8
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
923
Okunma
Belki de hastasıyım nasıl yaptığının, merakım nasıl olup bittiğine olup bitenin, gelip gidenin, olanın ve ölenin... Çaresi yok Tanrının, yalnızlıktan kurtulmasının çaresi, ilacı, devası yok benim yaratılmış varlığımda. O yüce ve ulu, ezeli ve ebedi, muazzam erk sahibinin, herşeyin yegane ve tek hükmedicisi olduğunun genlerimize işlenmiş düşüncesinde, o anlatılmaz, tasvir edilmez, hikayelendirilemez bilinmezliğinin ve bu bilinmezdeki güçlülüğünün, o muazzam gücün yalnız kalmaktan başka bir yolu yok ki... Tanrı veya Allah’ımız ezelden ebede yalnız kalmaya mahkum değil mi? Boşuna denmemiş ki "Yalnızlık Allah’a mahsustur" diye!
Varlık, içi doldurulmuş bir hiçlik midir? Sen kimsin mesela? İnsan denilen bir türüm. Dünyadaki yegane bilinç ve tasavvur sahibi yaratık benim. Benden 8 milyara yakın insanın içinde. Bir varlığım ve asla yokluğumu ne düşünebiliyorum, ne hayal edebiliyorum, ne izah edebiliyorum. Var olanın yokluğu kabul edilmez ve var olan bir şey asla yok olamaz. Sadece değişir ve dönüşür değil midir?
Tanrının değiştiğine ve dönüştüğüne dair söylenebilecek her türlü sözde boşlukta agnostik kalmaz mı, yani bilinmez kalmaz mı? Allah hiç bilinebilir mi ki de bir insan olarak Tanrıyı bilebileyim. Yıllardır görmediğim, göremediğim kusur ve eksiklikleri artık görebiliyorum Tanrı düşüncesinde.
Dairelere, beton ve tuğlaların içine hapsedilmiş bir yüzyılın ortasında görüyorum ve düşünebiliyorum ki; en asgari 6 bin yıllık düşünce ve inançların değişim ve dönüşüm zamanına denk geldi benim dünya maceram, benim hayatım. Ben sosyolojide Y kuşağı olarak tarif edilen kuşağın kendi halinde, kırdan şehre göç etmiş bir temsilcisiyim. Ve öyle bariz görüyorum ki, ortalama 40 yaşındakiler ile alt ve üst nesillerin dünyaya, yaşama, başkalarına bakış açılarındaki farkları.
Sormuşlar bir insana, nasıl geçti ömrün diye, demiş ki, göz açıp kapamış gibi... O kadar acımasız ve zalim bir zaman algısında yaşamanın amacını kaybetmeye başlamış bir insanlık ve yeni nesiller görüyorum baktığım her yerde, şiirde, yazıda, gazetede, televizyon ve bilgisayar dizi ve filmlerinde, telefon içeriklerinde gördüğüm hep aynı , vardığım hep aynı sonuç, amaçların ve gayelerin saçmalığı.
Eski düşüncelerin ve anlatıların Tanrı tarifi bile yetmiyor bana, hele hele 35 yıllık islami kültürden sonra yeni yeni adımladığım agnostik kültürle, ekinle, harsla, düşünceyle bilginin bilinmezliğine mahkum olmuşum müebbetine. Bu müebbet cezayı bana veren ise; benim kendi düşüncelerim. Bu yönden Tanrının kendisine istemsizce vermiş olduğu "Yalnızlık Cezası"nı ben; en iyi anladığım zaman dilimlerinde yaşıyorum göz açıp kapamış gibi.
Allahtan veya Tanrıdan yıllardır istediklerim ve dilediklerimi bana vermesi veya vermemesi beni zerre kadar ilgilendirmez oldu. Tüm bunlar nasıl oldu ben fark edemiyorum.
Coğrafya ve tarihle ilgilenenler kapasın gözlerini ve bizim ülkemize göre; en doğudan başlasın, Japonyadan Koreye, Çinden Hintten, ,Moğoldan, Türkten, Araptan, Rustan, Afrikaya, Avusturalyaya, Avrupa ve kuzey güney Amerikaya kadar dünyayı aynı dünyanın yörüngesindeki uydular gibi yer yer, bölge bölge, bu esnada zaman dilimlerini milim milim ileri ve geri sarsın zihninde. Dağ taş ırmak göl deniz hayvan bitki ve insan temelinde ne görüyor, ne anlıyor? Ve bana zihninde beliren düşünceyi söylesin, anlatsın lütfen.
Sahiden ve gerçekten bana anlatın lütfen; Nesine Hayranız Tanrının veya insanın? Lütfen, lütfen, lütfen...
Huzurlu bir zaman diliminden, dingin bir gelecek geçirmen dileğimle..
Saygı ve sevgiyle kalın efendim.
Y...’den