- 331 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
TAŞRADA EDEBİYAT YAPMAK
Taşra, lügatler başkentlerin dışı olarak tarif etseler de, bizde taşra deyince; dünde, bugünde, bütünüyle Anadolu anlaşılır. Anadolu, mezra, köy, kasaba-ilçe ve küçük ölçekli şehirlerin oluşturduğu bir yapıdır.
Yine, dünde, bugünde, dünyanın her yerinde, basın-yayından, okuyup yazmaya, kültüre dair herşeyin, metropollere- büyük şehirlere yakışan ve büyük şehirlerde yaşatılan bir şey olduğu bilinir. Dünde, bugünde, büyük şehirler; ticaretten, sosyal hayata ve her türlü gelişme adına, her zaman ve her anlamda cazibe merkezi olmayı korumuşlardır.
Edebiyatta, her yüzü ile elbette bundan nasibini almıştır, alacaktır. Neredeyse büyük edebiyatların tamamının adresi, bütün dünyada büyük kentler olmuştur. Bunun nedeni, yukarıda saydığımız nedenlere ilave olarak, edebi muhitlerin kolay oluşturuluyor olmasındandır. Hani derler ya, bir elin nesi var, iki elin sesi var..Edebi muhit-edebiyat çevresi oluşturma adına; dergi, gazete, kitap çıkartmak; radyo, televizyon yayını yapmak, kentlerde daima bütün imkanlar nedeni ile kolay olmuştur. Bir şeyin var olup, tutuna bilmesi için bir geleneğinin olması her zaman avantajlı bir şeydir. Bütün büyük kentler azçok bu anlamda bir geleneğe sahiptir. Bir gelenek içinde yetişmek, suyun kaldırma kuvveti gibi, bu yola girenleri sürekli yükseltme özelliğine sahiptir, yeter ki siz almayı becere bilin. Bizde, gerek Osmanlının son dönemi, gerekse Cumhuriyet döneminin özellikle ilk yıllarında bu gelenek hep varlığını sürdürmüş, sayısızca da insanın yetişmesi sağlamıştır. Bizde bu anlamda merkezi oluşturan yer de, daima İstanbul olmuştur. Diğer bir kaç büyük şehrimizde de, bunun azçok izdüşümlerine rastlanmıştır. İstanbul bu anlamda, bugünde ciddi bir geleneğe sahiptir. Elbette bu, Ankara’da, İzmir’de, Bursa’da edebiyat yapılmıyor anlamına gelmemektedir.
Demek bu işlerin maya tutması için, donanımlı insan ve imkanlar başat konumu oluşturmaktadır, bunların kaynağını oluşturan yerler de, büyük kentlerdir.
Taşra, bir taşı durgun suya attğımızda ne görürüz? Şiddeti en fazla düştüğü yerde görülür, merkezden çevreye doğru halkalar genişledikçe de, şiddeti azalır ve bir yerden sonra söner. Ekonomiden, kültüre, her şeyin yayılması da bundan farklı değildir. E biz taşradayız diye, bütün bu imkanlardan uzağız diye, ne yapalım ölelim mi yani! Hayır ölmeyelim, bütün imkansızlıklara rağmen, istendiğinde, en ücrada bile bir imkan yaratma şansımız vardır ve olmalıdır. Elbette çok büyük zorlukları vardır. Bir edebi muhitiniz olmaz ve olmayacaktır. Burada herşeyi bir başınıza, her şeye rağmen başarmak zorundasınızdır, bütün koşullar aleyhinize olsa da. Evinizden, sokağınıza, sokaktan çarşıya, hiç bir şey bu anlamda sizin için hazırlanmış değildir. Bütün hazırlıkları siz tek başınıza oluşturmak mecburiyetindesiniz. farzedelim ki, oluşturdunuz; bununla da işiniz bitmiş olmaz, toplumdan da yeterli kabul görmeniz gerekmektedir. Bunu da bir başınıza yine siz sağlamak durumundasınız ki, bu hiç de kolay birşey değildir. Evet, taşra bir yalnızlıktır özü itibariyle, taşrada edebiyat yapmaksa, tamamen yapayalnızlıktır...
Bütün bunlara rağmen, size, bize cesaret kaynağı olan örnekler de yok değildir. Taşrada bir başına edebiyat inşa eden, ülke çapında, çok ciddi ve güzel örneklerin olduğu da bir gerçektir. Belli ki, bu örnekler, insanüstü bir gayretin temsilcileridir. Bize düşen bunları bir yetmez, iki kez kutlamaktır...
Hayrettin YAZICI
YORUMLAR
Günümüz sosyal mecraları bu yüzden çok faydalı oldu. Gayretsiz bir şey olmuyor elbette