- 270 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İŞİ AYİNESİDİR KİŞİNİN, SÖZE BAKILMAZ
Gün geçmiyor ki geçmişimizden bir değerin akıllara durgunluk veren ve hem onun manevi şahsiyetini hem de mazimizin onca değerli emeğini neredeyse anlamsız bir hale ve sıradanlığa sürüklemiş olmasın. Bugünlerin penceresinden o günlerin şartlarını ve zeminini hissederek bakabilmek ne denli mümkünse, yapılan eleştiriler de o denli sağlıklı olabilir düşüncesindeyim.
Kim ne derse desin, belli bir sınamadan sonra bazı şeylerin bellekteki izlerini ve maziden gelen esintilerini değiştirebilmek neredeyse imkansızdır. Birileri kalksa ve dese ki: Biz olmasaydık bugün siz var olmazdınız.” Neresinden tutarsanız tutun, bu cüretkar ve altı mesnetsiz ifadeler sadece öfkeye ve karanlığa küfretmeye, huzur dolu yürekleri müteessir etmeye hizmet eder. Sonuçsuz kalır elbette bu maksatlı iddialar. Bizlerin mantık dünyasında da sıklıkla yaşadığımız o sözlerin ifade ettiği ettiği kişiler olsaydık, karakterimiz bir türlü yerine oturamaz ve her kafadan çıkan sese göre de şekil alırdık. Oysa durum böyle değil. Hiçbirimiz gerek yakın gerekse de uzak çevremizdeki ilişkilerimizde bütünü memnun edemeyiz. Bizi sevenlerin, takdir edenlerin yanı sıra, adeta yerden yere vuran söz ve duruş sahipleri de vardır kuşkusuz. Onları önyargılarıyla baş başa bırakır ve yolumuza devam ederiz bu durumda.
Yukarıda değindiğimiz husus, bizi güne taşıyan tarihi değerlerimiz olunca, hassasiyetlerimiz de bir o kadar artıyor doğal olarak. Maziden gelen en güçlü seslerden biri olarak cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal`e bu anlamda değinmeden geçemezdik doğrusu. Sosyal paylaşım ortamlarının çılgın gibi çoğaldığı ve her önüne gelenin de yine üstüne vazife olmamasına karşın ileri geri ve mesnetsizce konuştuğu, yazıştığı bu ortamın değerlerimize yansımaları ise yenilir yutulur değil elbette. Onlara öncelikle şunu sormak gerekir. Bu coğrafyada yaşayan sizler hangi hayati meseleleri çözdünüz, daha ileriye bizleri götürecek neleri ortaya koydunuz? Soruların silsilesini de sorsak, her birine verilecek ortak cevap, sadece yazdık ve konuştuk olurdu sanırım. Hal böyle iken, adlarını ve icralarını doğru şekilde anlayıp hakkaniyetle değerlendirmelerini ve tarihi mevzuların eleştirilerini de yine o sahanın uzmanlarına bırakmalarını tavsiye etmek doğru olmaz mıydı.
Birilerine göre adı bilmem ne olan Mason localarının, diğerlerine göre bilmem ne camiasının aktif görevli elemanla-rından olduğu dillendirilen Mustafa Kemal`e öyle büyük saldırılar var ki gelin de sessiz kalın. Niçin tarihi hafızamızla oynuyor, buna cüret ediyorsunuz? Siz kimlerdensiniz? Hangi camianın elemanısınız? gibi bu cüretkar soruları kendilerine de bizim yöneltmemiz gerekir değil mi? Bir kere şunu iyi anlamak gerekir ki, birilerini her nereye konuşlandırırsanız konuşlandırın ve hatta ellerinize ne olduğu, nerden teşkil edildiği bile şüpheli belgelerle gelirseniz gelin, biz nereye bakacağımızı biliyoruz. Bir araç yolda hareket ederken aniden yığılıyorsa, öncelikle lastiklerinin basıncına bakacak kadar da akıllı olduğumuzu söylemek isterim. Varsın bu durum için onlar bagaj kapağını açsın. Biz, hızımızı kesecek, tarihi misyonumuzu perdeleyecek boş lakırtılara tokuz.
