ve mükemmel bir şekilde yarattığına inanmak için bin bir (kesretten ifade) şahit lazım, lakin o şahitler de ne kadar dosdoğruyu söyler orası da meçhul kalır. Çünkü; diş ağrısı, böbrek ağrısı, doğum ağrısı, grip, verem, göz bulanıklığı, kulağın az işitmesi, zaman içinde görme ve duyma yitimleri, kemiğimiz kırılır diyelim, iyileşmesi için kimi de der 3 ay kimi der 6 ay beklenmeli, alçıya sarılmalı, kırılan bölgeye herhangi bir yük verilmemeli falan filan. Düşünsene bir Tanrım kadın bir çocuk doğurmak için 9 ay bekliyor, karnı şişiyor o ağırlığı 9 ay taşıyor veya sevgili Tanrım kanadımız yok uçamıyoruz, solunumumuz kısıtlı su altında duramıyoruz, ateş yakıyor, soğuk donduruyor, çok kuvvetli rüzgarlar bir yaprak gibi bedenimizi yerden yere çarpabiliyor vb vs… Bir çok eksiklik bulabilirim insan bedeninde ve zihninde. Zaten yaşam süresi çok kısa ki, bu kısa zamanda bırakın bir kaç gün diş ağrısı çekmeyi, bir kaç kırık tedavisine aylar harcamayı 1 dakikamızı bile bu zavallı yaratımın eksikliklerinin acısını çekmek için harcamamalıyız, o yüzden tüm eksik yönlerimizi gidermenin yollarını aramalı, daha sağlam, daha büyük, daha huzurlu ve kaliteli bir bedene geçmeliyiz, böyle bir bedeni senden rica etsem biz insanlara bahşeder misin?
Tanrım elbette benden iyi bilirsin ki, 12 bin yıllar evvelinde genel anlayış felsefe ve çok Tanrılı, sonradan 6 bin yıllar evvelinden sonra yavaş yavaş Tek Tanrılı anlatılar ve dinler, geldik günümüze ve sudan çıkmış balığa döndük. Şimdi sadece programlama üzerine düşünebiliyoruz. Dna programlama, zihin güncelleme, mekanik sağlamlık ve tüm bunların sürdürülebilirliğinin nasılını düşünüyoruz durmadan. Ve tüm bunları sosyal yaşama entegre etmeye çalışıyoruz. Elbette gücümüz yetmiyor. Bu yoksunluk bizi mutsuz ve huzursuz ediyor.
Sevgili Tanrım senin âlemlerin dünya ile sınırlı değildir elbette aynı zamanda sadece dünyada bir insan ırkı üzerine bir medeniyet gelişmemiştir galaksiler arasında, ki; bu hem senin büyüklüğüne yakışmaz hem de sadece dünyalı olarak düşünmek biz yeni nesillere yakışmaz değil mi? Yoksa, sen başka bir medeniyete ve kültüre güç ve imkan verdin de onlar dünyaya geldi ve bizi on binler veya yüz binler yıl sonra hasat etmeleri için biz insanları bitki eker gibi ektiler mi, daha çok çoğaldığımızda bizleri hasat etmeye mi gelecekler yoksa? Bu da bir teori sonuçta.
Tanrım müsaitsen bana öz geçmişini yollar mısın, seni daha yakından tanımak istiyorum. Seni tanıyamazsam kendimi, kendimi tanıyamazsan alemleri ve özelde dünyayı, ülkemi, şehrimi vb tanıyamayacağım çünkü!
Sevgilerimle Tanrım, Kendine iyi bak ve beni ve bizleri de asla unutup yalnız bırakma.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.