Daha 1940`lı yıllardaki havacılık girişimlerini, yerli otomobil üretimindeki ivmeyi, açılan onca fabrikayı ve yurdu bir uçtan diğerine bağlayan demiryollarını, mektepleri, okur-yazarlıktaki milli hamleleri görmeden, tüm bunları yadsıyarak arkalarındaki isimleri itibarsızlaştırmak hastalığı ve hatta patolojisi olsa olsa bize özgü bir durumdur. Almanların Hitler`i, , Fransızların Napolyon`u, İtalyanlarınsa Mussolini`yi ikide bir çıkıp da eleştirdiklerini, böylesine bir geçmişle habire bir hesaba girmeye çalışarak bu günleri tükettiklerini gördünüz mü? Geçmiş, geçmişte kalmıştır. Biz, bugünlerin gerçekleriyle çağı okumak ve onun gereği olan hamleleri yapmak durumundayız. Bazı dayanakları kendine kalkan yaparak sözüm ona maziden bazı yaraları kaşımanın kimseye de bir faydası olacak değildir. Üstelik doğru ve veya yanlışlarıyla, bizle o maziden ötürü halen bu topraklarda varız. Oturulan yerden ahkam keserken, binilen dalı da kesmemek aklı selim hareket etmek gerekir. Bizim tarihimiz sizce de en azından bu saygıyı hak etmiyor mu?
Vatanı için gözünü kırpmadan yüzlerce kilometre yolu geri dönmemecesine kat eden ve bütün varlıklarını bu aziz topraklara feda edenlerin manevi şahsiyetlerine saygı bile azdır kanımca. Bize düşen, geçmişten gelen ivme ile milli güç unsurlarını en ideal şekilde işe koşarak her sahada yeniden en ileri seviyeler için verilen mücadelede, onurlu şekilde yer almaktır.
Bu millette zihinlere ve yüreklere nakşedilmiş büyük ve sarsılmaz değerler vardır. Biri peygamberine olan sevgisi, biri cumhuriyetin kuruşunda yeniden bağımsız devlet oluşmuzdaki rolüyle Mustafa Kemal; İstiklâl Marşı`mızı en yüksek vatan ,bayrak ve millet sevgisiyle kaleme alan şairlerin şairi Mehmet Âkif; gönül ve imani dünyamızın, ahlaki düsturlarımızın önderleri Hz. Mevlânâ, Yunus Emre, Hacı Bektaş, Pir Sultan Abdal, Nasreddin Hoca (Ahi Evren) ve sanata, bilime yansımış daha nicesi. Biz, onları eserleriyle, icralarıyla, ortaya koyabildikleriyle sevdik, saydık ve yüreklerimize, belleklerimize kazıdık. Şimdi sözüm ona bir yerlerde falan büyüğümüz şöyle demişmiş, aslında o iş böyle böyle böyleymiş gibi çirkin yakıştırmaları nasıl değerlendiririz sanıyorlar, doğrusu merak ediyorum. Bu merakın cevabı da bellidir zaten. O bilindik atasözümüz bu tür çirkinliklerle günümüzde bazı zeminlerde ikbal peşinde olan o gürûha şöyle der: İşi ayinesidir kişinin, söze bakılmaz. Demem o ki, göz kamaştırıcı yanlarının çokluğuyla büyük bir tarihi mirasımız var. Onu, ikide bir kişisel menfaatleri için çamura bezemeye çalışmaları tıpkı, güneşi balçıkla sıvamaya benziyor.
Hakikatler gün gibi ortadadır. Eserler de dimdik ayakta ve biz halen kulakların pasını açarken göğsümüze imanın dolduğu ezanları duyuyoruz, aynı sancağın altında bir beraberiz. Aynı dertlerle dertleniyor, benzer şeylerle de coşuyoruz. Soru şu ki, millet olma vasfımızda bir sorun yok iken, kadim kültürün değerleri ile halen bir aradayken içimizdeki o tuhaf çıkışları yapanlar kimlerdir? İşin doğrusu da şu ki, onlar öyle yaptıkça biz küçülmeyeceğiz. Daha da sıkı sarılacağız mazideki köklere ve güç bulacağız, esinleneceğiz yeniden. Ne dersiniz? Zamanı yani tarihi derdest etme meraklılarına bu fırsatı da asla vermeyeceğiz. Onlara son sözümüz şu olsa gerek: Ya bu büyük değerlere yenisini katınız ya da gölge etmeyin başka ihsan istemez. Saygı ve selamlarımla.
Oğuzhan KÜLTE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.